Gazete Emek-Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de meydana gelen ve 7’si çocuk 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren katliamına ilişkin 13 sanıklı davanın karar duruşması bugün Çorlu Halk Eğitim Merkezi’nde görülmeye başladı.

Aileler, dava öncesinde Çorlu Santral’dan başlayarak “Adalet istiyoruz” yazılı pankartla ve “Gün gelecek, devran dönecek. Katiller halka hesap verecek”, “Hak, hukuk, adalet, kaza değil cinayet” sloganlarıyla duruşmanın yapılacağı Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne yürüyüş gerçekleştirdi.

Adliye önünde basın açıklaması yapan aileler gerçek sorumluların yargılanmadığını ifade ederek yargı sürecine tepki gösterdi. Davaya birçok siyasi parti temsilcisi ve hak savunucusunun da katıldı. 

Faciada kızı Bihter Bilgin ile kardeşlerini ve 6 aylık yeğenini kaybeden Zeliha Bilgin, sürece ilişkin şöyle konuştu:

AYM, Bakanlığın pasaport kararını iptal etti AYM, Bakanlığın pasaport kararını iptal etti

“Bu altı yılda neler yaşadık? 4 alt düzey sanıkla başlayan bu dava ‘suçlu yağmurdur’ denilerek kaptılmaya çalışıldı ancak biz buna müsaade etmedik. Olayın daha ilk saatlerinde mıcırlar getirilerek deliller yok edilmeye çalışıldı. Yine olayın ilk saatlerinde iki yanlı bilirkişi tayin edildi. Altyapıda ‘hiçbir eksiklik olmadığını’ ve ‘hattın gayet düzgün çalıştığı’ yönünde vermişlerdir. Unutmayın bunu.

Bu iki yanlı bilirkişi ailelerinin ve avukatların talebiyle davadan men edildi ve yerlerine yeni bilirkişi heyeti atandı. Yeni bilirkişi TCDD’nin birimlerinin asli kusurlu buldu. 4 alt düzey sanıkla başlayan davaya 9 sanık daha eklendi ve dönemin Genel Müdürü İsa Apaydın ve Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’a bu dava bir kez dahi sorulmamış, sorulamamıştır. Gelinen aşamada katliama sebep olan nedenler ve eksiklikler ortaya çıkmasına rağmen TCDD genel müdürü seviyesine hiçbir zaman çıkarılmamış ve mahkeme bu tutumunda ısrar etmiştir.”

“TORUNUMUN 15 YAŞINA GELDİĞİNİ GÖREMEDİM”

Çorlu’daki tren kazasında 9 yaşındaki torunu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mehmet Öz ise, davanın üst düzey yetkilere uzanmadığını ifade ederek yaşananlara şöyle tepki gösterdi:

”Bu üst düzey kamu yöneticilerini koruyan bir davadır. 2016 yılında tren yolunun açılışını yapanlar bu yolda neler olup bittiğini gayet iyi biliyordu. İktidar da devlet demir yolları da bu tren yolunda ne olduğunu biliyor. Yedisi çocuk 25 insan öldü. Kendilerinde suç olduklarını biliyorlar buna bir kılıf uydurmaya çalışıyorlar fakat uydurmuyorlar. Bugün adaletin nasıl işlediğini hep beraber göreceğiz. Ben torunumun 15 yaşına geldiğini göremedim.” 

“CEZAEVİNE GİTSİNLER”

Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz de, şunları kaydetti:

“Biz gerçek sorumluları bu yargı salonunda görmeden içimiz hiçbir şekilde soğumayacak. 6 yılda bir hukuk öğrencisi fakülteyi bitirmiş stajını yapmış davalara başlamış olurdu. Bu süre zarfında içerideki 13 sanığı bile bir kez olsun tutuklu yargılayamadılar. Biz bugün bu isimlerin olası kastla ceza alıp tutuklanıp buradan evlerine, ofislerine değil cezaevine gitmelerini istiyoruz.”

"ÜST MAKAMLARA ERİŞEMİYORUZ..."

Duruşmanın başlamasıyla birlikte esas hakkındaki mütalaa Cumhuriyet Savcısı tarafından okundu. Ardından katliamda yaşamını yitiren yurttaşların yakınları mütalaa hakkındaki görüşlerini ifade etti. 

Faciada kızı Sena Köse’yi kaybeden Aysun Köse, "Üst makamlara erişemiyoruz. Burada olan sanıkların en ağır cezayı almalarını istiyorum" dedi.

