Gazete Emek - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın 13’üncü Olağan Genel Kurulu'na katıldı. Kayyım atamalarını eleştiren Özel, kayyımları "OHAL artığı olan birşey" olarak nitelendirdi ve şöyle konuştu:
'KAYYUMLARDAKİ ESAS MESELE HALKI CEZALANDIRMAK, HALKIN İRADESİNE KAFA TUTMAKTIR'
"Esas mesele yani Esenyurt'ta kayyum atanması da Mardin'de Ahmet Türk'e kayyum atanması da CHP’li, DEM’li belediyelere atanan kayyumlardaki esas mesele halkı cezalandırmak, halkın iradesine kafa tutmaktır. ‘Beni seçeceksin, tek seçenek benim. Benden başkasını seçersen seçme hakkını elinden alırım’ demektir. Biz buna ilk önce Van’da ikinciye mazbata verilen rezaleti geçen dönem tekrar etmeye çalıştıklarında bir heyetle gittik, orada olduk dimdik. Hakkari'deki kayyuma da itiraz ettik. Esenyurt'ta da dayanışmaya gelen kimseyi reddetmedik, hep birlikte olduk. Ardından diğer kayyumlar da örneğin Mardin'de Ahmet Türk'le birlikte otobüsün üstüne çıkmaktan, bunu kınamaktan da geri durmadık. Çünkü mesele şu, yapılan iş bir suçtan dolayı değil olsa zaten bütün süreçler biter yerine de belediye meclisi yenisini seçer. Ama daha soruşturma aşamasında bu zaten darbe, OHAL mantığı, sıkı yönetim dönemlerinde olan bir şey ve OHAL artığı olan bir şey."
TAZİYEYE GELENİ, TAZİYE VERİŞİNDEN SORUMLU TUTAMAZSINIZ'
"Son olarak Ovacık'ta ve Dersim’de yaptıkları iş. Ya 2012 yılında bir cenaze var, bu cenazeye gidilmiş. Şimdi birincisi bir temel mesele var. Taziye ölüye değil, diriye verilir. Hiç kimse hayatını kaybetmiş çocuğunun siyasi görüşünden, işlediği suçundan, örgütünden, bilmem nesinden mesul değildir. Öyle anneler babalar vardır ki iki ayrı zıt görüşlü birbiriyle çatışan örgütte evlatları vardır. Siz bu anne babayı evladının görüşünden taziyeye geleni, taziye verişinden sorumlu tutamazsınız, birincisi bu."
Daha da vahimi dönem farklı bir dönem, o dönemde Savcı belediye başkanlarını arıyor diyor ki ‘bu cenazeyi biz yollarsak bir çatışma olur, şehit veririz. Şu anda bunun olmaması için siz inisiyatif alın. Belediye Başkanı olarak sorun, olursa siz gidin.’ Soruluyor, gidiliyor, define eşlik ediliyor, katılınıyor, aileye taziye veriliyor, dönülüyor."
"Bunu terör faaliyeti sanan bir anlayış var. 2012'den 2022'ye kadar görmeyip 2022'de müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi o dönemin ruhundan, o dönem Türkiye'de neler oluyordu, neler konuşuluyordu, sen ne diyordun onlara bakmadan, dönüp oradan suç çıkarıp gelip burada kayyum atıyorlar 12 yıl önce 2 yıl önce açtıkları soruşturmayla. O yüzden bunların ne yapmaya çalıştıkları belli ama derdimizi halkımıza doğru anlatmamız lazım. Bunun için de çok dikkatli olmak, bu süreçlerin neden başlatıldığını ve partilerin, kurumların neye zorlandığını, buradan kendilerinin ne umduklarını görmek; onların oyununa gelmemek ama oyuna gelmeyeceğiz diye de varlığından birliğinden, dirliğinden, kararlılığından da bir şey kaybetmemek lazım. Zaten muhalefetin başarısı da tam bu dengenin olduğu yerde, tam bu noktada denge bulacak. O yüzden de biz birbirimize nasıl güç verebiliriz ve birbirimize zarar vermeden muhalefetin nasıl ortaklaştırırız, toplamda hep birlikte nasıl başarırız bunun üzerinde kararlılıkla ve iyi niyetle hep beraber olmalıyız."
