SİYASET

Akşener seçimden önce "sizce ben Kürt-Alevi bir cumhurbaşkanı seçtirir miyim?" demiş?

halktv.com.tr yazarı Ayşenur Arslan, AKP'den milletvekili seçilen bir siyasetçiyle yaptığı görüşmeyi anlattı.

Abone Ol

Gazete Emek- Siyasetçinin, 2023 seçimine 2 ay kadar kala İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyarete gittiğini belirten Arslan, Akşener'in siyasetçiye "Sizce ben Alevi-Kürt bir Cumhurbaşkanı seçtirir miyim? Siyasi çizgim buna izin verir mi! Asla!" dediğini öne sürdü.

Tarihi ve olayı çok net hatırlamıyorum. 2012 sonlarıydı.. CNNTürk’te Medya Mahallesi programında Akif Beki ile gündemi yorumluyorduk.. Günün en sıcak haberi ve görüntüsü, o günlerde artık “Başbakan Erdoğan’ın çalışma ofisi” diye anılan Dolmabahçe Sarayı’ndan gelmişti.

Bir avuç -gerçekten bir avuç- genç, Saray’ın yan girişine yakın bir yerde protesto gösterisi yapıyordu. Önlerinde ve arkalarında iki, belki üç katı polis barikatıyla.

İktidara yakın haber kanalları, gençlerin Dolmabahçe’yi basacağı iddiasıyla cayır cayır yayın yapıyordu.
Programda Akif Beki de aynı iddiayı dile getirince dayanamamış.. Muhtemelen reji ekibinin ve izleyenlerin “delirdi mi bu kadın” dediği bir şey yapmıştım. Koltuğumdan kalkıp Akif Beki’nin arkasına geçerek “merak ettim, buradan öyle mi görünüyor” demiştim.

Bazen böyle yapmak lazım.
Koltuktan kalkmak, sıcak yataktan çıkmak, “ne oluyor” dedirtmek lazım.
Çünkü artık ORADAYIZ!
Başlıktaki ifade, tam da bunu anlatarak, dün akşam Halk TV’de “tarihe kayıt” düşer gibi ekranda döndü durdu.
Evet, siyasi kriz değil.. Yargı krizi değil.. Artık REJİM KRİZİ’nden söz etmek gerekiyor. Ve evet, Can Atalay nezdinde hedef alınan Anayasa, yani rejim!
Mevcut sistemi aşmak.. Daha doğrusu yok etmek için çıktıkları yolda menzile varmak.. Can Atalay kararı, işte o yolun en kritik eşiğiydi.
Uzun lafa ne gerek var!
Bundan sonrası distopya.. Hiçbir güvencemizin olmadığı, sadece biat edenlerin varlığına izin verilecek bir kara delik.
Aslında çok geç kaldık. Ancak yarın bunu telafi edebileceğimiz bir noktada da olmayabiliriz.
Siyasi partiler, emek örgütleri, kanaat önderleri “ne yapmalı” sorusunu tartışacak ve umarım adım atacaktır.
Karanlıktan çıkmak için bir yol bulacak, bulamazsa o yolu açacaktır.

★★★★

Sevgili Barış Atay “mücadele etmekten vazgeçemeyiz” diyordu geçenlerde bir sohbette. O mücadeleye herkes kendi çapında katkıda bulunabilir.. Bulunmalıdır!
Mesela kaç gündür arayıp çok önemli bilgileri paylaşanlar artık sahneye çıkmalı. Şu “ismi bende saklılar” ne biliyorsa, neye tanık olduysa anlatmalı. Eteklerdeki taşlar dökülmeli.

★★★★

Uzun bir girizgah oldu, farkındayım. Hemen sadede geliyorum.
Son iki yazım, beklediğimin ötesinde yankı getirdi. İlkinde “Erdoğan’a kazandırma cephesi” ve oyun planlarını yazmıştım. Yazı üzerine arayanların anlattıklarıyla da “Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu’na kazandırmama kararı ve TAYYİP ABİSİ hakkında düşündüklerini” kaleme almıştım.
O yazı üzerine yine telefonlarım susmadı.
İçlerinden biri -yine adı bende saklı- öyle şeyler anlattı ki, onları yazmak da şart oldu.
Telefondaki kişi şahsen tanıdığım bir isim değil, önce onu belirteyim. Ama yakasında AKP rozetiyle Meclis’e giden önemli bir siyasetçi. Epeydir o cepheden uzak olsa da anlaşılan siyasetten kopmamış. Belki de bu nedenle 2023 seçimine 2 ay kadar kala Akşener’i ziyarete gitmiş.
O görüşmede Meral Akşener -not aldım- şöyle demiş:
“Sizce ben Alevi-Kürt bir Cumhurbaşkanı seçtirir miyim? Siyasi çizgim buna izin verir mi! Asla!”
Ziyaretçisi “Peki aklınızda başka bir isim var mı” diye sormuş. Akşener de güzel güzel anlatmış:
“İlhan (Kesici) Abi olabilir. Ama o da Abdullah Gül gibi yemeği önüne hazır ister. Bir de Hikmet (Çetin) Bey düşünülebilir. Her halükarda Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey’in olmayacağı kesin.”

