Özel Haber: Sedat Türlü
Gazete Emek - Gelişmemiş ve ekonomik krizin olduğu her ülkedeki gibi Türkiye’de de çocuk işçi sayısı bir hayli fazla. En son Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2022 faaliyet raporunda, 2022 yılında 15-17 yaş arası çalışan çocuk sayısı 620 bine ulaştığı kaydedilmişti. Resmi sayıların çok üstünde tahmin edilen çocuk işçi sayısı her gün artıyor. Ayrıca Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde 18 yaşından küçükler çocuk kabul edilmesine karşın, Türkiye’deki İş Kanunu’na göre 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını tamamlamamış çocuklar “genç çalışan” olarak kabul ediliyor.
Türkiye’de ki hayat pahalılığı ve enflasyon çocukları işçiliğe zorlarken aileler ise çocukların ekonomik kaygılarını gidermek amacıyla birden fazla işte çalışıyor. Çocuklar, ailelerine yük olma kaygısı veya bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için çoğunlukla Partime olmak üzere her türlü iş kolunda çalışıyor. Yine aynı şekilde okul okumak için çalışan çocuk sayısı azımsanmayacak seviyedeyken mülakat ve atama sorunları yüzünden okul okuma ile bir yere varılamayacağı düşüncesiyle çalışan çocuk sayısı da bir hayli fazla.
Okul giderlerinin de eklendiği geçim sıkıntılarında çocuklar ailelerine ‘yük olmak’ istemediğini belirtiyor. O nedenle asgari giderlerini karşılamak istiyorlar. Çocuk işçiliğinin sayısının fazlalığı bu duruma bir davetiye gibi duruyor. Eskiden çalışmak için okuyan çocuklar şimdi okumak için çalışmak zorunda kalıyor.
Van’da yaşayan D.A, ekonomik nedenlerden dolayı ailesine yük olmamak için mahalledeki bir terzide çalıştığını beyan ediyor. 15 yaşında ki A, hayatının okul ve terzi arasında geçtiğini söylerken aynı zamanda geçim sıkıntısından dolayı derslere yeteri kadar vakit ayıramamanın hüznünü yaşıyor.
İş ve okul arasında geçen bir hayat
Hafta içi ve Hafta sonu aynı yaşadığı günleri birbirine benzeten A, “Lise 1'e gidiyorum. Sabah 7-8 gibi okula gidiyorum. Öğleden sonra döndüğümde 25 dakika ezber yapıyor ve yemek yedikten sonra işe geliyorum. Kumaş düzeltme gibi işlerle uğraşıyoruz. İki ayımı aldı kesim ve dikimi öğrenmek. Biraz zor oldu ama öğrendiğime değdi. Hafta sonları da sabah 7'de buraya geliyorum çalışmaya. Akşama dek tüm işleri bitirdikten sonra eve gidiyorum. Ders ve ezber ile akşamı geçirip uyuyorum” sözlerine yer veriyor.
‘Abim de ekonomik kaygılardan dolayı okulu bıraktı’
Van’da çalışan tek çocuk olmadığının söyleyen A, kira ve diğer giderler nedeniyle birçok çocuğun çalışmak zorunda olduğunu, bu nedenle derslere yeterince vakit ayıramadıklarını dile getiriyor. A, “Şanslıyım çünkü okuyorum. Abimde okulu bıraktı çünkü annemlere yük olmak istemiyordu. Sonra bu masrafa gerek kalmadığını belirterek okulu bıraktı. Tabi ki üniversiteyi kazanıp daha iyi bir yere gitmek isterim ama zaten sırf okula gidebilmek için geliyorum bu işe. Annemlere yük olmak istemiyorum. Bu hali ile okula da gidebiliyorum masraflarımı da karşılayabiliyorum. Liseyi bitirdiğimde Üniversiteyi kazanırsam burada kalmak isterim çünkü aynı zamanda çalışabilirim. Van’da da zaten yaşamak işitiyorum. Çünkü burada terziliği öğrendim bu işi yapabiliyorum” ifadelerine yer veriyor.
‘Derslerime odaklanamıyorum’
Mesleği öğrenebildiği için okul giderlerini rahat karşılayabildiğini söyleyen A, pahalılığa dairüzüntüsünü şöyle dile getiriyor; “Eğer kiralar ucuz olsaydı masraflar bu kadar pahalı olmasaydı sadece okul okuyabilirdim. Kendim mesleğimi seviyorum ama zorunlu kaldığım için yapıyorum. Kira ve diğer masrafları düşündüğümde aklım ailemde kalıyor. Onlara yük olmak istemediğim için burada çalışmaya geliyorum. Derslerime odaklanamıyorum diye ona çok üzülüyorum.”
‘Özel politikaların sonucu’
Çocuk işçiliğine dair değerlendirmelerde bulunan Eğitim-SEN Van şube başkanı Murat Atabay ise Türkiye’de genel bir problem haline geldiğini belirterek şu şekilde konuşuyor; “Van ili ise bilinçli bir şekilde ekonomik anlamda geri bırakılıyor. Buradaki çocukların erken yaşta işçi statüsüne kavuşması aslında devletin özel politikalarının sonucudur. Aynı zamanda da ailelerin ekonomik durumu ile alakalı. Çünkü maalesef ailelerin kendi yaşamlarını idame ettirebilecekleri iş olanakları yok. Bu anlamda hem çocuklardan hem de aileden kaynaklı çocukların ekonomik anlamda kazanç elde edebilme adına bir işe yönelmesi söz konusu.”
‘Türkiye’nin demokratikleşmesi ile değişebilir’
Atabay, konuşmasının devamında, “Sadece Van’da değil birçok ilde çocuklar çalıştırılıyor. Burada tek başına ailelerin kullanması diyemeyiz çünkü aslında ekonomik zorunluluk haline gelebiliyor bazen. Burada asıl sorumlu çocukların işçileşmesini sağlayan devletin politikalarıdır. İlkokuldan itibaren çocuk işçiliği maalesef sokaklarda da görebiliyoruz. Devletin özel olarak çocukları ilkokuldan itibaren takibini yapmaması aynı zamanda dışarıda kendi ucuz iş gücünü oluşturarak kendince işsizliği daha düşük seviyede göstermek. Eğitim alanında ki sorunlar nasıl iyileşir; Türkiye’nin biraz demokratikleşmesi ile mümkün. Bütçenin özellikle savaşa ayrılmaması ile mümkün. Toplumsal tüm kesimi düşünen bir bütçenin ayrılması ile mümkün” ifadelerine yer veriyor.
‘Gençler Avrupa’ya gitmek için okuyor’
Atabay, değerlendirmesini şu sözlerle noktalıyor; “Okuyan öğrencilerin beklentisi ‘Türkiye’de herhangi bir meslek sahibi olmak değil. Avrupa’ya nasıl giderimin’ ön adımlarıdır üniversite okumak. Devletin kutuplaşmayı bir tarafa bırakarak halk için eşit bir şekilde dağıtmak için bir yol yöntem önüne bırakması gerekiyor. Belki bu şekilde toplumun eğitime olan beklentisi de değişebilir.”
Haber Sedat Türlü