Gazete Emek- DİSK, Türk-İş ve Hak-İş’in; enflasyon, vergide adalet ve ücret zammı başlıklarıyla yaptığı ortak açıklamanın üzerinden 20 gün geçti. Temmuz ayı geçmesine rağmen iktidar başta temmuzda zam olmak üzere işçi ve emekçilerin taleplerini karşılamazken, bu taleplerin karşılık bulması için konfederasyonlar da ortak ve somut bir adım atılmadı. Daha önce “Talepler sözde kalmasın” diyen işçiler tepkili: “Sözde kalmasın dedik, sözde kaldılar, rahatlarını bozmak istemedikleri açık” dedi.
Şimşek programıyla ezilen işçilerin tepkisi Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’i 9 Temmuz’da bir araya getirdi. Üç konfederasyon yaptıkları açıklamayla şu 10 talebi sıraladı:
-Vergi sistemi yeniden yapılandırılmalı. Çalışanlar üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergi yükü azaltılmalı.
-İşçi, memur ve emekli maaşları TÜİK’e göre artırılıyor. Yaşanan enflasyonla açıklanan arasında büyük bir fark var.
-Ortalama ücret haline gelen asgari ücret artırılmalı. Enflasyonu düşürmek için işçilerden fedakarlık beklenemez.
-Kamudaki ücret dengesizliğine son verilmeli.
-En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine çekilmeli. Emekli aylıkları hesaplanırken büyüme hesaba katılmalı.
-Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı, sendikalaşan işçilerin işten atılması engellenmeli.
-696 KHK’nin kapsamı dışındaki taşeron işçiler derhal kadroya alınmalı. Kamuda taşeron işçi statüsüne son verilmeli.
-Tasarruf tedbirleri adı altında işçinin ücretinden kesintiye gidilmesi ve sosyal haklarının azaltılması kabul edilemez.
-İnsan onuruna yakışan bir çalışma için mesleki hastalıkları azaltan ve çalışma şartlarını iyileştiren bir sistem yaratılmalı.
-Çalışma hayatında ayrımcılık son bulmalıdır.
EMEKÇİLERİN HAKLARINA SALDIRILAR ARTTI
Bu süre içerisinde iktidar, “OVP’den geri adım yok. Asgari ücret yüksek. Zam yaparsak enflasyon azar” dedi, emekçileri güvenilir bulunmayan TÜİK rakamlarına mahkum etti. Aynı dönem vergi paketi Meclise getirildi. Paket meclisteyken ülke gelirinin büyük kısmına el koyan patronların hiç vergi ödemediği ortaya çıktı. İktidarın işçilerin üzerindeki vergi yükünü artırıp, patronlara ise cennet vadettiği görüldü.
Öte yandan en düşük emekli aylığı ise sadece 2 bin 500 lira artırıldı, 12 bin 500 lira oldu. Türk-İş’in temmuz ayı verilerine bakıldığında bu aylık 19 bin 234 liralık açlık sınırının neredeyse yarısı, 63 bin 652 liralık yoksulluk sınırının neredeyse 5’te 1’i kadar.
Konfederasyonlar, sendikalaşan işçilerin işten atılmasının engellenmesini talep ederken, son bir ayda ise neredeyse sendika kıyımı yaşandı.
İstanbul’da Tekgıda-İş’e üye oldukları için 135 Polonez işçisi işten atıldı, sendika haklarını isteyen işçiler polis müdahalesine maruz kaldı. Alman menşeli tekstil tekeli Hugo Boss’ta da ise son bir yılda 660, son bir ayda 60 işçi, TEKSİF’e üye oldukları için işten atıldı. Bilecik’teki porselen fabrikası Porland’da da Cam Keramik-İş’e üye olan işçiler baskı görüyor, istifa etmeyen işten atılıyor. Cengiz Holdinge ait Siirt Şirvan’da bulunan Eti Bakır’da Dev Maden-Sen’e üye olan 3 işçi, Zonguldak’taki Dinarsu’da da BİRTEK-SEN’de örgütlenen 2 işçi işten atıldı.
İzmir’de Birleşik Metal-İş’e üye oldukları için işten atılan 6 işçinin başlattığı direniş sürüyor. Mersen’de Birleşik Metal-İş üyesi işçiler, Lezita’da Öz Gıda-İş üyesi işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için direniyor.
