Gazete Emek-Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına tek adayla çıkılması gerektiğini ve ilk turda seçimin kazanılması gerektiğini söyledi. Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na bir yıpratma politikası uygulandığını söyleyen Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın da desteklemesi durumunda Kılıçdaroğlu'nun açık ara farkla seçimi kazanacağını ifade etti.

'KAZANACAK ADAY VURGUSUNU DOĞRU BULMUYORUM'
Cumhuriyet'ten İklim Öngel'e konuşan Erkan Baş'ın röportajı şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını nasıl karşıladınız?
Memlekete de ittifaka da hayırlı olsun. En kuvvetli adaylardan biri olarak ismi öne çıkıyordu. Bir yıpratma politikası uygulandığı açık. 


‘Kazanacak aday’ vurgusu açısından mı diyorsunuz?
Kazanacak aday vurgusunu hiç doğru bulmuyorum. Siyasette böyle bir şey olmaz. Siyaset iddia işi. Kemal beyin kimliğiyle ilgili tartışmalar yapılıyorsa bunu hiç doğru bulmuyorum. ‘Bir Alevi Türkiye’de Cumhurbaşkanı olamaz’ kabul edilebilir bir yaklaşım değil.

Öyle mi okudunuz?
Söylenmiyor ama alttan alta kastedilenin bu olduğu hissettiriliyor. Siyasetin diline de, 100 yıllık Cumhuriyete de, bu ülkenin insanına da yakışmıyor. Yurttaşlarımızın kimliklere daraltılmış ve bu kimlikler üzerinden düşmanlaştırıcı anlayışlar geliştiren bir ağırlık taşımadığına inanıyorum. Kimse oyunu ona göre vermez bence. En azından Türkiye’nin büyük çoğunluğu bunları aşmış durumda. Bu seçimin esas tartışması zaten kimin kazanacağı değil kimin kaybetmesi gerektiği. Bunu aklımızdan çıkarmayalım. Biz bu ucube sistemi ortadan kaldıracak bir irade geliştirmeye çalışıyoruz. 

İttifakta yaşanan kriz seçimi nasıl etkiler?
Büyük etkisi olacağını sanmıyorum. Türkiye ittifaklara yeni alışıyor. İttifak, farklılıkların yana yana durduğu yeni bir zemin demek. Doğal olan ittifaklarda farklı görüşlerin, hassasiyetlerin belirtilmesidir. Aynı zamanda ittifaklar, farklılıklara rağmen bir arada yürüyebilme iradesi geliştirebilmektir. Buna alışacağız. 

Oy verirken etkisi olmayacak mı?

Bozucu bir etkisi olmayacaktır. Kriz yaşandı ve aşıldı. Siyaset zaten müzakere ile mücadeleyi iç içe yürütme sanatı. Krizi iyi de yönettiklerini de söylemeliyim. Dışarıdan izleyen biri olarak ilk anda ortaya çıkan tablo her şey bitti gibi gözüküyordu.

Akşener’in açıklaması sert diye eleştirildi...
Ama CHP de hiç konuşmadı. Kavga anında ne beklenir. Biri hiddetlenince karşı tarafta hiddetlenir ve barış mümkün olmaz. Ama CHP sağ duyulu davrandı. Krizi aşma iradesi ortaya koydular ve aşıldı. 


Kemal beyin adaylığını destekleyecek misiniz?
Başından beri bir eğilimimiz var. Bu da, ortak adayla bu işi bitirmek. Yurttaş buluşmalarında temel sorumuz şuydu: ‘Dünya tarihinin belki de en kötü iktidarlarından biri, 20 yıldır kazanıyorsa muhalefet bir yerde eksik yapıyor. Bunları tespit edelim ve bunları bir daha yapmayalım’ Bu soruya yanıt arıyorduk. 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde şöyle düşünülmüştü; ilk turda ne kadar çok aday çıkarsa o kadar iyi olur, böylece seçim ikinci tura kalır. İkinci turda da ilk turda en yüksek oy alan muhalefet adayında birleşilir ve seçimi kazanırız. Fakat hesap etmediğimiz bir şey oydu, sahaya çıktığımızda muhalefetin tüm adayları için söylüyorum, Demirtaş istisna, o cezaevindeydi. Birbirlerinden oy almaya odaklandı. Bunun sonucunda Erdoğan kazandı. O zaman şunu yapmalıyız. ‘İkinci turda da oy verebileceğimiz adaya ilk turda oyu verelim, bitirelim bu işi’. Farklılıklarımızı değil ortaklıklarımızı öne çıkartalım. Bunun etrafında ilk turda tek adayla yüzde 60’lara varan yüzde 70’leri hedefleyen bir ağır yenilgiyi Erdoğan’a yaşatabiliriz.