"BİR MAKİNİSTİN İFADE VERDİĞİNİ GÖRMEDİM"

Kazada kızı Yağmur Laçin’i kaybettikten sonra sağlık sorunları yaşamaya başladığını belirten Cabbar Laçin, şu ifadeleri kullandı:

“6 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Benim kizım rahmetli olduktan sonra hastalıklar baş gösterdi bende. Bir otobüsün şoforü kaza yaptığı zaman tahkikatını yaptırıyorlar. Ben bir makinistin burada ifade verdiğini görmedim. Üsttekilere erişemiyorlar. Buradakiler de görevlerini yapmadıkları için gereken cezanın en ağirının verilmesini talep ediyorum."

“YARGININ ÖNÜNÜ AÇIN”

Katliamda annesi Rubize Kartal ile babası Gani Kartal'ı kaybeden İsmail Kartal da, şu şekilde konuştu:

“Katliam yaşandığı gün afet planlarının işlemediğini gördük. Helikopterle alelacele indirilen bilirkişi raporu biliyoruz. Mahkemeden talebim yargının önünü açmanız."

“EN ÜST CEZAYI ALSINLAR”

Mısra Öz ise, yaşananlara tepki göstererek şunları söyledi:

“6 yıldır oğlumun acısını yaşıyorum. Sizlerin de oğlu olabilirdi. Biz yıllardır sizi hukuk çerçevesinde anlamaya çalıştık. Siz bizi hiç anlamaya çalışmadınız. Üst yetkilileri buraya tanık olarak bile getirmediğiniz. Genel müdür ve yardımcılarına biz de ulaşamadık, onlar şirketlerini kurdular, hayatlarına devam ettiler. Mümin Karasu'nun tutuklanması kararını verdiğiniz ve ön beş gün tutuklu kaldığı sürede bile başımızı yastığa rahat koyduk. Hükmünüz belli i, değiştirebileceğinizi zannetmiyorum. Madem burada üst makamları göremedik. Bari bu sanıklar bu salondan ellerini kollarını sallayarak çıkmasınlar. Olası kasttan ceza alıp tutuklanmalarını istiyoruz. Aksi halde geçmişte birilerini öldüren yarın başkalarını da öldürebilecek kişilere göz yummuş olursunuz.” 

Oğuz Arda Sel'in dedesi Necmettin Sel ise "Ben uyku uyuyamıyorum, ayakta duramıyorum. Allah onlara da nasip etsin. Aldıkları paralara kan buluştu. En ağır cezayı almalarını ve en üst düzeyin de bir an önce gelmelerini bekliyorum" diye konuştu. 

Emine Canbaz ise, ağladığı için konuşmakta zorlandı. Hakimin "Bir şey söylemeyecek misiniz?" sorusuna duruşma salonundan tepki geldi. Konuşmakta zorlanan Canbaz, adalet çağrısında bulundu.

ÖZELLEŞTİRME VURGUSU!

Yaşamını yitirenlerin yakınlarının konuşmalarının ardından avukat Yalçın Deniz Özen söz aldı. Avukat Özen, üst düzey yetkililerin de davaya dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.

İktidarın özelleştirme politikalarını eleştiren Özen, şunları söyledi:

“Türkiye’de 12 Eylül sonrası ilk emarelerini göstermeye başlayan ve Özal dönemi ile birlikte yaygınlaşıp nihayet AKP iktidarı döneminde zirvesine ulaşan neoliberal politikaların, bir bütün olarak kamu hizmeti olması gereken tüm alanlardaki piyasalaştırma ve özelleştirme hamlelerinin bugün bu sonuca yol açtığını daha net görebiliriz.”

TCDD’nin de AKP iktidarı döneminde özelleştirme kapsamına alındığını ifade eden Özen, şöyle devam etti:

“Bu dev yapı da tasfiye etmeye başlandı. Demiryolu arazileri imara açıldı. Bu bazı yerlerde altyapıyı bozdu. 2011 tarihli KHK 655. Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğü, regüle edeceğini bildiriyordu. Bu kanunun en önemli sonucu özel şirketler kendilerine ait şirketleşmesi haline geldi.

