GÜNDEM

15 Temmuz’un kritik ismi eski Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı 15 Temmuz’la ilgili detayları paylaştı

Abone Ol

Gazete Emek - 15 Temmuz 2016 tarihinde Fethullahçıların darbe girişimini engellenmesinde kilit rol oynayan isimlerden eski Özel Kuvvetler komutanı emekli korgeneral Zekai Aksakallı, geçtiğimiz günlerde yıllar sonra ilk kez gazeteci Barış Terkoğlu'na konuşmuş ve açıklamaları gündemi sarsmıştı. 

CANLI YAYINA ÇIKTI 

Darbe girişiminin 7. yıl dönümünde Aksakallı, Habertürk canlı yayınına katıldı. 

Yıllar sonra konuşmasının nedenini "3 yıl sonra neden konuşmaya karar verdim? Tabii küresel emperyalist odakların güdümünde olan Fetullahçı hain darbe örgütü faaliyetlerine devam ettiğini görüyoruz. Son birkaç aydır gözlemlediğimiz, emarelerini aldığım çok kritik olaylara tanık oldum. Bu örgütün mensupları, mankurtlar beklemedik yer ve zamanda yine ülkeyi kaosa sürüklemek için çeşitli eylemlere girişebileceklerini değerlendiriyorum" diyerek açıklayan Aksakallı, darbe gecesi yaşadıklarını da anlattı.

Aksakallı'nın açıklamaları şöyle: 

"15 Temmuz gecesine gelmeden önce, o gün öncesinden bir general arkadaşın düğünüyle ilgili davetiye ve hediye çeki geldi bana. Hediye çeki malumunuz birisinin düğünü olduğu zaman Genelkurmay karargahından toplanan parayla hediye çeki yaptırılır ve takdim edilir. 'Düğünde en kıdemli sizsiniz, sizden başka kıdemli olmayacak, hediye çekini siz vereceksiniz' dendi. Benim garibime gitmişti. Niye kimse gelmiyor diye düğüne. Düğün günü geldi. Düğün 15 Temmuz'da saat 19.00'da başladı. 15 Temmuz'da Genelkurmay karargahında toplantıdaydım. Toplantıdan çıktıktan sonra düğüne gittim. Komuta kademesiyle görüşme imkanım olmadı. Geç gittik düğüne. Saat 20.30 sularında.

Düğünde yerimizi aradık. Düğünlerde askeri şahsiyetler olduğu için protokol uygulanır. Oturmamız gereken yerin dışında planlandığımızı gördük. Sahnenin ikinci kuşağın dışında arkada bir masaya planlandığımızı gördük. Garibime gittik. Masaya vardığımda eşimin sandalyesi sahneye dönüktü. Karşıda genç birisi oturuyor eşiyle beraber. 'Beyefendi siz kimsiniz' dedim. Biraz heyecanlandı. Başsavuş olduğunu söyledi. Bu durum canımızı sıktı. Anormal bir şeydi bizim için. Düğünde bizden kıdemli çok insan var, hediye çeki bizde. Oturma düzeni alışılmışın dışında.

Protesto maksadıyla düğünden ayrılmaya karar verdim. Hanım 'hediye çeki var' diye beni uyardı. Damatla gelini bekledik, hediye çekini verdik, düğünden ayrıldık. Nizamiyeye doğru yaklaşırken bir Mercedes Vito minübüs önümüze kırdı. Burada durunca pencerenin camını açtım. Şoföre kapıları kapatması emrini verdim 'Ne oluyor' dedim. 'Komutanım direnmeyin sizi götüreceğiz' dediler. 'Lan nereye götüreceksiniz' dedim. Pencereden kolumdan çektiler. Hanım atıldı. Hanımın koluna başka birisi sarıldı. Hanım ciddi zarar gördü. 'Durun şerefsizler geliyorum' dedim.

Durdular, arabanın kapısı açıldı. Önündekine tekme vurdum. İki kişiydi, arka arkaya sendelediler. Biz oradan ayrıldık. Önde Mercedes Vito var. Takip olayı başladı. Arkadan bunlar geldiler. Yaklaşık 1 saat durumun ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Külliye'nin karşısındaki kavşakta kırmızı ışık yanıyordu. Önde arabalar vardı. Şoföre ters yola atla edim. 'Komutanım devrilebiliriz' dedi. 'Devrilelim' dedim ama şanslıydı. Sonra Kirazdere'ye geldim, telefon görüşmelerine başladım.