‘DAYATMACI OLUNMAMALI’
Buradaki tek koşul şu: muhalefetin herhangi bir unsurunun dayatmacı, diğerlerine kapalı olmaması gerekir. Hepimiz adına bir süreç yönetilecekse en azından bir açık kapı politikası izlemek, tartışmak, konuşmak lazım. Bu yapıldığında ortak akıl genişletilebilir. 

Tek adayda buluşulması gerektiği noktasındasınız...
Geldiğimiz noktada Millet İttifakı bunun bir adımını attı. Bundan sonraki aşama Sayın Kılıçdaroğlu ile Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin bu meseleyi konuşabileceği düzlemler yaratmaktır.   

Kemal bey ile adaylık kesinleşmeden görüştünüz, ne konuştunuz? HDP’yi de ziyaret edeceğini söyledi...
Deprem dayanışması örgütledikleri, Kızılay’ı protesto ettikleri için arkadaşlarımız gözaltına alınmıştı. Kemal bey o günlerde telefon da etmişti. Hem deprem sürecine ilişkin bir değerlendirme yaptık, kuşkusuz önümüzdeki sürece ilişkin de kısa da olsa değerlendirmeler yaptık ama henüz kesinleşmemişti. Kendilerine şunu söyledik; Millet ittifakını politik olarak eleştirebiliriz ama kutuplaşmış bir Türkiye’de birliktelik oluşması kıymetlidir. Dışarıdan müdahale eden bir yaklaşım içinde olmayacağız, kararlarını alsınlar, ondan sonra memleketin tümüne ilişkin sorumluluk hepimizin. Bunu oturup konuşmamız gerekir. 

Partinizin hafta sonundaki toplantısının ardından ittifakla da bir buluşma gerçekleştireceksiniz değil mi?
Seçimlere ilişkin yaklaşımlarımızı ortaya koyduktan sonra bu görüşmeleri ittifak ile müzakere etmemiz gerekiyor. Emek ve Özgürlük ittifakı seçim ittifakı değil. Ama TİP’in bu ittifakın aynı zamanda bir seçim ittifakına dönüşmesi gerektiğiyle ilgili görüşü var. Bu olacaksa seçime yönelik tavrı da ortaklaştırmak en doğrusu olur. 

2018 seçimlerini de örnek verdiğinize göre Kemal beyi destekleme gerekli gibi bir sonuç çıkıyor...
Kemal bey an itibariyle Millet İttifakının adayı. Kişi olarak Kemal Kılıçdaoğlu’na aday olduğundaki tutum ile ittifakın adayına dair tutum bir ve aynı olamaz. Biz Kemal beyi tanıyoruz ama ittifakın adayı Kılıçdaroğlu ne yapacak, hedefleri, yaklaşımı ne, bunları oturup konuşmak gerekir. 

‘ERDOĞAN’I YENMEK İLK ADIM’
Kemal bey ne yaparsa desteklersiniz ya da ne yapmazsa desteklemezsiniz?

Destekleyeceksek de desteklemeyeceksek de yüzünü bize dönmüş yurttaşlarımıza bunu açık ve net biçimde anlatabilmemiz lazım. Biz Kılıçdaroğlu’nu şu nedenlerle destekliyoruz ya da şu yaklaşımı nedeniyle destekleyemiyoruz. Bunu temsil ettiğimiz toplumsal kesime ifade edebilmemiz gerekir. Bu da medya üzerinden sürdürülecek bir tartışma değil. Bunu karşılıklı görüşürsünüz. Emek ve Özgürlük İttifakı kendisi açısından önemli gördüğü başlıkları ortaya koymalı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin en kısa sürede lağvedilmesinde ortaklaşıyoruz. 

‘Neden Emek ve Özgürlük İttifakı var’ sorusunun basit bir yanıtı var. AKP sona erdikten sonra Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tüm yurttaşların eşit yurttaşlık bilinciyle, özgür, mutlu, barış içinde yaşayabileceği, emekçilerin kadınların, gençlerin, LGBT artıların haklarını alabilecekleri bir Türkiye hayalimiz var. Bu sadece Erdoğan’ın yenilmesiyle başlayabilecek bir süreç değil. O bir ilk adım olur.