TCDD bir otobüs firması gibi özel şirket haline geldi. Kurum sermaye çıkarlarını gözeten bir hale geldi. Bilirkişi raporlarında her şeyin dayandığı yer bu nokta oldu. Devletin temel görevi olan kamu hizmetini piyasalaştırıp, yurttaşın canı ile maliyet hesabı yapanın da bu sosyal cinayet düzenini besleyip failleri saklayanın da aynı irade olduğunu gösteriyor. Bu irade, bu katliamın gerçek faillerini karşımıza çıkarmak yerine, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarını, meslektaşlarımızı, gazetecileri, milletvekillerini sanık diye karşımıza getiriyor.”

“ÜST DÜZEY İSİMLER DE YARGILANSIN”

Avukat Akçay Taşçı ise, üst düzey yetkililerin yargılanması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Sanıkların sorumluluğun Genel Müdürlükte olduğunu gösteren ipuçlarını sıralamak istiyorum. Meteoroloji Müdürlüğüyle katliamdan sonra protokol imzalandı. Bu yetki Tevfik Baran Önder’in ifadesiyle Genel Müdürlüktedir. Yağışlar sağlıklı bir şekilde takip edilseydi katliam yaşanmazdı. İkinci husus ise yol bekçileri. Bizzat Genel Müdürlük tarafından kaldırıldı. Bu karar da  dosyamıza girdi. Daha önce yol bekçiliği yapan Ramazan Bey’i salonda dinledik  ve çok faydalı bir uygulama olduğunu söyledi. Bütün sanıklar personel yetersizliği konusunda hemfikir. Bu kurumda çalışan insanların liyakatli olması gerekiyor.” 

“OLASI KASTLA YARGILANMALILAR”

Avukat Evren İşler de, sanıkların olası kastla yargılanması gerektiğini ifade etti.

İşler, “Bunca yıl bu salonda birçok şey dinledik. Ama hiçbir sanık veya TCDD yetkilisi çıkıp da ‘ben şu önlemi aldım’ demedi, diyemedi. Sanıklar en sıklıkla yazı yazdıklarını veya yazılan yazıları parafladıklarını söylemekle yetindiler. Biz sanıkların bir kısmının olası kastla insan öldürme suçunu bir kısmının bilinçli taksir olduğunu düşündüğümüz için biraz olası kast konuşmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

“KARAR TOPLUMU TATMİN ETMELİ”

Avukat Kemal Aytaç ise, şu şekilde konuştu: 

“Bu davada birçok eksiklik var. Arkadaşlarım bunları dile getirdi, tekrarlamayacağım. Hesabını soramadığımız her katliam, yenilerine sebep oluyor. Verdiğiniz kararın toplumu tatmin etmesi gerekiyor, aileler doğal olarak zaten tatmin olamayacaklar.”

SANIK AVUKATLARINDAN SKANDAL SAVUNMA: MALİYET VURGUSU…

Aile ve avukatların beyanlarının ardından sanıkların ve sanık avukatlarının konuşmasına geçildi. Sanıklar suçlamaları reddetti. Sanık avukatlarından Avukatı Atilla Sakar’ın savunması ise dikkat çekti.

Sakar, sanıkların ‘olası kast’ ile yargılanma talebine karşı çıkarak “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar. Menfez 1873 yılında imal edilmiş. 145 yıl hizmet vermiş. 145 yıl boyunca sicil kaydı yok dedik. Bu sicilin olmaması karşısında su baskını da olmamış. 145 yıldır kaza kaydı, hasar ve onarım ihtiyacı yok” dedi.

Kazanın meydana gelmesinin nedenleri arasında öngörülemeyen yoğun bir yağış olduğunu ifade eden Sakar, “Avrasya tüneli ve Marmaray yapıldı. 9 şiddettinde depremlere dayanıklı olduğu söylendi. Kamu idareleri en yüksek olağanüstü duruma hazırlıklı olarak proje yaparsa, bu inanılmaz bir maliyetlere sebep olur ve hizmet verilemez” diye konuştu. 

“Doğal afeti hiç olmamış gibi gösteriyorlar” diyen Sakar, “Güneşli havada menfez çökmüş gibi bir algı oluşturuyorlar. Hava durumunun takip edilmemesi kusur olarak gösteriliyor" ifadelerini kullandı.

DAVA ERTELENDİ

Bugün 'karar çıkması' beklenen Çorlu Tren Katliamı davasının duruşmasında karar çıkmadı. Dava 29 Şubat 2024 Perşembe gününe ertelendi.




 

Kaynak: Cumhuriyet