Son yüzyıllar modern ideolojilerin doğduğu ve yaşama yön verdiği yüzyıllardır. Sanayinin gelişimiyle beraber özellikle günümüze kadar büyük bilimsel ve teknolojik gelişimler gerçekleşti, uzay çağını yakaladık yorumları yapıldı. İnsanlık bazı konularda çok büyük ilerlemeler sağladı, ancak serbest piyasa ekonomisi, sınırsız özel mülk edinme ve katı ulus devletler bütün bu gelişimleri kapitalizm için kullanmış, dünya savaşları olarak yaşanılan paylaşım savaşları insanlığın çok değer kaybına yol açtı, açmayada devam ediyor. Marksizm tam da sanayinin gelişmeye başlamasıyla kendisinI kapitalizme alternatif olarak ortaya koymuş, kapitalizmin eninde sonunda tasfiye olacağını çok yönlü olarak tahlil etmiş, büyük bir teorik, ideolojik hazine yaratmıştır. Marksizm sadece işçi sınıfı'nın bilimsel kurtuluş ideolojisi değil, Marksizm esasen sınıfları ortadan kaldırma, sınıfsız, sınırsız, savaşsız, sömürüsüz bir yaşam kurma ideolojisidir. Bazı çevreler,

Markisizmi sadece işçi sınıfına proleteryaya ait bir ideoloji olarak görüyor, bu bakış açısı hem yanlış hemde dar bir yaklaşım olmaktadır. Evet, işçi  sınıfı kapitalizmi ortadan kaldırma ve sınıfsız topluma ulaşma konusunda büyük bir mücadeleye önderlik ediyor, ama Marksizm sadece işçi sınıfı'nı kurtuluşa götürmüyor, bütün toplumu, halkı yeniden şekillendirip, komünizme taşıyor. Pekala, Marksizm mi önce vardı yoksa Komünal ( ilkel komünizm mi) yaşam mı önce vardı? Ya da komünizmi Karl Marks mı sıfırdan var etti teorik olarak? Yani daha Marksizm ideolojik olarak yokken,

komünal yaşam yokmuydu, yaşanılmadı mı, kimse  tarihsel süreçlerde komünal yaşamı tekrar yaşamak için mücadele etmedi mi? Son beş bin yıldır insanoğlu sınıflı sistemi yaşıyor.

Sanayileşmeyle beraber bu sınıflaşma ve sömürü katmerlenerek devam etti günümüze kadar. İnsanoğlu iki milyon yıl

komünal sistemi yaşadı. Beş bin yıl öncesine kadar özel mülkiyet yoktu, bütün mülkiyet ortak kullanılıyordu, dolayısıyla savaşlar, sınıflar, sömürü ve sınırlar yoktu. Her coğrafyada insan toplulukları vardı, yaşıyorlardı ve günümüzdeki gibi bir katı uluslaşma yoktu. Bu sisteme ilkel komünal yaşam deniyor. Bu konuda Komünalizm ile Marksizmi ideolojik olarak değil ama tarihsel olarak birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Yani Marksizm komünalizmi var etmedi, komünalizm Marksizmi var etti. Karl Marks daha önce olmayan, yaşanılmamış bir sistemi teorik olarak sıfırdan var etmedi. Son beş bin yılda farklı mekan ve bölgelerde sınıflı sisteme karşı isyanlar olmuş mücadeleler verilmiş, komünal sistemi tekrar yaşanılır hale getirmek için. İnsanlık tarihi aslında isyanlar ve mücadeleler tarihidir. Ancak Marksizm/Leninizm insanlık tarihinde çok büyük bir gelişim çağını, dönemini ifade eder. İnsanlığın çok uzun yaşam hikayesi göz önüne alındığında, son beş bin yıl çok değer kaybına yol açtıysada, bu zaman dilimi iki milyon yıl yaşanılmış ilkel komünal sistemin yanında zamanlama olarak devede kulak bile değildir. Karl Marks, daha önce uzunca yaşanılmış komünal sistemin günümüzde de yaşanılacağını tespit edip, insan topluluklarının doğal olarak yaşamaları gereken ortak yaşamın tekrar yaşanılacağının ideolojik, sosyal hazinesini geliştirmiş, bunun teorik çereçevesini çizmiş, nasıl yaşanılması gerektiğinin ilkelerini yasalarını belirlemiş, aynı zamanda bunun pratik mücadelesinide yürütmüştür. 

Karl Marks'ın yaşadığı dönemde sosyalist devrimler olmadı ama günümüzde Avrupa'da yaşanılan demokratik sistemlerin ve bazı hakların kazanılması konusunda Engels ile beraber büyük bir mücadeler yürütmüş, Avrupa'da demokratik devrimlerin olmasını sağladılar. Rusya'da da bilindiği gibi Marksizm, Leninizm olarak praktikleşmiş, dünyada ilk modern sosyalist devrim gerçekleşmiş, dünya yerinde oynamıştır. Dolayısıyla  komünalizm Marksizmden önce vardı, yaşanıldı,

Marksizmi var eden de komünal yaşamdır. Marksizm komünalizmin en gelişmiş, en modern halidir. Komünalizm kendisini tekrar yaşanılır kılmak için, Kürdistan'da dünyanın her yerinde mücadeleler devam etmektedir. İnsan toplulukları şehirlerde, köylerde, kasabalarda toplu bir şekilde beraber yaşıyorlar ama sosyal, ekonomik, kültürel farklılıklar var, yani zengin ile fakir var, yöneten ile yönetilen var. İşte Marksizm burada bütün bu farklılıkları, sınıfları ortadan kaldırma  bilimidir, ideolojisidir.

Sanayileşmeyle beraber komünalizm Marksizm olarak doğmuş, kapitalizme alternatif olmuştur. Kapitalizm insanlık tarihinde ara bir dönem olup, acı ve kirli bir sayfadır ama kesinlikle kalıcılığı olmayacaktır, bir gün mutlaka tarihe gömülüp yok olacaktır. İnsanları sınıflaşmaya götüren ve acı çektiren kesinlikle ihtiyaçlar değil, hırslardır. Yapılan üretim ve imkânlar aslında on milyar insana yetecekken, insanların yarısından fazlası yoksulluk yaşıyor. Yapılan üretim liberal ekonomiye, kapitalizme hizmet ettiği için, küçük bir kesimin eline geçiyor, halklar fakirlik yaşıyor. Halbuki üretim eğer adil bir gelir dağılımı olsa herkese yetecek düzeydedir.  Yoksulluğun nedeni üretimin azlığı ya da kıtlık değildir, kapitalizmdir,

durdurulamayan hırslardır. İnsanlığın en büyük kazanımı kaybolan değerlerin tekrar kazanımı olacaktır. Bunun yoluda

komünalizmin tekrar yaşanılması olacaktır. Komünalizm dışında bütün sistemler felakettir, yıkımdır, bunu şu an canlı olarak yaşıyoruz, fazla ıspata gerek yok. Kurtuluş komünalizmdir...

Selamlar