Vahşi kapitalizmin hakim olduğu ülkelerde dengeli ve istikrarlı bir ekonomik sistemden söz edemeyiz. Sürekli krizli bir rejim gerçekliği olur. Hükümetlerin çözüm paketleri çoğu kez krizleri daha çok derinleştirir. Çünkü vahşi kapitalist ülkeler dışa bağımlı montaj sanayi ve çarpık bir kapitalist sistemle yönetildikleri için krizden çıkış yolu bulamazlar. Temel tüketim ürünlerinin bile dışarıdan ithal edilmeye başlandığı, tarım ve hayvancılığın azaldığı, üretimin düştüğü koşullarda ekonomik kriz olağan bir durum haline gelir. Aslında bu durum Türkiye'de böyle kabul ediliyor, yani zamlara, hayat pahalılığına alıştık denir. Gelişmemişlik sadece ekonomik zayıflık olarak bilinir. Oysaki ekonomik olarak gelişmemiş ülkelerde toplumlar her alanda geri bir durumu yaşarlar. Bundan dolayı her politik icraata ses çıkarılmaz ve yoksulluk artarak devam eder ve bazı çevrelerde bunu ülke olarak yeterli ekonomik kaynaklara sahip olamamaya bağlarlar. Ancak diğer taraftanda, küçük bir ekonomik zümre, ülkenin parsasıyla cep şişirmeye devam ederler. Toplumun refahını geliştirme söz konusu olunca, ekonomik kaynaklar yetersizdir denir ama büyük zenginler ise daha çok zengin olmaya devam ederler. Tasarruf zenginleri daha çok zenginleştiriyorsa, fakir çoğunluğu daha çok ekonomik krize koyuyorsa, ona tasarruf adı altında halkı daha çok ezmek ve sömürmek denir. Yani aslında buna halkı soymak denir. Seçenler 12.000 lira ila 17.000 lira maaş alacaklar ve yarı aç yarı tok koşullarda yaşayacaklar, seçilenler ise 100.000 ila 200.000 lira arası maaş alacaklar şatafat içinde yaşayacaklar ve ekonomik krizi atlatmayı, zaten çok zor koşullarda yaşayan çoğunluğun sırtına yüklerler. Tasarruf zenginlerden vergileri yükseltmekten, seçilenlerin maaşlarını aşağı çekmekten, devlet kurumlarındaki makam araçlarını azaltmaktan, rüşveti ve yolsuzluğu ortadan kaldırmaktan geçer ve tabi ki, ülkede ve bölgede barışçıl bir demokratik siyaseti geliştirmekle, demokrasiyi inşa etmekle olur.
Toplumun ekonomik sorunlarını çözmeye gelince, kaynaklarımız yetersizdir diyenler, miktarlarına milyar katanların bu milyarları nereden getirdiklerini, nasıl daha çok zengin olduklarını nasıl açıklayacakları acaba? Büyük zenginlerin yüz milyonlarca vergileri silinerekmi tasarruf yapılacak? Devletin bütçesinden, geliri düşen zenginlere yüklü ekonomik kaynaklar aktararak mı bütçe açığı kapatılacak? Üretimin yapıldığı arazileri betonla doldurarak mı ekonomi düzeltilecek? Türkiye fakir bir ülke değildir, fakirliğe mahkûm edilmiş bir ülkedir. 1980'den önce, Türkiye böyle bir kriz hiç yaşadımı? Son 40/42 yıldır her hafta yapılan zamlar nedir? 1980'den sonra, hükümet olan partilerin ailelerinin nasıl zengin olduklarını nasıl açıklayacaklar? Kayıp olan yüzlerce ton altın ve yüz milyar dolardan daha fazla paranın nerede olduğunu nasıl açıklayacaklar? Türkiye'de devletin bütçesi cebi delinmiş insanın cebine benziyor. Halkın sorunlarının çözümü söz konusu olunca ekonomik kaynaklar yetersizdir diyenler, kendilerinin ve holdinglerin nasıl zengin olduklarını nasıl açıklayacaklar??? Pasif ve edilgen toplumların yaşadığı ülkelerde, seçilenler seçenlere fakirliğe şükredin ne de olsa cennete gideceksiniz derler ve kapitalizme nefes aldırırlar ve kapitalizme olası kitlesel ihtirazı böylelikle önlerler. Başka türlü, fakirliğe şükredin demek ne anlama geliyor??? Zenginler neden zenginliğe şükretmiyorlar, daha çok daha çok zengin oluyorlar? İnsan, çok şükür ki fakiriz ve açlıktan ölüyoruz dermi? Bu ne rezalet be ne kepazelik. Zenginler sahip olduklarına şükretmiyorlar ama fakirlere fakirliğe şükredin diyorlar. Böyle diyenler, toplumla alay ediyorlar ve aslında suç işliyorlar.
Çünkü fakirliğe şükredin diyenler neden zengin hayatı yaşıyorlar ve cepleri şişkin? İnsan bolluğa ve varlığa şükreder. Fakirliğe şükredin demek şeytanlıktan başka nedir? Yahu Kur'an'ın neresinde fakirliğe şükredin diye yazıyor??? Bu iblisler hadi göstersinler. Toplumun cehaletinden faydalanıp toplumu kandırıp kapitalizme hizmet ediyorlar ve bunun karşılığında ceplerini şişiriyorlar. Her yıl, diyanete ayrılan bütçe üç bakanlığın bütçesi kadardır. Her yıl diyanete ayrılan bütçe üç milyar dolardır ve görevleride kapitalizme hizmet etmek, toplumu yoksulluğa mahkûm etmek. İşte Türkiye'nin neden ekonomik kriz yaşadığının nedenleri, zengini daha çok zengin etmek, fakiride daha çok fakir etme siyasetidir. Zenginlerin yüz milyonlarca vergileri silinerek tasarruf paketleri hazırlamak topluma açlıktan ölün demektir. Bu gidişle, çok daha kötü günler Türkiye'yi bekliyor. Fakirlik Allah'ın kaderi olsaydı zenginler olmazdı, herkes fakir olurdu ya da herkes zengin olurdu. Allah kendi kulları içinde neden küçük bir kesimi çok zengin yapsın? Allah kendi kulları arasında bir kesime torpil mi yapıyor? Fakirliği ilahi bir kararmış gibi göstermek aslında Allah'a şirk koşmaktır. Allah'ı fakirliğin sorumlusu olarak göstermektir. Fakirlik Allah'ın kaderi olsaydı, Allah bunca nimet vermezdi. Bir ülkede, küçük seçkin bir sınıf şatafat içinde yaşıyorlarsa, toplumsal çoğunluk fakirlik içinde yaşıyorsa ve diyaneti temsil edenler, fakirliğe şükredin diyorlarsa o ülke kötü yönetiliyor demektir. O ülkenin ekonomik kaynaklarını modern kravatlı haydutlar çalıyor demektir. Kapitalizmde tasarruf esasen soygun rejimini daha çok derinleştirmek demektir.
Selamlar