"ARABADAN ÇIKMAZSAK MASADA BİZE MÜDAHELE EDECEKLERDİ"

Sırayla Genelkurmay İkinci Başkanı, Kara Kuvvetleri ve Jandarma Komutanı. Tabii hiçbirine ulaşamadım. Birliğimizi aradım, nöbetçi amirini. Nöbetçi amiri, kurmay albayların karargahı ele geçirdiklerini ifade etti. Hareket merkezini aradım. Darbeci albayl çıktı. 'Ne oluyor' dedim 'Komutanım genelkurmaydan mesaj geldi, TSK yönetime geldi, görevden alındınız,sizin yerinize Semih Terzi Özel Kuvvetler'e atandı' dedi. Hiçbir ikazımı dikkate almadılar. Bizim masaya oturan mahkemede itirafta bulundu. Biz orduevine gelince bunlar ekibi topluyorlar. Minibüsle benim arabamın yanına park ediyorlar. Arabadan kimse çıkmıyor. Masamda oturan o ekipten birisi. Arabadan çıkmazsak herhalde masada bize müdahale edilecekti.

Güvendiğim birlik komutanlarımı aramaya başladım. Toparlanmaları için. Diyarbakır'dan bir albayımız aradı. Semih Terzi'nin Silopi'den Diyarbakır'a gelip, Ankara'ya bir taburla geleceğini söyledi. Semih Terzi'yi arattım. İkaz ettirdim. 'Bu eylemden vazgeç' diye. Emir astsubayıma yaptırdım. Dalga geçerek burada uygun olmayan ifadeler kullandı. Semih Terzi ile görüşme durumumuz olmadı. Emir astsubayım 'komutan görüşecek' demesine rağmen.

Bütün Türkiye sathındaki Fetullahçı olmadığını bildiğim birlik komutanları ile temasa geçtim. Adana tümen komutanı ile İncirlik kritik olduğu için irtibata geçtik. Devletten ilgili bakan, Başbakan, MİT Müsteşarımızla görüştük. İçişleri Bakanımızla daha sonra görüştük Akıncı'ya yapacağımız operasyonla ilgili. Oradan kurtaracağımız komutanlarla ilgili. Her dakikası dramatik olan bitmeyen bir gece başlamış oldu.

Darbeci olmayan bir arkadaştan araç istedim. O arada bunu takip ediyorlar. Taarruz helikopteri ile havadan vurdular. Orada emir astsubayım ve koruma olan Osman uzman yaralandı. Osman'ın bacağı kasığından koptu.

Benim yerimi tespit etmek için iki korgeneral bir de tümgeneral arka arkaya beni aradılar. Beni aramaması gereken kişiler. Birisi Genelkurmay İstihbarat Başkanı. Bizimle diyaloğu olmayan. Durumunu bildiğimiz için. Tek kelam etmediğimiz birisi. Gece beni arıyor. Arkadan başka korgeneral aradı. Bizi ele geçirmek için yoğun çaba devam etti sabaha kadar.

"HALİL PAŞA'YA EMİR VERDİM..."

Sonraki gelişmeler bütün yurt sathında, yurt dışındaki bizim birlik komutanlarımız, Fetullahçı olmayanlarla. Örneğin Irak Selahattin'de bulunan Halil Paşa vardı. Ona bir emir verdim. Silopi'de üssümüz var. Orayı işgal etmişlerdi. Oradan bölgede operasyonlar yapıyorlar, bazı operasyonları yönetiyorlardı. Halil Paşa'ya Silopi karargaha git oranın komutasını al diye emir verdim. Habur'da Halil Paşa'yı engellemeye çalıştılar. Halil Paşa bunları bertaraf etti. Silopi'de kontrolü ele aldı.

İskenderun'da birliklerimiz vardı. Semih Terzioğlu önceden emir vermişti. O zaman Hatay Valisi ile görüştüm. Oradaki birliklerle. Onların gelişini durdurduk. Darbeyi engellemeye yönelik yoğun çabamız oldu. Komutanların televizyona çıkıp, darbeye karşı olmalarını söylemelerini istedim. Bizim fedakadar ve vefakar milletimizin alın teriyle oluşturduğu ordunun, tankın, tüfeğin kendi halkını katletmesi, kendi bekasına saldırması bizi derinden sarsmıştı. Zaman zaman bu duygusallığı yaşıyoruz.