Ayrıca sendikalaşma oranları da neredeyse devede kulak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının temmuz ayı istatistiklerine göre, 16 milyon 973 bin kişilik istihdama karşın sendikalı işçi sayısı 2 milyon 512 binde kaldı. Toplu sözleşme kapsamında olanların oranı ise bunun yarısı kadar.
Üç sendikanın 9 Temmuz’da yaptığı ortak açıklamanın üzerinden henüz 20 gün geçmişken, patronların işçilere yönelik hak gaspları artıyor. Buna rağmen bu süre içerisinde konfederasyonlar somut bir adım dahi atmadı.
PETROL-İŞ ÜYESİ İŞÇİ: BU CILIZ SES KARŞILIK BULMAZ
Türk-İş’e bağlı Petrol-İş üyesi bir işçi, 9 Temmuz’daki açıklama sonrası somut eylem çağrısı yapmıştı. Aynı işçi bugün “Somut bir adım atamayacakları belliydi” diyor. Sözleşme süreçlerinde dahi işçilerin taleplerinin Türk-İş tarafından baskılandığını dile getiren işçi, şunları söylüyor: “Sözleşme süreçlerinde bile işçiye baskı yapan, işçinin eylem yapmaması için telkinlerde bulunan bir sendikacılık anlayışı hakim. Bu yüzden biz işçilerin tabanda bir şey yapması lazım. İşçilerin konfederasyonlara rağmen harekete geçmesi lazım. Zaten sendikaların çoğu hükümetin emrinde, işverenin güdümünde hareket eden yapılara dönmüş. Böyle olunca işçileri de düşünmüyorlar. Kendi koltuklarını koruyabildikleri sürece götürmeye çalışıyorlar. İşçiyi düşünmeyen, işçinin içine bile inmeyen, işçinin durumu görmek istemeyen bir anlayış var. Şimdi de ‘Aman bir şey yaparsak yerimizden oluruz’ anlayışı ile hareket ediyorlar.”
Sendika ve konfederasyonların vergi adaletsizliği konusunda da cılız bir ses çıkardığını ifade eden işçi, “Bu cılız sese de ancak bu kadar karşılık verilir. Şimdi ‘Bakın biz vergide adalet dedik, vergi paketi geldi, az kazanandan az çok kazanandan çok alınacak’ diyecekler. Halbuki yine büyük şirketlere vergi kıyakları olarak geri dönecek bu yeni yasa. Birçok şirketin hiç vergi vermediği ortaya çıktı. Sendikalar, konfederasyonlar neden buna ses çıkarmıyor? Çünkü patronlara ses çıkarması hükümete ses çıkarması anlamına geliyor. Bizde çıplak ücret en düşük 47 bin. Yüzde 27’lik vergi kesintisine girdik, elimize geçen net giydirilmiş ücret ise 35 bin civarında. Bizden kesilene bakın bir de!”
BİRLEŞİK METAL-İŞ ÜYESİ: ÜCRETE ZAM DEMEK SÖZLEŞME YENİLENSİN DEMEK
DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş üyesi bir işçi de “Sadece bir açıklama yaparak sorumluluğu üzerinden attı üç konfederasyon” diyor. “Sözde kalmasın” dediklerini hatırlatan işçi şöyle devam ediyor: “Fabrikalarda ciddi bir tepki de yok. Zaten ciddi bir tepki olsa konfederasyonlar da bu kadar rahat olamaz. Buna güvenerek böyle geçiştirdiler. Ücret zammı tartışması sözleşmelerin boşa düşmesi anlamına geliyor. Zaten odaklandıkları şey TİS süreci. Sonra iki sene kuzu gibi, ses seda yok. Zaten TİS sürecinde alınanlar da çoktan eridi gitti enflasyon karşısında. Sözleşme bittikten sonra biz sendikayı sıkıştırıp bu sözleşme bize yeterli değil, ekstra bir şey alalım dediğimizde bile bunu göze alamadılar. Her iki tarafı da kırıp dökmemek adına hareket ediyorlar. Sendikaların açıkçası ücret zammı diye bir talebi yok. TİS süreci öncesi rahatlarını bozup, patronla karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Evet, diyalog sendikacılığı hakim konfederasyonumuzda. Ancak bu değişebilir, değişmesini ve konfederasyonumuzun ileriye adımlar atmasını istiyoruz.”
