İnanç meselesi herkesin bildiği ve yaşadığı gibi din konusudur. Allah ise herkesin düşündüğü ve bildiği gibi herşeyi var eden yaratan ezeli güç olarak bilinir ya da ezeli güçtür. Ateistlik ise son yüzyıllarda ya da son onlarca yıldır konuşulan ve tartışılan bir konu olup, tanrıya inanmama ve dinsizlik olarak bilinir. Bütün toplumsal kesimlerin genellikle bu konularda hemfikir oldukları nokta bu yönlüdür. Yapılan bilimsel araştırmalar ve çalışmalar sonucu, dünyamızın gezegen olarak oluşumu yaklaşık olarak 5 milyar yıl öncesine dayanıyor. Din meseleside birkaç bin yıldır yaşanılan ve hayata yöne veren olgular olmaktadır. İnsan, doğa nasıl oluştu, bu içinde yaşadığımız hayat nedir, biz neyiz, niye varız, neden yaşıyoruz sorusunu hep kendi kendisine sormuştur, hala da soruyor ve buna cevap bulmaya çalışıyor. İnsanın doğayı sorgulaması, tanımaya çalışması yüz binlerce yıl öncesine dayanır, yani son yüzlerce, binlerce yıllık bir olay değildir.
Son yüzyıllarda ve onlarca yılda yapılan araştırma ve çalışmalar daha bilimsel ve aydınlatıcı çalışmalar olmaktadır, ama yinede bu çalışmaların kökeni binlerce yıl öncesine dayanıp, ilk evrimleşmeden günümüze kadar geçen 10 milyon yıllık süreçleri de hesaba katıyor. İnsanın fiziki olarak evrimleşmeye başlaması, yapılan araştırmalara göre 10 milyon yıl önce başlayıp, günümüze kadar devam edip, günümüz modern yaşamını ve fiziki olarak gelişmiş insan tipini ortaya koyuyor. İnanç ve ateizm meselesi son onlarca yıldır tartışılıyor. Bu konuya tarafsız bir yaklaşımla açıklık getirelim. Çünkü insanların bazı temel konularda nispeten bile bilgilenmeleri çok önemlidir. İnanç aslında insan topluluklarının ve insanların kendi yaşamlarına çok yönlü olarak yön vermeleri ve amaç hedef sahibi olmalarıdır. İnanç konusu esasen metafizik bir olgu ve durum değildir.
Yüzlerce ve binlerce yıldır, Firavunlar krallar, hanedanlar ve din tüccarları, inanç
konusunu istismar etmişler, din ve inancı hayattan koparıp afyonlaştırmışlardır. Bu, din tüccarlığı yapanlar, ateizmi, ateistliği dinsizlik ve Allah'a inanmama
olarak göstermişler, bu konuda geleneksel afyonlaşmış dinin etkisinde kalan insanlarıda bu yönlü etki altında bırakmışlardır. Din ve inanç nedir diye sorulursa,bu soruya verilecek en bilimsel ve akıllıca cevap, içinde yaşadığımız hayatın kendisi olacaktır. Yani inanç konusu aslında metafizik yani görünen ve yaşanılan hayatın dışında bir hayat arama, bir yaşamın var olduğuna inanma konusu değildir. Egemen kesimler, din ve inancı yüzlerce binlerce yıldır yaşamdan kopardıkları için, insanların belkide büyük bir bölümü bu konuda doğru ve bilimsel bir bilgiye sahip olmayıp, metafizik düşünebiliyor, hatta içinde yaşadığımız hayatın gerçek olmadığını, öldükten sonra gerçek yaşamın olduğunu düşünüyorlar. Tabi bütün bunlar afyonlaşrıtılmış dinin ve inancın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Din tüccarlarına göre Ateistlik ve Ateizm dinsizliktir, Tanrı tanımamadır, ve afyonlaştırılmış dinin etkisindeki insanlarında bu konudaki düşünceleri aynıdır. Mantıktan ve bilimden ne kadar çok uzaklaşılırsa, yanlışlara ve metafizik düşünceye o kadarda kapı aralanmış olunur. Ateist ve Ateizm kavramları materyalist ve materyalizm kavramlarıyla aynı kökten geliyor. Türkçede kullanılan madde kelimeside materyal kelimesinin mate sonrada madde olarak kısaltılmış ve günümüze kadar kullanılan halidir. Yani Ateizm ve Ateistlik maddecilik anlamına gelir, ki burada din ve inancı ve tanrıyı reddetme yoktur, din ve inanç ve Tanrı konusuna bilimsel ve akılsal yaklaşım vardır. Ateizm ve Ateistlik, tanrıya ve inanç meselesine bilimsel yaklaşırlar, bilimsel temeller üzerine oturturlar.