Ne yapacağını net bir şekilde öğrenmek mi istiyorsunuz?
Tabi konuşmamız gerekiyor. Örneğin kendi adımıza söyleyeyim. İşçi sınıfının örgütlenmesinin önündeki engeller. Bir fabrikada işçiler sendikalaşmaya başladıkları anda işten atmalar, kolluk güçleri, yargı mekanizmaları aracılığıyla engellemeler başlıyor. Türkiye’de işçi sınıfı örgütsüz ve bunun sonucunda kötü koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. En büyük önceliklerimizden biri işçi sınıfının önündeki örgütlenme engellerinin kaldırılması. Bu konudaki yaklaşımı öğrenmek istiyoruz.

İttifakınız desteklerse sonuç ne olur?
Açık ara ile kazanırız. Bir dönemin kapandığı duygusu hakim hale gelirse güç artacaktır. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı sırasında en düşük katılma oranının olduğu seçimlerinden birini yaşadık. Seçmende ‘Zaten kazanamayız, kazansak da bir şey olmaz’ duygusu oldu. O seçimde bile katılım yüksek olsa Erdoğan ilk turda kazanamayabilirdi. Şimdi seçime katılımın artacağını, esas olarak da muhalif seçmenin seçime katılacağını sanıyorum. Ama hep şu ihtiyatı koyuyorum; Erdoğan bir ittifak bozma ustasıdır. Erdoğan’ın kimyasını, 2018 seçimi bittiği günden bu yana karşısında oluşan toplum ittifakını dağıtamaması, bozdu. Örneğin partiler arası ittifak oluşmuyor ama toplumda ittifak oluşuyor. Ortada bir yurttaş dayanışması var. Ortaklaşabilirsek bu işi bitiririz.

Demirtaş’ın Akşener’e mektubuna ne dersiniz?
Demirtaş zaten yetenekli bir siyasetçi idi. Cezaevine girdikten sonra kendisini ifade edebilme gücü artı. Hem kararlı hem de nazik biçimde durumu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş. Anlaşıp anlaşamamak başka bir şeydir siyasette. Ama konuşmayacaksak da Demirtaş’ın sorduğu soru önemli, ne yapacağız? Çok kıymetli buluyorum.

 Millet İttifakı’nın mutabakat metnini nasıl buldunuz?
Bakış açısındaki farklılık belirgin biçimde ortaya çıkıyor. Emeğin ve emekçilerin hakları konusunda eksik buluyorum. Şöyle de yapmak da istemiyorum, ‘CHP şunu yapmalı, bunu neden yapmıyor’. Yaparsa zaten sosyalist bir parti olması lazım. Ondan yapamayacağı şeyleri istemeyelim. Sosyal demokrasi son tahlilde, emeğin ve sermayenin uzlaştırılması programıdır. Ben şuna inanıyorum; eşitsizlik o kadar derin ki uzlaştırmaya çalıştığınızda güçlüden yana kalırsınız. Bir suma güreşçisiyle bir tüy sikletin güreşinde ‘Ben tarafsızım, ikisi uzlaşsın’ diyemezsiniz. Ezilenin, zayıf olanın yanında durmalı ve onu güçlendirmelisiniz ki eşitlik sağlansın. İleride en çok tartıştığımız konulardan biri bu olacak. 

Siz ‘ortak adayla kazanırız’ diyorsunuz ama ittifaktan faklı bir görüş çıkma ihtimali olur mu?
Bizde de altı farklı siyasi oluşum var. Her birinin kendi siyasi aklı var. Asla ‘olmaz’ demem ama bir ihtimal olarak ben bunun düşük olacağını düşünüyorum. Bu güveni de Emek ve Özgürlük İttifakının kuruluş bildirgesinden, bu güne kadar ortaya koyduğu çerçeveden alıyorum. Biz kuruluş bildirgesinde ortaklaştık. Sokakta ilk kez buluşacak insanlar değiliz. Dolayısıyla mutlaka ortak bir akıl geliştiririz.

Kemal beyi desteklediniz ve kazandı, farklı bir tablo ortaya çıkacak, ne bekliyorsunuz?
TBMM iç tüzüğü vekili yok sayan, yapısını grup yapısı üzerine oluşturuyor. 20 vekiliniz olması gerekiyor. Bunu antidemokratik buluyorum. Grubu olmayanların da önü açılmalı. Bizim durumumuzdan bağımsız söylüyorum. Çünkü önümüzdeki dönem grup olarak gelmeyi hedefliyoruz. Ama ‘Bizim böyle bir sorunumuz yok’ deyip buna sırtımızı dönemeyiz. Kemal bey ya da muhalefetin üzerinde ortaklaştığı yeni iktidar döneminde; 20 yılda Türkiye büyük yıkım yaşadı. Biz bu yıkımın telafisine yönelik yurttaştan yana atılacak her adımın destekçisi olacağız. Ama kaygılarımız var. 