BUGÜNKÜ ANAYASAYA UYMAYANLARA KARŞI UYANIK OLARAK BİZ BU ANAYASAYI YAPACAĞIZ'
Özgür Özel yeni anayasa tartışmalarına da değinerek şöyle konuştu:
"Önünde sonunda bir anayasa yapacağız. Yapacağımız anayasayı, gerçekten çağın gereklerini karşılayan, darbenin kurumlarından kurtulmuş, darbe pratiğinden kurtulmuş; tam olarak eşitlikçi, doğayı gören, çevreyi gören, örneğin yeni anayasal kavramları sahiplenen, belli eşitsizliklere belli haksızlıklara farklı yönleriyle müdahale edebilen ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dünyanın en güçlü, en önde, en müreffeh ve en barış içinde ülkelerinden bir tanesi haline getirebilecek bir toplum sözleşmesiyle hep beraber inşa etmeye ihtiyaç var. Ama bu sözleşmeyi bugünkü anayasaya uymayanlara, dönüp dolaşıp kendi rejimini yeniden inşa etmek, yeniden sürdürmek için yaptığı uyanıklıklara karşı uyanık olarak yapacağız" dedi.
“Her şey bir anayasal eşit vatandaşlıktan geçiyor aslında, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasında herkesin eşit olduğu yazıyor. Ancak o anayasanın uygulanmasında, kanunlarında, kanun koyucuların bakış açılarında, kanun uygulayıcıların bakış açılarında ve yerleşik içtihatlardan dolayı çok önemli sorunlarımız var. Biz Meclis'teyiz, görev yapıyoruz. Hepimiz seçmenlerin oylarıyla geliyoruz. İşte şimdi bütçe görüşmeleri var. İnsanların en önemli kazanımlarından bir tanesi, bütçe hakkı. 1200’lerden beri gelen bir mücadelenin sonucunda paranın nasıl, ne kadar, kimden toplanacağına ve nasıl, ne kadar, nereye harcanacağına seçilmişler, Meclis karar veriyor ve bunu bir bütçe kanunu ile yapıyor. Yani devletin alan, toplayan sağ eli ile dağıtan şefkatli sol elinin dengesi orada kuruluyor. Orada bütçeyi alırken hiçbir farkımız yok. Alevi-Sünni ayırmadan vergiler toplanıyor. Zaten Türkiye'de vergilerin yüzde 68’i zengin-fakir de ayırmadan dolaylı vergilerle; yüzde 20’si maaşlardan yapılan kesintilerle sadece yüzde 11-12’si gerçekten para kazananın yani gerçekten vergi vermesi gerekenin verdiği vergilerle toplanıyor. Ve bunun içinde de aynı büyük adaletsizliğe her iki taraf da muhatapken daha sonra bir de bu para harcanırken Sünnilerin cami ihtiyaçları karşılanıyor. Her yere yeteri kadar cami yapılıyor. Personeli, imamı, müezzini, devlet memuru olarak görev yapıyor. Tüm ihtiyaçları karşılanıyor. Ama aynı vergiyi veren, hizmet almaya geldiği zaman orada bir ayrımcılıkla karşılaşılıyor. Ve burada bu ayrımcılık yetmezmiş gibi, bu ayrımcılığın dayandığı zihniyet, kendini aslında ihbar eden bir zihniyet var. Sıkıştığında döndü bir kere dedi ki ‘Cemevi, cümbüş evi’ dedi.
'BİR YOL AYRIMINDAYIZ, TARİHİ BİR KAVŞAKTAYIZ'
"Bir yol ayrımındayız, tarihi bir kavşaktayız. Yani Erdoğan'ın dediği yöne gidilirse 3 bin, 4 bin dolarlık milli gelirle sürünen halkların ve onların itibardan tasarruf etmeyen liderlerinin ülkeler ligine döneceğiz. Ama 50 bin doların üzerinde milli gelirleriyle hesap verebilen, şeffaf siyasetiyle mütevazı liderleriyle, zengin halkların olduğu dünyadaki yerimizi alacağız ve bu sefer dünyadaki diğer eşitsizliklerin üzerine Türkiye'den kararlılıkla yürüyeceğiz. Bu süreçte dilimizi doğru kurmaya, karşı tarafı yani muhalefeti birbirinden ayrıştırmak için karşı tarafın eline argümanlar vermemeye, biz 100 yıllık tarihimizdeki ders alınacak yerleri de geçmişteki hataları da ikinci yüzyılda hep birlikte kol kola ilerlerken onların hepsini konuşuruz, konuştuk. Vakit geçmişten husumet çıkarmak değil, vakit bazı cümleleri söyleyip de iktidara muhalefeti ayrıştıracak imkanları verme vakti değil. Vakit çerle çöple uğraşma, gözünün üstünde kaşın varla uğraşma vakti değil. Vakit, cepheyi genişletme, kararlılığı yükseltme, bir arada durma, özgüvenle bu rejimin değiştirilebileceğine inanma vaktidir."