Madem bugünü 'Öğretmenler günü' olarak kutluyorsunuz ben de size bir öğretmenimle olan anımı anlatarak gününüzü kutlayayım!
Van'da okuduğum YİBO'da özel olarak görevlendirilmiş bir öğretmen vardı. O zamanlar ya ortaokul 1 ya da 2'deydim. Büyük bir zulüm altında okumaya çalışıyorduk. Çocuktuk ancak okulumuzda top oynamak yasaktı, çünkü duvarlar kirleniyordu.
Büyük bir askeri nizam ile terbiye edilmeye çalışıyorduk.
Okulda 3 çeşit öğretmen grubu vardı. Yukarıda bahsettiğim Kenan Evren, düzenini harfiyen uygulamaya çalışanlar, birçok dini grup ve cemaate mensup öğretmenler ve biraz daha sistem karşıtı olan ancak kendilerini çok fazla aşikar etmeyen öğretmenler vardı.
Ben de o zamanlardan gazeteciliğe meraklıydım. Belki de o faşizan sistemi deşifre etmenin peşindeydim ama gücüm yetmiyordu. Her gün mutlaka gazete alıp okur, aldığım küçük bir radyodan maçları ve haberleri Türkçe defterime not ederdim.
Sözel derslerim çok iyiydi, açıkçası bana çok basit geliyordu. Onun için çok fazla dersleri dinleme gereği duymuyordum. Zaten hiçbir sözel sınavdan da okul hayatım boyunca 80'in, 90'nın altında not almadım. Yine bir gün, Göztepe'nin maçı vardı. Ben de radyodan maçı dinleyip maçtaki bütün gelişmeleri not ediyordum defterime.
Kulaklığım görünmesin diye de kullaklarım ağrıyor onun için elimle kapatıyorum bahanesini bulmuştum. Dersin öğretmeni, adını söylemeyeyim ama lakabını géjo koymuştuk, radyo dinlediğimi farketti.
Hızlı bir şekilde oturduğum masaya doğru geldi ve bağırmaya başladı. "Türkçe dersin iyi diye dersi dinlemeyeceğini mi zannediyorsun. Seni aptal, gerizekalı" diye hakaretler etti ve aylardır not aldığım büyük emek verdiğim o defterimi alıp paramparça edip çöpe attı.
Benim için çok büyük bir kırılmaydı. O 'öğretmen' daha sonra bütün sınıfa dönerek, "Biz sizden adam çıkmanızı, doktor, gazeteci, öğretmen olmanızı zaten beklemiyoruz. Sizden çıkmaz da ama bari okumuş çobanlar olun" dedi. Sanırım benimle birlikte o sınıfta bulunan hiçbir arkadaşım yıllar geçse de o sözleri asla unutmadı.
O sınıfta bulunanların şimdi birçoğu öğretmen, mimar, gazeteci, eczacı, avukat, mühendis olarak hayatlarına devam ediyor. Ama o 'öğretmen' bizim için halla "F.Géjo" olarak devam ediyor. Bu aynı kişi bir yıl sonra eşi ile birlikte bir dersane açtı. Ve okula geldiğinde hepimize "Bak sizde çok iyi ışık var. Ama bu okul sizi köreltiyor dersaneye gidin kendinizi daha çok geliştirin" diyerek bizleri kendi dersanesine yönlendirmeye çalıştı.
Bu kişi, Kenan Evren'in istediği öğretmendi. Bizlerin sorgulamasını istemiyordu. Şimdi de bunun gibi kişiler var. Bu kişiler tamamen sistemin çarkını iyi çevirecek özgüvensiz bireyler yetiştirmek amacıyla varlar. Diğer öğretmenlerin hepsi zaten ya ihraç edildi, ya açığa alındı, ya da başka mesleğe zorlandı. Benim gerçek öğretmenlerim işte bu sistem içerisinde bugün olmayan ihraç edilen öğretmenlerdir.
Gelelim öğretmenler gününün tarihçesine...
Türkiye'de 1981 yılından itibaren Cuntacı Kenan Evren'in kararı ile her yıl 24 Kasım günü öğretmenler günü olarak kutlanıyor. 24 Kasım öğretmenler günü 12 Eylül askeri darbesinin bir ürünü olarak ortaya çıktı. 12 Eylül askeri darbesi ve 12 Eylül zihiyetine karşı olduğunu belirten mevcut hükümetler de bu günü büyük bir şevkle kutlamaya devam ediyor. Gülseren Adaklı Hocam'ın yazdığı gibi bu zihniyet tarafından binlerce öğretmen ihraç edildi. Kimse kalkıp da bu günü kutlamamızı falan beklemesin.
Bütün dünyada ise bu gün, UNESCO'nun kararı ile 5 Ekim'de kutlanıyor.