Ortadoğu son yüz yıldır emperyalizmin at koşturduğu, kendisini çok yönlü olarak egemen kılmaya çalıştığı bir alan olmuştur. Son yüz yılki geleneksel ulus devlet sınırları emperyalist etiketli olduğu için, bölge günümüze kadar tarihte hiçte görülmemiş bir parçalanmışlığı ve dağınıklığı yaşıyor. Yüzlerce hatta binlerce yıl beraber yaşamış farklı etnik ve dinsel topluluklar yüz yıldır Avrupa emperyalizminin, tarihsel geri kalmışlığın ve Avrupa ve ABD emperyalizmine göbekten bağlı olan bölge diktatörlerinin kurbanı olmuşlardır. Binlerce yıl sınırların, katı ulusçuluğun, dini fanatizmin olmadığı bir Ortadoğu, son yüz yıldır katı ulus devletin, dini fanatizmin esiri olmuştur. Tek bir ulus olan Araplar bile onlarca ulus devlete bölünmüş ve hepsi de birbirlerine düşman olan yönetimlere sahip olup, emperyalizme bağımlılar. Tarihte hiçbir devlet modeli son yüzyıllık Avrupa orijinli ulus devlet modeli gibi halklara zarar vermemiştir. İnsanlığa zarar veren en büyük savaşlar ulus devlet etiketli ve ulus devlet egemenliğini geliştiren 1 ve 2. dünya emperyalist kapitalist savaşlar olmuştur. Her iki savaşta Türkiye'nin nüfusu kadar insan öldü ve bu savaşlarda bütün dünyaya yıllarca yetebilecek maddi kayıp oldu. 2. Dünya savaşı sonrası, bazı demokratikleşmeler sonucu, Avrupa ülkeleri kendi içerisinde katı ulus devlet modelini terk etmek zorunda kaldı.
Ancak, Avrupa günümüze kadar devam eden katı ulus devlet modelini, başta Ortadoğu olma üzere, Afrika, Asya ve Latin Amerika'da uyguladı, uygulamaya devam ediyor. Katı ulusçuluk böl parçala yönet siyasetinin bir ürünüdür. Dikkat edilirse katı ulus devletin olduğu ülkelerde, milliyetçi ve ırkçı eğilimler daha fazladır ve demokrasinin zerresine bile rastlamak zor olup, sınıf mücadelesi de oldukça zayıftır. Ortadoğu'da bütün ülkeler, İran bile, Avrupa emperyalizminin ve Amerika'nın bir kuklası durumundadır. Unutulmamalı ki, devletleşmenin ve insanın köleleştiği alan öncelikle Ortadoğu'dur. Son yüzyıllık Avrupa orijinli katı ulus devlet modeli ve tarihsel bölge gericiliği, diktatörlükler bölgeyi kan revan içinde bırakmış, yaşanılamaz hale getirmiştir. Kuşkusuz Ortadoğu'da katı ulus devletin en büyük kurbanı Kürtler oldular. Hem uluslaşamama ve hem de ulusal parçalanmışlık, Kürtleri günümüze kadar çok zor durumda bırakmıştır. Kürtler, halkların kardeşliğini geliştirebilecek demokratik kültür ve birikime sahipler. Ortadoğu'da halkların kardeşleşmeden ve birlikte demokratik bir düzen içinde yaşamaktan başka şansları bulunmamaktadır. Ortadoğu'nun binlerce yıllık geçmişi, geleneksel sınırlara karşıdır. Ortadoğu geleneksel kültüründe halkların kaynaşması ve yardımlaşma-paylaşma kültürü daha baskın gelmektedir. Ortadoğu bir aydınlanma sürecine girmiştir. Bu aydınlanmaya Kürtler öncülük etmektedirler. Bunu bütün dünya görüyor.
Kürtler demokratik ulusu ve komünalizmi hiç zorlanmadan inşa edebilirler, yaşayabilirler. Çünkü Kürtler son yüzyıllarda ne devleti, ne şehir hayatını ve kapitalizmi ve ne de katı ulus devleti yaşadılar. Kürtler Zozanlarda yarı komünal ya da köy komünalizmini yaşadılar. Son yıllarda şehirlerde kapitalizmin etkisiyle biraz sınıfsal çelişkiler olduysa da, Kürtler, devrimci mücadelenin gelişimiyle hem bölgeye giren katı ulusçuluğu ve hem de kapitalizmi red etmişlerdir, komünalizmi inşa etmeye yönelmişlerdir. Ortadoğu ve dünyanın tam kurtuluşu katı ulus devleti ve onun ekonomi-politik sistemi olan kapitalizmi aşmakla olacaktır. Binlerce yıl Ortadoğu'da sınırların olmadığı bir coğrafyada toplumlar, farklı ulus ve dinsel topluluklar etnik bir sorun yaşamadan beraber yaşadılar yüz yıl öncesine kadar. Yüz yıllık katı ulus devlet ve vahşi kapitalizm Ortadoğu'yu zehirledi, çıkmaza soktu. Günümüzdeki bütün sorunların kaynağı kesinlikle katı ulus devlet ve vahşi kapitalizmdir. Bu katı ulus devlet ve vahşi kapitalizm aşılmadan sorunların çözümü mümkün değildir. Bütün sorunların çözümü demokratik ulus ve demokratik sosyalizmdedir. Katı ulus devlet ve vahşi kapitalizm günümüze kadar devam eden bütün sorunları kaynağıdır. Bu sistem aşılmadan barış olmaz. Bütün gücümüzü demokratik ulus ve demokratik sosyalizmi geliştirmeye vermeliyiz. Demokratik ulus ve demokratik sosyalizmi inşa ederek Ortadoğu ve dünyayı özgürleştirmek, kurtuluşa götürmek mümkündür. Sınırlar, savaşlar, sınıflar, sömürü kader değildir, katı ulus devletin ve vahşi kapitalizmin insanlığa zarar veren bir ürünüdür. İnsanlığın tek kurtuluşu demokratik ulus ve demokratik sosyalizmdir.