Gazete Emek - Eğilmez, yazısında yer verdiği enflasyon çeşitlerinin ve nedenlerinin Türkiye'de mevcut olduğunu belirterek "Buna multiflasyon (çoklu enflasyon) diyebiliriz. Multiflasyonu düşürebilmek için bir veya iki önlemden çok ötesi gerekir. Türkiye, 2001 krizine girdiğinde enflasyon oranı bugünküne yakındı" dedi ve ekledi: "İşin en acı tarafı 22 yıl sonra dönüp dolaşıp benzer bir programı uygulamak zorunda kalmamızdır."

Ekonomist Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin yüksek enflasyondan çıkabilmesi için 2001 krizinde uyguladığı programı hayata geçirmesine gerektiğine dikkat çekti.

Eğilmez, kişisel bloğunda, "Multiflasyon ya da Türk Tipi Enflasyon" başlığıyla Türkiye'nin enflasyonunu değerlendirdi. 

Yazısında, tüm enflasyon türlerine ve nedenlerine yer veren Eğilmez, "Enflasyon asıl olarak ya üretim maliyetlerinin sürekli olarak yükselmesinin (arz ya da maliyet enflasyonu) ya da talepteki sürekli artışların (talep enflasyonu) fiyatlara yansımasıyla ortaya çıkar. Bu ikisi dışındaki bütün enflasyon ve enflasyon benzeri olgular bu ikisinin türevleridir" sözlerini kullandı.

Fiyatların tabloda sayılanların dışında başka nedenlerle de artabileceğini belirten Eğilmez, "Örneğin bir malın moda olması çok talep edilmesine ve fiyatının artmasına neden olabilir. Ya da bir mala herhangi bir nedenle talep artışı gelmesi o malın fiyatının artmasına yol açabilir" ifadelerine yer verdi.

Yanlış ekonomi politikasının yarattığı enflasyon artışına dikkat çeken Eğilmez, şu ifadeleri kullandı:

"Diyelim ki bir ekonomide enflasyon ve merkez bankası faizi yüzde 20 iken ve enflasyon artma eğilimi içindeyken merkez bankası faizi artırmak ya da en azından sabit tutmak gerekirken düşürmeye, hatta bununla da yetinmeyerek piyasa faizlerinin de düşürülmesi yönünde baskı yapmaya başlamış olsun. Bunun sonucu olarak bankaların mevduata vereceği faiz, reel olarak negatif olmaya (enflasyonun altında kalmaya) başlamışsa insanların tasarruf yapması için bir neden kalmaz. Çünkü bu durumda faiz alsalar bile satın alma güçlerini koruyamayacaklar demektir. O zaman ellerine geçen parayı harcamaya başlarlar.

Talep artmaya ve talep enflasyonu oluşmaya başlar. Enflasyon yükseldiğinde yani paranın iç değeri düşmeye başladığında ister istemez dış değeri de düşer, kur yükselir. Kur yükselişi ithal mal ve girdi fiyatlarını o da üretim maliyetlerini yükseltir. Böylece talep tarafından başlayan enflasyon maliyetlere de yansıyarak bir kısır döngüye dönüşür. Böyle bir ortamda bir yandan da seçimler gibi çeşitli nedenlerle para arzı artışı ortaya çıkarsa kısır döngü giderek büyür.

VERGİ ORANI DÜŞÜRÜLEBİLİR"

Bazı ekonomilerde bu enflasyon türlerinin birkaç tanesi bir arada bulunur. Böyle bir durumda tedavi o enflasyon türüne göre yapılır. Örneğin talep enflasyonu varsa faizler artırılır, para arzı kısılır ya da girdi fiyatları artışı kaynaklı bir maliyet enflasyonu söz konusuysa o maliyetlerin düşürülmesi için vergi oranı düşürülebilir.

"ÇÖZÜM KAPSAMLI BİR PROGRAM UYGULAMAK"

Türkiye’de bugünkü ortamda bu tabloda sayılan nedenlerin ve enflasyon türlerinin tamamı mevcuttur. Buna multiflasyon (çoklu enflasyon) diyebiliriz. Multiflasyonu düşürebilmek için bir veya iki önlemden çok ötesi gerekir. Bu sorunu çözmenin yolu kapsamlı bir program uygulamak ve geleceğe ilişkin beklentileri olumlu hale dönüştürecek adımları atmaktan geçer. Türkiye, 2001 krizine girdiğinde enflasyon oranı bugünküne yakındı. Toplum, aynen bugünkü gibi geleceğe ilişkin karamsar beklentiler içindeydi. Kriz sonrası uygulanmaya başlayan kapsamlı istikrar programıyla birlikte görünüm değişmeye ve gelecek beklentileri düzelmeye başladı ve enflasyon üç yılın sonunda tek haneye düşürüldü. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu enflasyon sorununu çözebilmesi için benzer kapsamda bir programı uygulamaya koyması gerekiyor. İşin en acı tarafı 22 yıl sonra dönüp dolaşıp benzer bir programı uygulamak zorunda kalmamızdır."