KÜLTÜR-SANAT

İzmir ve Ege’de ilk Kürtçe yayıncılığı yapanlardan Berfo Barî: Herkes Kürtçe’ye sahip çıkmalı

Abone Ol

HABER: İhsan Birgül
 

Gazete Emek - Kürtçe yayıncılık ile beraber İzmir'in çeşitli kesimlerine ve göçmen yazarlara da kapılarını açan yayınevi aynı zamanda öteki olarak görülen kesimlerin bir araya gelme ve ortaklaşma noktası olmuş. Arapların pek de sevilmediği İzmir'de onlarca Arapça eser yayınlayarak çok dilli yayıncılıkta da ayrı bir yer edinmiş. 

Adeta “kervan yolda düzülür” şiarı ile başlayan bu yayıncılık elbette çeşitli sorunlarla bugünlere gelmiş ve hala çeşitli sorunlar ile karşı karşıya. Kürtçe pazar darlığından, ekonomik krize, ekonomik krizden otosansüre kadar birçok sorun yaşayan Ege bölgesindeki Kürtçe yayıncılığın sorunlarını ve NA Yayınları'nın serüvenini yayınevi sahibi yazar Berfo Barî ile konuştuk.

“Edebiyat ve Kürtçe sevgisi bizi yayıncılığa sevketti”

Öncelikle yayınevinin isim hikayesi ile başlayan Barî, Kürtçe’de “hayır” anlamına gelen NA Yayınları ile yayıncılığa giriş sebeplerine de değiniyor:

“Öncelikle neden. NA'dan başlayalım. Aslında olumsuzluklara karşı anarşist bir yaklaşım olarak NA dedik. NA'yı biz olumlu anlamda kullanıyoruz.  Hem edebiyat alanındaki olumsuzluklara hem de genel olarak toplumsal olgular karşısındaki olumsuzluklara NA dedik

Neden bu yola çıktık?  İki  temel nedenden dolayı yayıncılığa başladık. Biri  edebiyata olan sevgimizden,  ikincisi ise Kürtçe’’ye  olan duyarlılık ve ilgimizdendir. Dönemsel olarak da zaten Kürtçe'ye ilginin yoğun olduğu bir dönemde böyle bir girişimde bulunmamız bizim için zaten elzemdi. 

Yayıncılık olarak bulunduğumuz İzmir ve Ege genelinde daha önce böyle bir girişim yapılmamıştı. Bizim için bir ilk olacaktı bu. O dönemdeki arkadaşlar ile birlikte aslında öngörüsüz bir şekilde bir girişimde bulunduk. 2011 yılının sonlarına doğru teorik olarak altyapısını hazırladık. 2012 yılının başlarında yani ilk yarısında 3 kitap (12 Çîrok 12 Çîroknûs, Metamorfoz- Yaqob Tilermenî, Perde- Cîhan Roj) çıkararak böylece bu adımımız genişleyerek sürdürdük.

Biz Ege genelinde önemli bir iş yaptığımızı düşünüyoruz.  Çünkü yayıncılık ile beraber dergi olayı da gelişti. Dergi çevresinde çeşitli Kürtçe yazan Kürt yazarlar toplanmaya başladı. İzmir ve Ege'de Kürtçe edebiyatını görünür kıldık.  NA Yayınları'nın çok dilli olması sebebiyle  çok farklı kültürlerden insanların bir araya gelmesine vesile oldu .Çok farklı etkinliklerin ve farklı projelerin gelişmesine ön ayak olduk”.

“Farklı dil ve inançlara da kapılarımızı açtık”

Kıt imkanlara rağmen yayınladıkları Kürtçe eserler ile birlikte  diğer dillerde de yayınladıkları eserlerle çok dilli yayıncılığa yaptıkları katkılara da şu örnekleri veriyor:

“Çok kültürlülüğün ve çok dilli yayıncılığın gereği olarak farklı kültürleri farklı projelerle insanlarla bir araya getirmeye çalışıyoruz. Yakın zamanda Türkiye'de ilk 

defa -en azından bizim duyduğumuz kadarıyla İzmir çevresinde böyle bir yayının olmadığı-  Danca bir çalışma yaptık, bir eser yayınladık.  Bunun devamının geleceğini düşünüyoruz. Yine farklı  inançlar boyutunda Êzidîlik  üzerine bir çalışmamız var.  Bu proje olarak başladı ve seri olarak devam ediyor. Bugüne kadar Êzidîlik  ve Êzidîlik  kültürü üzerine 14 eser yayınladık.

