Gazete Emek - Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberi:
Barış Vakfı, bugün İstanbul Yenikapı’da bulunan Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde ‘Geçmişim tecrübesiyle geleceğe odaklanmak Çalıştayı’nı düzenledi.
‘Bugünün Türkiye’sinde Barışın Dinamikleri ve Riskleri’ başlıklı ilk oturumunda Prof. Mesut Yeğen, Ertan Aksoy ve Doç. Dr. Levent Korkut değerlendirmeler yaptı.
Çalıştayın açılış konuşmasını Barış Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tahmaz yaptı. Tahmaz, “25 yıldır söylenmemiş söz kaldı mı?’ diye sık sık soru sorarız. Barış nasıl yapılır, bunları çok tartıştık. Türkiye’nin kendi çatışma çözümleri, barış deneyimleri az değil. Bunlardan çok ders çıkardık. Ama ne yapmamamız gerektiğini iyi biliyoruz. Burada ana odaklanmak istiyoruz. Türkiye son sekiz yıldır daha katmerli bir kötü süreç yaşadı. Bunu zifiri karanlık dönemden çıkmak için nasıl davranmamız gerektiği, ‘geleceğe yürüyebilmek için ne yapmamız gerekiyor?’ sorusunu sormamız gerekiyor. Sadece liderlere odaklanmış çatışma çözümü yok. Sivil toplumların çözümü kolaylaştıracak iradesini ötekileştirmeye hakkınız olmadığını kendi deneyimlerimden biliyoruz. Herkesi kucaklaştıran bir süreç olmalı. Böyle bir yönelimleri olmadığını görüyoruz. Bu sürecin kapalı devre yürütüldüğünü biliyoruz. Bu kafa karışıklığına, şüpheye ve kaygıya yol açıyor. Türkiye kritik bir eşikte” dedi.
ANKET: KÜRT SORUNU VAR MI, YOK MU?
Tahmaz’ın ardından söz alan Aksoy Araştırma Kurucusu Ertan Aksoy ise, şu ifadelere yer verdi:
“Benim için Kürt sorunu, Türkiye’nin en büyük sorunu. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yan çözüm için doğru düzgün bir adım atılmadı. Bir mesafe katedildiğini göremiyoruz. Bir hamle yapılmadığında Kürt sorunu toplum tarafından görülmüyor. Sorun Kürt hareketi dışında diğer siyasi partiler gündemine almıyor. Kürt hareketi dışındaki siyasi partiler, bu soruna o kadar mesafeler ki gündeme gelmesi halinde ve sorulması durumunda en güvenli ve korunaklı yanıtları üretmeye çalışıyor. Kürt sorunu Kürt hareketi dışındaki siyasilerin gündemine girmesi son derece önemli. Ben Kürt sorunun eksik tartıştığını görüyorum. Kürt toplumuna maalesef biçilmiş bir rol var. Dizi ve film alanında Kürt yurttaş bazen suça yakın, bazen de suç örgütüne yakın gösterilir. Sürekli zarar veren bir rol biçiliyor. Bu şartlanmaları ortadan kaldırmak gerekiyor. Biz kasım ayında bir anket yaptık. ‘Sizce Türkiye’de Kürt sorunu var mı?’ diye sorduk. İki soru: Var mı, yok mu? Ankete katılanların yüzde 51.3’ü ‘evet vardır’ dedi. Vardır diyenlerin yüzde 44’,5’i AKP seçmeni, yüzde 55’i CHP, yüzde 91’i DEM Parti, yüzde 25’i MHP seçmeni.”
‘DEVLET SURİYE’Yİ GÖRDÜ, ÇÖZÜM SÜRECİNİ BAŞLATTI’
Prof. Mesut Yeğen, “30 Eylül akşamı biri gelip bana ‘yeni bir çözüm süreci zemini var mı?’ diye sorsaydı, herhalde cevabım ‘pek yok’ olacaktı. 1 Ekim günü Bahçeli’nin açıklamasının ardından ne oldu da başladı? O gün gördüğümüz dinamiklerin biraz da görmediğimiz başka yerleri varmış. Görünmeyen dinamikler nedir? Kürt meselesi kendini dayatmaya devam etti. Evet bastırılmış durumdaydı ama sebepleri duruyordu. 2017’den sonra iktidar için giderek büyüyen bir meşruiyet açığıydı. Esas mesele bu değil ama daha çok bölgedeki gelişmeler. Biraz zorlasaydık, 7 Ekim’den olduğunu görebilirdik ve bugünleri öngörebilirdik. Orada olan şu: 7 Ekim, İran’ı Lübnan’dan ve Suriye’den uzaklaştırmış durumda. Devlet de bunu gördü. Bunun Suriye’de Türkiye için yaşanması Kürt meselesine dayanmasını öngördü. Çünkü Suriye’de olanlar SDG’nin etkisini artıracak. Bu da Türkiye’deki Kürtlerin ruh haline yansıyacak. Devlet bunu gördü” dedi.
‘KÜRT MESELESİNDE ULUSLARARASI BOYUT SÖZ KONUSU’
Doç. Dr. Levent Korkut ise şöyle dedi:
“Kürt meselesinde uluslararası bir boyut söz konusu. Bazı çözüm süreçleri ulusaldır ama bu uluslararasıdır. Önceki çözüm süreci meselesi de uluslararası boyutu vardı. Suriye’deki gelişmeler de devlet tarafından görülmesine neden oldu. Daha Batı merkezli bir Suriye meselesinin oluştuğunu düşünüyorum. Türkiye’nin de buna uyulması isteniyor. Önceki çözüm sürecinde HDP aracı bir roldü. Bugün Öcalan-DEM Parti bir güç olarak görülüyor ve bunlar üzerinden yürütülmesi öngörülüyor.”
‘YETER ARTIK’
Çalıştayda söz alan Kasım Fırat, “Ben Şeyh Sait’in torunu olarak elimi uzatmaya hazırım. Taraf olarak elimizi uzatmaya hazırım. Ama sesimizi duyuramıyoruz. Yeter artık yüz senedir ölüyoruz. Yüz senedir Kürtler yok sayılıyor. Benim sesim kimseye gitmiyor. Sesim Kürtlere de gitmiyor. Yeter artık bu halk ölmesin” diye konuştu.