Nedir kaygılar?
En yakın iktidar olarak gördüğüm için altılı masanın bileşenleri AKP’nin ya parçası ya içinden çıktığı unsurlar. Bu süreçle ilgili top yekün bir hesaplaşmada nasıl bir tutum içinde olacaklarını merak ediyoruz.

‘YURTTAŞIN SİGORTASIYIZ’
Siz ‘hesaplaşma’ diyorsunuz, Kemal bey helalleşme...
Helalleşmeden ‘üzerini örtelim’, ‘geçmişte yaptıklarımızı unutalım’ ise itiraz ederim. Bunda çok netim, ortada bir suç varsa bunun cezası olmalı. Topluma, ülkeye karşı işlenmiş suçlar var. Biz bunların üzerinin örtülmesini engelleyeceğiz. Altılı masa devletin sigortası, yani ‘devlet bozuldu’ onu yeniden inşa edecekler, temel iddiaları bu. Biz ise yurttaşın sigortasıyız. Bu arada her zaman bir gerilim olur. Önümüzdeki dönem ana muhalefet olmaya adayız. İktidarın değişmesi tüm sorunların çözümü anlamına gelmiyor. Biz bunların çözümü için zorlayıcı, aynı zamanda sorunların üzerinin örtülmesini de engelleyici bir kuvvet olacağız. Başarabilirsek TİP bu seçimlerden Türkiye’nin kırmızı çizgisi olarak çıkacak. Tüm yurttaşların üzerinde ortaklaştığı temel ilkelerde esnemeye örnek vermeyeceğiz. 

Nedir temel ilkeler mesela?
İstanbul Sözleşmesi tartışılamaz bizim için. AKP öyle arzu ettiği için Türkiye bir gecede sözleşmeden çıktı. İstanbul sözleşmesi bizim tartışmasız ihtiyacımız. Bu konuda herhangi bir ikircik görürsek kıyameti koparırız. 

Cemaatler konusu?
Laikliğin her gün sistematik biçimde törpülendiği bir süreç yaşadık. Oysa laiklik inanan inanmayan, farklı dinlere inanan tüm yurttaşların ortaklaşabileceği temel değerlerden. Hepimizin güvencesi. İkinci yüzyıla giriyoruz. TİP’in temel iddiası şu: ‘Son 20 yıl bu ülke AKP’ye neden teslim oldu’nun yanıtını vermemiz gerek. 

‘SOLU OLMAYAN BİR ÜLKENİN SOLUĞU KESİLİR’
Nedir yanıt?
Çok basit, solu olmayan bir ülkenin soluğu kesiliyor. Solu yok ederken tarikatların, ırkçı yapıların önünü açan bu anlayış Türkiye’yi AKP’ye teslim etti. Eğer biz 5, 10 yıl sonra farklı renkte yeni AKP’lerle karşılaşmak istemiyorsak halkın örgütlü olması ve siyasette güçlü bir sosyalist partinin varlığı temel zorunluluktur. Bu olduğunda Türkiye’nin ne kadar güzelleşeceğini saatlerce anlatabilirim ama bu olmadığında Türkiye büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Yine gericilerin, yobazların,  ırkçıların farklı renklerde siyaset sahnesinde etkinlik kazanmasını sağlarsınız. Bizim yeni bir yurttaşlık bilinci yaratmamız lazım. Biz seçmen değil yurttaşız. Seçmenlik, yurttaşlığımızın 5 yılda bir bize yüklediği bir sorumluluk. Yurttaşın özne olacağı yeni bir sürecin başlatılması lazım.

‘AKP’NİN OYUNUNU BOZMALIYIZ’

Seçime ittifakla mı gireceksiniz?
Önceki seçim sisteminde daha avantajlı bir durumdaydık. AKP oyu azalsa bile daha fazla sandalye kazanmaya dair bir sistem geliştirdi. Zaten her seçime AKP nasıl kazanacaksa öyle giriyoruz. Bundan sonra yapılması gereken ilgili seçim bölgesinde vekil seçilmek için gereken oyu almak. Bu ittifak eliyle barajı aşmayı sağlayacağı için ittifak açısından avantaj sağlıyor. O yüzden ittifak çatısı altında girmek istiyoruz. AKP’nin bu oyununu bozmak gerekir. ‘Tüm bölgelerde seçime gireceğiz’ diye bir dayatmamız  yok. Vekil çıkartma olasılığımız nedir, diğer ittifak ortaklarının olasılığı nedir. Birbirimize engel olmayacak, rekabeti minimum seviyeye çekecek bir sistem geliştirmemiz gerek. Hedef şu; ittifak yüksek oy almalı, çok vekille parlamentoda temsil edilmeli. Ama en önemlisi, AKP - MHP’yi en az sandalyeye sıkıştırmak. Bir vekil kazanıp kaybetmeyi ikincil görmek gerek. Esas olan toplamda muhalefetin bu sistemi değiştirecek güçle parlamentoda temsil edilmesidir. 