★★★★

Neden yazdım bunu?
Uzun yıllardır sahnelenen oyunun sonuna geldik. Birazdan perde kapanacak.
Adı bende saklı olanların ya da bugüne kadar gölgelerden hiç çıkmayanların.. Tanıdıklarımın tanımadıklarımın artık öne çıkma zamanı geldi. KONUŞUN.. ANLATIN.. BU ÜLKE ELDEN GİDERKEN VE BUNA KARŞI ÇABALAMAKTAN BAŞKA SUÇU OLMAYANLAR HAPİSLERDE ÇÜRÜTÜLÜRKEN SUSMAYIN!
Akşener’in, -zaten bildiğimiz üzere- Bahçeli’nin, -tam aksini iddia ederken perde arkasında başka politikalar güden- Erdoğan’ın Alevi düşmanı olup olmadığını anlayalım. Kürtler’e aslında ne gözle baktıklarını bilelim.
Ve gelecekte bizi / ülkemizi nelerin beklediğini fark edelim.
Akit Gazetesi geçenlerde CHP’ye kin kusan manşetinde “Ülkenin asli unsuru dindarlar” diyordu. Kastedilen elbette “her dinin inananı” değil, biliyoruz. Akit ve “benzerleri için asli unsur “Sünni müslümanlar”.
Kutuplaşma, “siyasi tutumların merkezden uzaklaşıp aşırı uçlara doğru ayrışması” ise, bunun bu ülkede hangi fay hatları üzerinde yürüyeceğini biliyoruz, değil mi!
Akit, iktidar ve destekçilerinin bilinçaltını dışa vurmuş.
Eğer kendinizi sünni müslüman olarak tanımlamıyorsanız..
Dahası, o çizginin iktidar tarafından makbul görülen bir tarikat veya cemaatine mensup değilseniz..
Dolayısıyla muhtemelen oyunuzu Reis’e vermiyorsanız..
Ülkenin asli unsuru değilsiniz. ÖTEKİSİNİZ!

★★★★

Erdoğan.. Bahçeli.. Erbakan’ı, Destici’si, Oğan’ı ile ortakları.. Ve artık fark ediyoruz ki Akşener.. GELECEĞİMİZ İÇİN PUSLU BİR PLANI UYGULAMAYA SOKTULAR. Bunu açığa çıkaracak, komploları ifşa edecek her ses çok değerli. O nedenle “KONUŞUN” diyorum.
Belli ki Akşener kapalı kapıların arkasında rahat rahat konuşmuş. Her ziyaretçisine Kılıçdaroğlu ve Aleviler-Kürtler hakkındaki düşüncelerini sakınmadan anlatmış.
Bunları, şimdi değilse ne zaman öğreneceğiz?

★★★★

CHP ve DEM’e oy veren milyonlara “temizlenmesi gereken ayrık otları” muamelesi yapan Akit’te dün Ali Karahasanoğlu’nun yazısına şu başlık atılmıştı:
“NİHAYET KAVALA İTİRAF ETTİ.”
Merakla okudum tabii. Gezi nedeniyle müebbet hapis cezası verilen Osman Kavala t24’ten Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlamıştı.. Da.. O yanıtlarda okurken ben neyi kaçırmıştım! Kavala neyi nasıl itiraf etmişti?
Ne eksik ne fazla..
Yazıda ilgili bölüm şöyle:
“Ne demiş Osman Kavala? Dediği şu: ‘Gezi’yi kriminalize etmeye çalışarak, başka protestolar için kullanılabilecek suçlama örneği yaratıldı.’ İşte, tam da bizim dediğimizin, tersini söyleyerek, kendisini kurtarmaya çalışan bir mantık.”
Osman Kavala’nın -zaten yapmadığı bir şeyi- itiraf ettiği falan yok tabii. Ama ben itiraf edeyim, yazının başlıkla ilgisini anlamaya çalışarak iki kez okudum. Sonunda anladığım şu oldu. Akit okuru, yazıyı okumaya ne gerek var, başlığa bakıp hükmünü verir. Hatta yazıyı okursa, yazarın hatırlattığı 10 ölümün suçlusunun da Kavala ve adamları (!) olduğunu zanneder!!!!

★★★★

Erdoğan ve ekibi için hiçbir şey yolunda gitmiyor.
Ekonomiden dış politikaya memleketin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.
O nedenle onun ve “yanındakilerin” tek umudu kutuplaşma.
Genç kuşak arşivlerden öğrendi. Bizler yaşadık, tanık olduk.
Alevi kıyımını, Kürt düşmanlığını ve sonuçlarını biliyoruz.
Bu yüzden korkuyorum. Bu yüzden herkesin bildiğini açıkça anlatmasını bekliyorum.
Ve elbette siyasetin / toplumun yeni hamleleri boşa çıkartacak yeni mücadele yöntemleri bulmasını diliyorum.