"8 KERE KONUŞTUK ÖMER HALİSDEMİR İLE"

Semih Terzi'nin gelişini öğrendikten sonra Ömer Halisdemir'i aradım. Benim o dönem 8 korumam vardı. Ömer Halisdemir de o koruma astsubaylarından biriydi. Ben karargahın dışında iken 24 saat esasına göre bu arkadaşlardan birisi komutanlık karargahında durur, ihtiyaç halinde bizimle iletişim sağlarlar. O günkü makam korumasında Ömer Halisdemir vardı. Ömer'i aradım. Bizim komuta katı diğer bölümlerden bağımsızdır. Durumu Ömer'e kısaca söyledim. 'Keşif yap, durum nedir bana ilet' dedim. Ömer çıktı, 'komutanım harekat merkezine yöneldiler. Çok iyi silahlı tesisatlı adamlarla harekat merkezini emniyete almışlar, bertaraf edilmesi için mi planlama yapacağız' dedi. Şehadet emrine kadar o gece boyunca 8 kere görüştük Ömer Halisdemir ile.

Tarif edilmez duygular. Ömer Halisdemir 1997'den beri birlikte çalıştığımız arkadaşımızdı. Baba oğul gibiydik. Tunceli-Bingöl'de terörle mücadele harekatı yaparken 22 yaşında 1997'de katıldı. Özel kuvvetler kursunu bitirmişti. Bitirenleri birliklere birer ikişer tayin ederdik. Ömer de bir arkadaşıyla beraber bizim tabura katıldı. O yıllar terörle mücadele kritik ve yoğun geçen yıllar. Birbirini tanımanın en önemli ortamları. Artık birbirinizin zihin yapısını bile çözüyorsunuz. Yüzlerce çatışmaya girdik bölgede. Çok kritik operasyonlar yaptık.

"SEMİH TERZİ'NİN MUTLAKA ÖLDÜRÜLMESİNİ İFADE ETTİM"

Bizde kural vardır, ilk gelenleri çatışmalarda ön bölgeye almayız. Bunu sıkı sıkıya tembih ederim. Birgün kritik operasyonda Ömer'i yanımda gördüm. Belki de nadir kızdığım anlardan birisiydi. Şiddetle kızdım. Tim komutanı vardı, Rıza üsteğmen. Rıza'yı aradım 'emrimi dinlemiyor musunuz' diye. Arka plana gönderdik. Çok atılgan ve cesurdu. Emri verdiğinizde tereddüt olmaz, kimse geri dönüp bakmaz. Biz 20 yıl baba oğul gibiydik. O gece dramatik hadiseler yaşandığı gecede 'Ömer' dedim 'Artık ülkemiz için ölüm kalım meselesi'. 20 yıl mücadele ettik. Semih Terzi'nin hain ve alçak olduğunu, ülkeyi felakete sürüklediklerini, onun mutlaka öldürülmesini ifade ettim.

Sonra belki kurtulma umudu olabilir diye bölgeyi tarif ettim. Dedim 'Ömer bunun sonunda şehadet olduğunu biliyorsun değil mi' dedim. 'Komutanım feda olsun' dedi. 'Hakkını helal et' dedim. 'Komutanım helal olsun, siz de helal olsun' dedi. Ondan sonra görevini yerine getirdi. Şehit haberini yine birlikte bizim yanımızda olan subaydan aldım. Daha sonra Semih Terzi'nin GATA'ya götürüldüğünü öğrendik.

Olağanüstü durumlarda daha sakin oluruz. Vakur içerisinde zerre kadar heyecan duymadan. Fakat tabii ülkenin durumundan dolayı büyük hassasiyetimiz vardı. Onun duygusal boyutu bu yöndendi. Böyle bir duygusal ortamda emri aldı. Herhangi bir heyecan, tereddüt asla! Geriye gidecek olursak, 2015'de hendek meskun mahal operasyonlarını Silopi, Cizre'de yaparken not geldi. Üssümüze saldırı vardı, yaralılar vardı. Toplantıdan izin isteyip, ayrıldım. Vali, ordu komutanı vardı. Bölgeye gittim. Yaralıları getirmelerini söyledim. Yaralıları helikopterle gönderdim. Üssün önüne gelince müthiş bir saldırı başladı. 45-50 dakika sürdü. 90'a yakın, 80 küsur füze attılar. Orada korumalar ilk refleks olarak bize kalkan oldular. Bununla ilgili çok hadiseler var. Bunların en azı 15-20 yıl bölgede geçirmiş, yüzlerce çatışmadan geçmiş, karakteri ve vatanseverliğiyle kendilerini ispat etmiş arkadaşlardı.