Proje devam ediyor yenilerini eklemeye devam ediyoruz.  Ayrıca kadınlara yönelik farklı projeler geliştirmeye çalışıyoruz.  Daha önce 20 Jin 20  Çîrok (20 Kadın 20 Öykü)  adlı bir Kürtçe öykü projemiz vardı. Onu tamamladık ikinci baskısı da yaparak. Ona benzer başka bir proje daha geliştirmeyi planlıyoruz.  Yine kadınların öncülük edebileceği, kültür merkezimizdeki grupların fiilen katılım sağlayacağı “yapay zeka öyküleri” adlı yeni bir proje başlattık.  Bunun gibi projeler devam ediyor ve yeni projeler  üzerine arkadaşlarımızla çalışıyoruz.

Çok kültürlüğe katkı yapmaya devam edeceğiz.  Genel olarak Türkiye'de mültecilere karşı bir tutum sergilenirken biz yayınevi olarak mültecilerle dayanışma amacıyla kapılarımızı Arapça ve diğer farklı dillere açtık. Arapça onlarca eser çıkardık. Elimizde hala Arapça yayınlayacağımız  birçok eser var. Ayrıca mültecilerin ve diğer öteki insanların da kendini ifade edebileceği bir mekan olarak burayı düşünebilirsiniz”.

“İlgisizlik ve ekonomik kriz işimizi güçleştiriyor”

Kürtçe yayıncılığa ilgisizlik ve otosansür kadar ekonomik krizin de işlerini güçleştirdiğine vurgu yapan Barî:

“Bilindiği üzere milyonlarca insanın yaşadığı ve 1 milyondan fazla Kürdün yaşadığı bu şehirde, 10 yıldan fazladır yayıncılık yapmamıza rağmen, yine Kürtçe alanında  burada tek olmamıza rağmen maalesef Kürtçe yayıncılık gereken ilgiyi görmüyor.  Potansiyel bakımından gerek Diyarbakır gerekse İstanbul ile karşılaştırılmayacak kadar zayıf bir potansiyeli var Kürtçe'nin İzmir'de. 

Bunu hem kitap satışlarında hem fuarlarda özellikle fuarlarda çok net görüyoruz Maalesef gereken ilgi gösterilmiyor.  Genel olarak bir pazar darlığından bahsedebiliriz ama İzmir özelinde de bu iyice daralıyor. Geçen sene  Kürtçe yayıncılık anlamında biz ve başka bir yayınevi tek vardık İzmir Kitap Fuar'nda.  Buna rağmen ikimiz de zarar ederek fuarı kapattık.  Bunun gibi genelde fuarlardan  zarar ederek dönüyoruz.

Böyle dar bir potansiyele hizmet ettiğimiz bir ortamda ekonomik sıkıntılarla da yüz yüze kalıyoruz. Yani hem istediğimiz tarzda bir yayıncılık yapamıyoruz hem de ürünleri teşhir alanında sürekli bir çekince sürekli bir otosansür uygulamak zorunda kalıyoruz.  Örnek vermek gerekirse geçen sene Çeşme ilçesinin  küçük bir beldesinde bir etkinlik yapacaktık. Yani  kitap standı açacaktık. Özellikle çocuk kitaplarını götürmemize rağmen kaldırmamızı istediler.  Ve biz o kitapları orada teşhir edemedik. 

Daha önce de başta belirttiğim gibi ileriye dönük çok projelerimiz var ama bu projeleri hayata geçirme anlamında ekonomik destek alamıyoruz.  Krediler çekemiyoruz. Çekme olasılığı olsa dahi Türkiye'deki ekonomik belirsizliklerden dolayı ne yapacağımızı bilemiyoruz.  Kurumsal olarak Kürtçe yayıncılığa sahip bir yapı olmadığı gibi bunun önünü açacak yapılar da yok.  Bir de bu ekonomik krizle boğuşuyoruz. Bu da işimizi güçleştiriyor” şeklindeki sözleriyle yaşadıkları bir takım sıkıntıları da dile getiriyor.

“Devlet kurumları ve Kürt kurumlarının Kürtçe yayınlara sahip çıkması lazım”

İyi bir yayıncılık için hem devletin resmi kurumlarına hem de Kürt kurumlarına çağrı yapan Barî, sözlerini İzmir büyükşehir belediyesine yaptığı çağrıyla tamamlıyor:

“Yayıncılık olarak bizim işimizi iyi ve severek yapmamız için kurumların Kürtçe yayıncılığa sahip çıkması gerekir. Bunun için devletin Kürtçe kitaplar ve  eserler alımı yapması, bunun önünün açılması ve yasal düzenlemeleri yapması lazım.  

İzmir özelinde de belediyenin Kürtçe’ye sahip çıkması, Kürtçe'nin İzmir’in kültürel yapısının önemli bir unsuru olduğunu bilmesi lazım.  Ayrıca Kürt kurumlarının da  Kürtçe kitapların okura ulaşması için gereken ilgiyi, hassasiyeti göstermeleri lazım. Kürt kurumlarının,  Kürtçe okurun çoğalması için teşvik edici bir konuda olmaları lazım”.