Oy oranınız nedir?
Bir şirketle çalışmıyoruz. 0.2, 0.4 ile başladı. O zaman ‘Hedefimiz yüzde 3’ demiştim. Bunu da 1965’te TİP’in aldığı 2.9’u aşmak diye koymuştum. Şimdi 2’nin üzerinde görüyoruz. Yurttaş hala baraj sorunu nedeniyle TİP’e verilecek oyun parlamentoya yansımayacağını düşünüyor. Bunun altını çizdiğimizde oyun da artacağına iniyorum. Ama şu çok önemli; 1980’den sonra ilk kez bir sosyalist parti anketlerde ‘diğerleri’ seçeneğinin dışında görünüyor.  

 Adaylarınız arasında tanıdık yüzler görecek miyiz?
Listelerimizde mücadeleci olmayan kimse yer almayacak. İstanbul ikinci bölgede Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerden biri listemizde olacak. Çanakkale’de Kaz dağlarında mücadele veren bir adayımız olacak. Karadeniz’de deresine sahip çıkan köylü bir yurttaşımızı, Manisa’da bir maden işçisini aday göstereceğiz. Böyle bir model geliştireceğiz.  

İdeolojik bir partisiniz, sağ sol bitti mi?
‘Sağ sol bitti, ideolojiler bitti’ diyenlerin hepsi sağcı. Hep onlar söylüyor. Belki istisnası vardır. Siyaset, ideoloji tartışmalarında benim iki takıntım var. Biri ‘sağ sol bitti’ meselesi. Bir de sağcıların sola akıl vermesi. Buz gibi sağcı ama ‘Sol şunu yapmalı’ siz duyuyor musunuz ‘Milliyetçiler, dinciler şöyle yapmalı’ Herkes kendi işini yapsın. 

Millet İttifakı’nı nereye konumlandırıyorsunuz?
En solunda CHP’nin olduğu ama CHP’nin de bizim sağımızda durduğu bir gerçek. 

Siz kendinizi ‘devrimci’ olarak tanımlıyorsunuz, bunu yaşama nasıl yansıtıyorsunuz?

Siz kendinizi ‘devrimci’ olarak tanımlıyorsunuz, bunu yaşama nasıl yansıtıyorsunuz?
Milletvekili olmadan önce nasıl yaşıyorsam yine öyle yaşıyorum. Aradaki tek fark Meclis’e gelmemiz gerekiyor, görevlerimizi hakkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz. Neredeyse hiç boş hafta sonumuz olmadı. Bazen 3 bazen 3 bin kişiyle toplantılar yaptık. Parlamentonun toplumdan uzaklaştırıcı bir tarafı var. Uçakta VIP, trende business kullanırsınız. Milletvekili asansörü farklıdır. İhtiyaç duyduğumuzda kullanıyoruz. Zorunlu değilse kullanmıyoruz. Tanınan olanakları az kullanmaya, kullanıyorsak da mücadele için kullanmaya odaklıyız. 

‘MASRAF ÇOK DİYE EV TUTTUK’
Dört vekil aynı evi kullanıyorsunuz. Kira ne kadar, ev nerede, kirayı dörde mi bölüyorsunuz?

Haftada 2, 3 gün kalıyoruz. 2500 TL kirası. Meclis’e yakın. Üç artı bir.  Üç ayda bir maaş aldığımız için sürekli biri ödüyor. Başta otellerde kalıyorduk, masraf artıyordu. O yüzden ev tuttuk. 

‘PROFESYONEL VEKİLLİK KALKMALI’

Öyle bir sistem kuralım ki milletvekilliği profesyonel bir iş olmaktan çıksın. Yaptığınız iş neyse vekillik ona ek bir toplumsal sorumluluk olarak tanımlansın. Milletvekilliği illa maaş alacaksa son çalıştığı iş yerindeki maaşı neyse onu alsın. Bunu yapmalıyız.