Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birine doğru gidiyoruz. Halkın AKP-MHP'den kurtulmak için bir umudu oluştu. Bir tarafta Altılı Masa bir tarafta Emek ve Demokrasi bloğu.
Arada ufak tefek pürüzler olsa da güzel mesajlar veriliyordu. Kılıçdaroğlu'nun aday olacağı bir yıl öncesinden belliydi. Kılıçdaroğlu da her seferinde aday olacağının mesajını veriyordu.
Sonra ne oldu?
Meral Akşener, CHP'nin içine parmağını sokarak masayı dağıtmak istedi. O kadar sert açıklamalar yaptı ki sanki 3 yıldır CHP ile birlikte Millet İttifakı'nın içinde yer alan onlar değilmiş gibi. Bir anda Devlet Bahçeli silüetine büründü Akşener. Kurmayları da peş peşe paylaşımlar yaptı.
"Millet 5'ten büyüktür" diyen oldu, Kılıçdaroğlu'na karşı küçümseyici yaklaşan oldu. Sadece CHP'ye yönelik de değil Altılı Masa'nın diğer ortaklarına yönelik de sert ifadeler oldu. Özellikle gittiklerinde yerlerine alternatif olabilecek DEVA'ya karşı da saldırılar başladı.
Her ne kadar CHP içerisinde kriz sürecince bir suskunluk yemini edilmiş olsa da DEVA Partisi gereken cevapları vermekten geri durmadı. Özellikle DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen'in açıklamaları çok sert ve yerindeydi.
Muhalif medya bir anda İYİ Partili isimlerin 'çetelerle' yaptıkları görüşmeleri haberleştirmeye başladı. Sosyal medyadan İYİ Parti'ye çok sert eleştiriler oldu. Akşener'in eski yaptığ paylaşımlar tekrar gündeme getirildi. Bunlar sadece Akşener değil başka biri de olsa yapılırdı.
Akşener muhtemelen bunların hepsini göze alarak bu adımı attı. Bu adımı atarken neyi düşündü, tahayyülü neydi herkes tartışmaya devam ediyor.
Tartışmaya kapalı olan bir kısım var ki; o da Akşener, masanın bir ayağını kırdı. Masa sarsılırken masadan düşen vazo çatladı. O çatlak vazo tekrar masaya konuldu. Bir daha eskisi gibi olmaz o vazo. Ya bir daha masa sarsılmayacak ve vazo çatlak olarak kalmaya devam edecek ya da ilk sarsıntıda vazo paramparça olacak. O vazo kırıldığında cam kırıkları herkesi küçük ya da büyük yaralar. Ama o vazoyu kıranın bir sorumluluğu olur.
"Bir şey olmaz ne olacak, kırılan vazonun yerine başka vazo koyarız" derlerse başka sandalye de kırılır, sonra masa örtüsü gider, sonra masanın ayakları bir bir kırılır. Üzerinde konuşacağınız bir masa, içine çiçekleri koyacağınız bir masa da olmaz.
Akşener'in ve arkasındaki güçlerin bundan sonra oluşturacağı hasarlar şu şekilde olur:
1- O masadaki 5 isim artık bir şey konuşurken çok daha dikkatli ve temkinli olacak. Güven ortamı zeddelenmiş oldu çünkü.
2- Merkez medyanın eline çok ciddi kozlar verildi. Artık ittifak ortaklarına sadece krizlerle ilgili sorular sorulacak.
3- 1.5 yıldır büyük bir çaba ve titizlikle oluşturulan parlementer sisteme geçiş yol haritası yara aldı. Çünkü "isimler değil yol haritası önemli" deniliyordu. Artık isimlerin önemli olduğu bir kavşağa gelindi.
4- Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları zorlama bir şekilde masaya getirildi. Yaşanan büyük depremler nedeniyle kentleri güçlendirme çalışmaları sekteye uğrayacak ve kendilerine de süreki bu krizler sorulacak.
5- Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılırsa ayrı bir sorun kaybedilirse ayrı bir sorun ortaya çıkacak. Kazanılırsa Akşener'in "Kazanacak aday" tezi çöp olur. Kaybedilirse "Bakın biz demiştik kazanamaz" derler.
Kazanılırsa belediye başkanlarının durumu bambaşka bir sorun olarak ortada duracak. Ne zaman cumhurbaşkanı yardımcıları olacakları tartışılacak. İstifa edecekler mi etmeyecekler mi konusu gündemde tutulacak. Nasıl bir formül ile belediyeden ayrılacakları ayrı bir tartışma. Yerel seçimden önce bırakırlarsa yerlerine kayyum mu atanacak yoksa belediyeler AKP'ye mi teslim edilecek başka bir tartışma konusu.
6- 5 Partinin genel başkanı cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. Kararlar 6 liderin uzlaşması ile alınacak deniliyor. Akşener, uzlaşmazsa ne olacak? İki Belediye Başkanı sadece Kılıçdaroğlu'na mı yardımcı olacak yoksa 6 lidere mi? Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu çok ciddi bir arafta bırakıldı. Ya da İmamoğlu ve Yavaş, "Biz vazgeçtik cumhurbaşkanı yardımcısı olmak istemiyoruz. Belediye başkanlığında devam edeceğiz" derlerse Akşener yeniden mi masadan kalkacak?