Birleşik Metal-İş üyesi işçi de yüzde 27’lik vergi dilimine girdiklerini söylüyor. Ücretinin 30 bin liraya düştüğünü, daha da düşeceğini dile getiren işçi, “Bu ay 6-7 bin gibi gitti vergiye. 36 bin alıyorum normalde ama bu ay elime geçen 30 bin lira. Benden bu kadar vergi kesilirken, en büyük 50 sanayi içinde olan fabrikam devasa kâr yapmasına rağmen, geçen seneye göre yeni yeni yerler açıp yeni yatırımlar yapmasına rağmen bizim ödediğimiz kadar vergi ödemiyor” diyor.
HİZMET-İŞ VE ÖZ SAĞLIK-İŞ ÜYELERİ: İŞÇİNİN GAZINI ALMAYA ÇALIŞTILAR
Hak’İş’e bağlı Öz Sağlık-İş üyesi bir işçi, “Sadece sözde ‘Vergide adalet’ diyen sendikacılar Meclisteki görüşmelere bir gözlemci bile yollamadılar. Biz bu ‘Ücret zammı, vergide adalet’ talebinin konfederasyonlarca sadece lafta olduğunun farkındayız. Hükümete ‘Siz süreci işletin, biz işçileri bir araya gelip bastırırız’ demek oldu bu açıklamaları da. Gaz aldılar açıklama ama başka hiçbir şey yapmadılar. Kendi konfederasyonumuzun da niyeti, ‘Evet şu an ekonomik sıkıntı var, işçi tepkili ama biz bunu tutarız’ demek. İşçilerin sendikalara güveni kalmadı böyle böyle. Bugün susanlar yarın sözleşmede yüzde 100’ü isteyebilecek mi? Hayır. Bu sendikacılarla bir arpa boyu yol alamaz işçi” diyor.
Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş üyesi bir işçi de şunları söylüyor: “Seçim döneminde de ek zam talebimiz vardı. AKP’li ilçe belediyeleri seçimi kaybetmemek için 7’inci ayda olan zammı mart ayında yaptı. Tabii işçilerin mart ayında aldığı zam çoktan eridi, bu yüzden sendikaya tepki gösterenler de oldu. Şimdi ek zam talebi hâlâ var. Şimdi bu açıklamayla göstermek istedikleri, ‘Biz bir şeyler yaptık ama olmuyor’u göstermeye çalıştırmak. Bizim belediyede işçi bu yıl ilk defa 2.5 asgari ücretin altına düştü.”
Vergi adaletsizliğine karşı da söz söylemenin yeterli olmadığını belirten işçiler, “Vergi vermeyen şirketler ortada, sendikalar, konfederasyonlar buna sus pus. Koca holdinglerin vergi vermemesi aslında her şeyi gösteriyor. İşçiden daha maaşını almadan vergisi kesiliyor. Ücretlerimizden kesilen vergi miktarları 6-8 bin lira arası” diyor.
"YÜZ BİNLERCE İŞÇİYİ HAREKETE GEÇİRMEK İÇİN NE BEKLİYORSUNUZ?"
Tüm bu sessizlik karşısında üç konfederasyonu da ortak açıklamanın arkasında durmaya ve harekete geçmeye çağıran işçiler şunları söylüyor: “İşçinin aidatlarıyla o koltuklarda oturduklarını bilsinler. Bu vicdana da sığmaz. Bir kere sendikalı tüm iş yerlerinde ek zam meselesini gündem etmeliler ve eylem kararı almalılar. Vergi meselesinde fabrikalar başta olmak üzere eylem ve kent meydanlarında miting kararı alsınlar. Topluca hareket etmek, ama gerçekten hareket etmek gerekir. Sadece basın açıklaması değil, eylem örgütlemek gerekir. Bu üç konfederasyonda yüz binlerce işçi var, bu üç konfederasyon ortak bir eylem yapma kararı aldığında yer yerinden oynar. Bir günlük genel grev, iş bırakma eylemi dahi ses getirir, talebi de karşılar."
Kaynak: Evrensel