Fetullahçı teröristlerin morallerini bozdu Semih Terzi'nin öldürülmesi. Müthiş bir moral çöküntüye girdiler. Semih Terzi kara operasyonlarının komutanıydı. Marmaris, sayın Cumhurbaşkanımıza suikaste giden general Sönmez Ateş de emri Semih Terzi'den almıştı. Bizim birlik özel kuvvetler çok elit, operasyondaki başarısı çok yüksektir. O yüzden bu operasyon çok önemliydi.

Buraya gelmeden önce saat 20.00 sularında buradan yaklaşık 1 kilometre. Önce arkadaşlar orayı ele geçirdiler. Oradaki teröristlerle biraz meşgul olduk. Sonra buraya geçtik. Yaklaşık 1 kilometre mesafede. Burada da akşam telefonla ikaz ettiğim, darbenin başındaki kurmay albaya 'oğlum beni tanıyorsun, ölmez sağ kalacak olursam ne yapacağımı biliyorsun' dedim. Onlarla biraz meşgul olduk. Ömer'in naaşına yöneldim. Tarif edilmez duygular. Duamızı okuduk, alnından öptüm. Tekrar helallik istedim. Cebinde de bizim 8 maddelik emir vardı. Biraz kanlanmış, dışarı çıkmıştı.

Özel Kuvvetler tarihi şanlı şerefle dolu birlik. Süleymaniye'de özel kuvvetler timinin alıkonulması, çuval hadisesi dediğimiz aziz milletimizi derinden yaralamıştır. Bu tür olaylar uzun yıllar her kademesinde görev yaptığım özel kuvvetlerde, özel kuvvetler komutanı olduğunuzda geniş coğrafyadasın. Kafkaslar, Kerkük. Herkese yetişip emir verme şansın yok. Prensipler dahilinde yönetmek. Bazı konularda emir beklemeden hareket etmek için geçmiş tecrübelere dayanarak 8 maddelik emiri imza karşılığında tebliğ edilmesi. Bu konuda benden emir beklememesi gerektiğini şifahi olarak tebliğ ettik. Son madde durum ve şartlar ne olursa olsun esarete düşmek, teslim olmak asla düşünülemez, şehadet esastır.

Irak'tan sorumlu tugay komutanı iken müttefikleriniz iyi niyetle yaklaşıyorsunuz fakat onlar maalesef hedeflerden vazgeçmiyor. Kerkük'e timimiz girecekti. Amerikalılar size jest yapmak istiyor, helikopterle taşımak istiyor dendi. Çok şaştım. Şu anda hapiste olan biri 'Amerikalılar çok istiyor' dedi. Erbil havaalanına indiler. Amerikan paramiliter bir grup tarafından teslim alınmaya çalışıldı. Bizim çocuklar görüşünce, emniyete alın, kimse kıpırdamasın dedikten sonra Amerikalı üs komutanı bölgenin kan gölüne döneceğini ve bu aralar çeşitli yerlerdeki birlikelrin Erbil'e intikal emrini verdik. Olay çözüldü. Bizim yaşadığımız coğrafyada proaktif davranmak zorundasın. Süleymaniye olayında komutanlık zaafiyeti mevcuttur. O ona soruyor, o ona soruyor. Böyle bir şey olmaz.

GENELKURMAYDAKİ AMİRAL...

Genelkurmay karargahında bir amiral vardı. Onun daire başkanı ile konuşurken çok naif, bu nasıl asker olmuş, çok kibar, bundan asker olur mu diye şakalaştım. Darbe gecesi Genelkurmay karargahına giren halktan genç bir çocuğu kafasından vuruyor, kanlar akıyor, ayağıyla tekmeliyor bu aynı kişi, amiral. Bir ekibi Akıncı'ya, bir ekibi Genelkurmay'a yolladım. Çok uğraş verdik. Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı kaçtı. Genelkurmay'da kamera kayıtlarına el koydum. Çoğunu imha etmişler. Dış kameraları unutmuşlar. Onları aldım. Bir aylık zamanımız geçti. Kamera kayıtlarına baktığımızda 17 Temmuz'da darbede silahıyla etkin rol oynayan subayların Pazartesi günü üniformalarını giymiş, traşlarını olmuş, hiçbir şey olmamış gibi mesaiye geldiğini gördüm.

Bazı kamera kayıtlarında aktif rol oynayanları, Genelkurmay karargahı ve Özel kuvvetlerde. Bunlarla mülakat yaptım. Yanıma da en az 2 personel alarak. Ondan sonra savcı, polis geldi. Kamera kayıtlarında çok aktif, saldırgan olanlar diyor ki, 'Yine olsun yine yaparım' diyordu. Zihin yapısı bu..."