7- Kılıçdaroğlu, HDP'nin oyu olmadan seçilemiyor. Şimdi Kılıçdaroğlu HDP ile görüşmek istediğinde ne olacak? Akşener, onlarla görüşme derse ne olacak? HDP'ye rağmen nasıl bir seçim kazanma stratejisi var?
8- Parlemento seçiminde büyük sıkıntılar olacaktır. Burada pürüz çıkaran Akşener orada da pürüz çıkarır. Kurmayları mutlaka tweetler atar. Tarafsızlık sözü veren bir Kılıçdaroğlu'nun olmadığı CHP bu kadar yumuşak davranabilir mi emin değilim. O zaman da kocaman yeni krizler bizi bekliyor olacak. Bu kadar güçleri elinde bulunduran bir Erdoğan'ın yapacağı muhalefet de çok daha sert ve yıpratıcı olur. Sonraki ilk seçimde bu masada konuşulan özel şeylerin hepsinin ortaya döküleceği bir süreç olacak. Çünkü şimdi bile daha masa toplantısı bitmeden bilgiler dışarıya sızdırılıyor.
9- Milletvekili listeleri kavgaya sebep olacak başka bir mevzu. Hangi listelerden seçime girilecek? DEVA daha önce kendi listeleri ile seçime gireceğini açıklamıştı. Kulisler İYİ Parti'nin de ayrı olarak gireceğini ve başka partilerden isimleri listelerine almayacağı sızmıştı. Geriye kalan Gelecek, Saadet ve Demokrat Partili isimlerin hepsi CHP listelerinden girecekse CHP'liler nereden girecek? Çünkü onlara yer kalmayacak. Yıllardır CHP'nin iktidar olması için hayal kuran CHP örgütleri bir anda CHP'nin başka partili isimlerin seçilmesi için çalıştığını görünce ne yapacak? Bu konuda da yine İYİ Parti'nin ortaya atacağı bomba olabilir.
Bu sayıları ve seçenekleri çoğaltmak mümkün. Yani anlayacağınız durum tam da sakal, bıyık meselesi.
Bu noktada HDP nasıl bir tavır ortaya koymalı sorusu da var. HDP her koşulda Emek ve Demokrasi İttifakı ile birlikte kendi adayını çıkarmalıdır. Kılıçdaroğlu'na destek verecekse bile ikinci tura saklamalıdır. Çünkü Türkiye'de çok ciddi bir faşizm sorunu var. AKP medyası bütün seçim propagandasını sadece Kılıçdaroğlu'nu HDP ile yapacağı olası bir ittifak üzerinden bile yapabilir. HDP kendi adayını çıkarıp potansiyelini ortaya koymalıdır. İkinci turda ise çantada keklik olmadığını iki adaya da hissetirmeli. Ardından politik tercihler devreye sokulmalı. Erdoğan'ın kazanması istenmiyorsa bile seçmen zaten kararını verir. Kimsenin "Erdoğan'a değil de şuna buna oy ver" demesine gerek yok. Son 10 yıldır Türkiye'de yaşananlar Kürt seçmenin tercihini zaten belirleyecektir. Ama cumhuriyetin ikinci yüz yılı bir kez daha Kürtlerin kaybettiği yüz yıl olmamalı. Kürtler bu yeni yüz yılda inşa sürecinde olmalı. Ve birlikte bir demokratik cumhuriyet inşa edilmelidir.
"Başka seçenekleri yok ne yapacaklar ki, gidip Erdoğan'a oy verecek halleri yok" dayatması Kürtlere ve Kürt siyasetine kaybettirir. Kürtlerin her zaman başka seçenekleri vardır. Tıpkı Akşener'in dediği gibi, "Ölüm ile sıtma" arasında bir tercihe zorlanmamalı. Bağrına bir kere taş basıp Ankara, İstanbul başta olmak üzere birçok belediyeyi Millet İttifakına kazandırdı. Eğer bir kez daha bağrına taş basacağı bir seçenek oluşursa o zaman diğer partilerin de bağrına taş basıp vereceği kararlar olmalıdır. Bir HDP'linin oyu bir İYİ Partili'nin oyundan kat sayı olarak daha düşük ve değersiz değildir.
Üniversiteye giriş sınavlarında bir matematik sorusu ile bir fizik sorusunun karşılığı katsayı olarak aynı değildir. Ama siyasette bugüne kadar Kürtlerin oyu fizik sorusunun karşılığı olan katsayıda hesaplanıyor olsa da artık öyle değil. Hatta Bu kritik süreçte Kürtlerin oyu katsayı olarak çok daha fazla anlamlar da barındırıyor. Cumhur ve Millet İttifakı arasında kimin kazanacağını belirleyen bir faktör durumunda. Seçimi kaybedip tarih olma uğruna bu oyların değerini gözardı etmek isteyen olursa da geçmiş olsun şimdiden.