Gazete Emek - Sendika üyesi olduktan sonra işten çıkarılan Polonez gıda fabrikası işçileri yaklaşık 5 aydır hakları için mücadele ediyor. Fabrika önünde haftalar süren eylem sonrası seslerini duyurmak için Ankara’ya yürümek isteyen işçiler engellendi. Çatalca Adliyesi önünde açlık grevi yapan ve kesintisiz nöbetlerini sürdüren beyaz kefenli işçilerin eylemlerinde bir hafta geride kaldı.
Bugünkü nöbette konuşan Tek Gıda-İş Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, Ürdünlü kraliyet ailesine ait fabrikanın Türkiye’deki kanunları tanımadığını belirterek şunları söyledi:
Burada biz işçiler olarak aylardır mücadele ederken Sayın Çalışma Bakanımız, burayla ilgili bir heyet göndererek, teftiş kurulunu görevlendirerek Polonez’de ne oluyor diye devletin en yüksek mertebesindeki müfettişlerini gönderdi. Burada bir inceleme yaptı müfettişlerimiz, müfettişlerin raporunu Çalışma Bakanımız kendi sitesinde kamuoyuna açıkladı. Burada atılan 146 işçinin tamamının anayasadan kaynaklı sendikal hakkını kullandığı için işten atıldığı, işverenin İŞKUR’a haber vermeden kendi kafasına göre işçi attığını tespit ederek Çalışma Bakanlığı da bu şirketle ilgili Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Şimdi soru şu. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin kaymakamlığından valiliğine, İçişleri Bakanlığı’ndan Çalışma Bakanlığı’na kadar Ürdünlü kraliyet ailesine ait olan bu fabrikanın Türkiye’deki bütün hukuku altüst ederek, gündelikçi işçiler getirdi. Et ve süt ürünleri üretim yapan şirketlerin çalışanlarının sağlık raporu olması şartı vardır, hijyen raporlarının olması gerekiyor. Bu fabrikada günlük işçi bulup sağlık raporu var mı, muayenesi var mı, hijyen belgesi var mı bakmaksızın çalıştırılıyor. Sağlık Bakanlığı’nı, il tarım müdürlüklerini göreve davet ediyoruz. Burada bu şirketle ilgili yaptırım yapan hiçbir güç yok.
ÖZEL SEKTÖR DEDİĞİNİZ BİR FABRİKA, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDEN BÜYÜK MÜDÜR?'
Şimdi bize söylüyorlar. ‘İşte özel sektör, çok fazla bir şey yapamıyoruz’. Allah aşkına ben anlamakta güçlük çekiyorum. Ya özel sektör dediğiniz bir fabrika, devletin yasalarından, Türkiye Cumhuriyeti devletinden büyük müdür, küçük müdür? Devleti tanımayan, devletin ayağına gitmeyen; burada Çatalca Kaymakamı, vali devlettir. Buralardaki en yüksek mülki amirdir bunlar. Bunlar bu şirketin yetkililerini görüşmeye çağırıyor. ‘Ben tanımıyorum, gitmiyorum’ diyecek kadar küstahlaşıyorlar. Devleti tanımayan şirkete, devletin en üst mertebesindeki görevlilerin bu devleti tanıtması gerekmiyor mu? Çalışma Bakanı kendi gönderdiği müfettişlerin raporlarını kamuoyuna yayınlarken buradaki kadın işçi arkadaşlarımız 8 gündür şu betonun üstünde yatıyorlar. Sabahlara kadar sandalyelerin üstünde eksi 5 derecelerde battaniyelere sarılarak açlıkla, yoksullukla burada çadırda, Çatalca’da adliye sarayının önünde, adaletin, hukukun tesis edildiği yerin önünde; bu memleketin işçisini, yasasını, kanununu koruyacak bir tane yürekli hakim, savcı yok mu bu memlekette?
BİRİLERİNİN LAF ÜRETMEK YERİNE İCRAATA GEÇMESİNİ İSTİYORUZ'
5-6 ay geçmesine rağmen bu işçilerin birinci duruşması bile yapılmazken Türkiye’de hangi adaletten bahsediyoruz? Biz derdimizi nereye anlatacağız? Eskiden bir atasözü vardı. Deri kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa ne yaparsın? Türkiye’mizde artık gerçekten tuz kokmuş. Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkililerine, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz. Bu memleketin sahibisiniz. Bu memleketin en yüksek mertebesindeki yöneticisiniz. Bu insanlar, 90 kadınımız tam 8 gündür Çatalca’nın adliye sarayının önünde betonun üstünde yatıyor. İnsanların çocukları var, evde hastaları var. Bırakın hastayı, artık kendileri hasta. Burada ilaç kullananlar var, kalp hastası olanlar var. Onun için biz Polonez işçileri olarak artık birilerinin laf üretmek yerine icraata geçmesini istiyoruz. 190 saati aşkın süredir burada açlık grevinde olan kardeşlerimiz var. Ciddi sağlık sorunları yaşıyoruz. Bu memlekette bir şeylerin düzelmesi için illaki birilerinin ölmesi mi lazım? Burada Polonez işçilerinden bir tanesi öldüğünde devletin yetkilileri o zaman mı harekete geçecek?”