Yani din tüccarlarının iddia ettikleri gibi, ateistler ve ateizm dinsizlik ve tanrı tanımamazlık değildir. Ama yüzlerce yıldır afyonlaştırılan, toplumu bilimsellikten uzaklaştıran, toplumu gerçek yaşamdan koparan ve afyon olarak kullanılan sahte din ve inanca karşıdırlar. Ateistler ve Ateizm tabiatı, doğayı ve bilimsel yaşamı ele alır, bilimsel temeller üzerinde yaşamı yorumlar ve bilimsel sonuçlara ulaşır. Yani akılcılık, bilim ve mantık ateizmin en temel ilkesidir. Bir toplumu akıldan, mantıktan, bilimden uzaklaştırırsanız, o toplum karanlıkla iç içe yaşar. Bugün Ortadoğu'da nelerin yaşanıldığını ve toplumların ne hale geldiğini ve nasıl yaşadığını görüyoruz. Bundan 300 yıl öncesine kadar Avrupa'da aynı durumdaydı ve RÖNESANSLA (aydınlanmayla) afyonlaşan dinin etkisinde kurtulup bilime ve felsefeye biraz daha yakın hale geldiler. Halbuki gerçek inanç ve gerçek din OKU, VE HAYATI ÖĞREN diyor. Din demek içinde yaşadığımız hayatın kendisidir. Din demek kültür ve yaşam tarzı demektir, edep, ahlak, vicdan, merhamet, kanun ve yasa demektir. Dinler ilk doğduklarında dikkat edilirse kölelik,vardı. Dinlerin ilk çıkışları köleliği ortadan kaldırma, toplumu bilinçlendirme, toplumu ıslah etme düzeltme şeklinde olmuştur. Bütün dinlerin temel ilkeleri Öldürme, hırsızlık yapma, yalan söyleme, zina yapmak, kul hakkı yeme şeklindedir. Dünyada bütün din ve inançların en temel ilkeleri bunlardır. Hiç bir din tüccarı bu gibi ilkeleri anlatıyor mu? Dinler köleliğe, savaşlara, sömürüye, sınırlara, bir birini ezmeye, zulme, eziyete, baskıya ve kötülüklere karşıdırlar.
Bugünkü yaşama ve dünyaya baktığımızda kötülüğün her türlüsünü yaşamıyor muyuz?Allah'ın verdiği ve herkese yetecek kadar nimet yani imkan ve olanak
olduğu halde, 6 milyar insanın yarısı, belkide daha fazlası açlık ve yoksulluk yaşamıyormu? İnanç dediğimiz olgu hayatın kendisidir, amaç ve hedef sahibi olmak,
dürüst ve doğru yaşamaktır. İnsanları dini afyonlaştırıp, metafizikleştirip hayattan kopararak kandırmak inanç ve inanmak değildir, din tüccarlığıdır. Rahmetli
Yaşar Nuri hoca bu durumu ''ALLAH'IN ADINI KULLANIP İNSANLARI ALDATMA, KANDIRMA '' olarak değerlendiriyor. Bilimden, akıldan, mantıktan, realiteden uzak, hayatla ilgisi olmayan metafizik soyut düşünceleri insanların beynine yerleştirip, insanları ve yaşamı tanınmaz hale getirmişler. Bu dünyadaki cenneti
cehemneme çeviriyorlar ki öbür dünyada cennete gideceklermiş. Cennet Arapçada BAHÇE demektir. Kim bahçelerin, barışın, huzurun, mutluluğun, refahın, kardeşliğin, sevginin, iyiliğin, güzelliğin, maddi bolluğun, paylaşmanın olduğu bir dünyada yaşamak istemez? İşte gerçek din ve inanç bu saydığımız ilkeleri yaşanılır kılmaktır. Hiç kimse çölün ve kuraklığın olduğu yere cennet demez, ama yeşilliğin ve bahçelerin olduğu yerleri herkes CENNET diye tarif eder öyle değil mi?
İşte Ateizm ve Ateistlik maddecilik demektir, doğaya ve yaşama doğru yaklaşmak demektir. Yaşamın gerçekliğine inanmak, realist olmak demektir. Hakikate inanmak
demektir. Yani din tüccarlarının dediği gibi dinsizlik, inançsızlık, tanrıtanımazlık değildir. Doğada evrende var olan hakikate inanmak ve realiteyi kabul etmek ve
doğru yaşamak ateizmin ve ateistliğin yani maddeciliğin temelidir. Kendilerini ateist olarak gören bazılarıda, ateistliğe doğru yaklaşmıyorlar, din ve inanç konusunu
bilimsel bir çerçevede ele almıyorlar, din ve inanca kaba materyalist yaklaşıyorlar. Böyle yaklaştıkları için, ateizmin, ateistliğin ne olduğunu açıklayamıyorlar.
Afyonlaşmış dinin insanlara faydası olmadığı gibi, kaba materyalizmde insanlara doğru hayatı öğretememiş, öğretici olamamış, din ve inanç konusuna doğru yaklaşmamışlardır. İnsanoğlu (bilim adamları) doğayla evrenle ilgili olarak bir çok gelişmişliğe rağmen en fazla yüzde 20 bilgiye sahiptir. Yani doğayla evrenle
ilgili olarak çok sınırlı bir bilgiye sahiptir insanoğlu. Ancak bilinen bir şeyde, evrenin ve doğanın maddeden oluştuğudur, madde olduğudur. Yani etrafımıza baktığımızda
ne görüyoruz, ne hissediyoruz ve ne yaşıyoruz? Yani evrende doğada bir güç bir kuvvet bir enerji hemde bitmek tükenmek bilmeyen bir kuvvet, güç var. Nefes alıyoruz, yemek yiyoruz ve su içiyoruz yaşıyoruz. Su içmezsek, nefes almazsak, yemezsek ne olur? Doğa evren bize hayat veriyor yaşatıyor. Çevremizde algıladığımız, gördüğümüz, değerlendirdiğimiz her şeye maddiyat diyoruz, yani maddi hayat, maddi koşullar, yani madde diyoruz. Maddesiz bir yaşam düşünülür mü bilimsel olarak? Din ve inancı afyonlaştıran din tüccarlarının önüne maddeyi ve bilimi koyduğunda tıkanıyorlar, kekeliyorlar. Maddeyi bilmeyen, hayatı bilmez, doğru bilgilenmez, doğru yaşamaz.
Dolayısıyla din tüccarlarının anlattıkları sahte şeylerin etkisinde kalırlar, tanınmaz hale gelirler. Ortadoğu'ya baktığında ne gördüklerimiz ortadadır. Maddeyi doğru öğreneceğiz, bilimsel düşüneceğiz, hayatı doğru öğreneceğiz, doğru yaşayacağız. Çünkü inanç, içinde yaşadığımız hayatı doğru ve adaletli yaşamak demektir.
Maddecilik (ateistlik, ateizm) demek, doğaya, evrene ve yaşama doğru yaklaşmak demektir. Ateizm, Ateistlik, Maddecilik, Materyalist bakış açısı, doğaya, yaşama ve
evrene bilimsel bakış açısı demektir. İnanç demek, içinde yaşadığımız hayatın en adil, en adaletli ve en güzel yaşamın kendisidir. Bir yerde savaşlar, açlık, yoksulluk, katliam, öldürme ve her türlü kötülük varsa, orada inanç yok demektir, kandırma aldatma ve hile var demektir. Ne kadar doğru yaşarsak, adaletli ve dürüst olursak,
insanlık için çalışırsak, insanlığı ve adaleti esas alırsak o kadar inanç sahibi oluruz. Hayatı ve doğayı doğru öğrenmek için maddeyi ve bilimi esas almak durumundayız.
Aksi halde karanlıkta kalırız. Madde, hayatı öğreten bir ışıktır. Maddenin olmadığı bir yerde hayat, amaç, hedef ve inanç olmaz.