Helikopter hastaneye çarptı: En az 4 kişi hayatını kaybetti Helikopter hastaneye çarptı: En az 4 kişi hayatını kaybetti

Gazete Emek - En son annesiyle konuşan Rojin’in cenazesi ise 18 gün sonra kaybolduğu yerden 20 kilometre uzaklıktaki Molla Kasım Mahallesi sahilinde bulundu.

3 aydır çalmadık kapı bırakmayan Rojin’in ailesi ise kızının hiçbir sorunu olmadığını, intihar ettiğine inanmadıklarını söyledi. Baba Kabaiş çıkan otopsi raporlarının aksine hâlâ aynı iddiada. Baba Kabaiş Rojin’in bugün sadece kendi çocukları değil tüm Türkiye’nin çocuğu olduğunu dile getirip, sadece kızı için değil tüm kadınlar için adalet istediğini vurguluyor.

Rojin’in Diyabakır Şehitlik Mahallesi’nde yaşayan aile evine konuk oluyoruz. Emekçilerin yaşadığı bir mahalle bura. Rojin’in ailesi de emekçi bir aile. 7 kardeşin 5.si Rojin. Evlerine konuk olduğumuz ailede Rojin’in ağabeyleri yaşadıkları ağır süreç nedeniyle işe gidemez durumda. Bir ağabey Yalova’da çalışırken Rojin’in kaybolmasıyla birlikte Diyarbakır’a dönmüş, diğeri Adıyaman’da TOKİ konutları inşaatında çalışırken yine o da Diyarbakır’a gelip bir daha dönememiş. Evde okula giden bir erkek kardeş ve bir kız kardeşi daha var. Baba Kabaiş bugün bir akrabalarının yardımıyla ayakta durduklarını, Rojin’in akıbetinin ortaya çıkması için mücadele ettiklerini söylüyor.

“ÇALIŞKAN, HERKESE SAYGILI BİR ÇOCUKTU”

Nizamettin Kabaiş, Rojin’i anlatırken yanında oturan anne Aygül Kabaiş, kafası önünde dinliyor eşinin anlattıklarını. Baba Kabaiş Rojin’in çok çalışkan bir çocuk olduğunu ifade ediyor. “Eğer ölmeseydi Rojin okuyup öğretmen olacaktı. Evde okula hazırlandı ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesini kazandı. Üniversiteyi kazandığı için çok mutluydu. Her gün bana ‘Baba okul ile yurt mesafesi az bir mesafe’ diyordu. Van’a gittiğimizde de gördük ki gerçekten öyle. Çok terbiyeli, herkese saygılı bir kız çocuğuydu Rojin. Ne olduysa üniversite ile yurt arasında oldu. Bu çocuğa nasıl kıydılar” diye soruyor.

“ROJİN’İN ÖLÜMÜNDE ÜNİVERSİTENİN SORUMLULUĞU VAR”

Rojin’in “İntihar ettiği” iddiasına inanmadığını ifade ediyor. 18 gün boyunca Van’da kaldıklarını ve aramalara katıldıklarını dile getiriyor. Üniversiteye yakın pek çok yerin aranmasına rağmen kızının 18 gün sonra bulunduğunu dile getiren baba Kabaiş, “Ben çok kez daha büyük bir alanın aranması gerektiğini söyledim. 7 bin 500 dönüm arazi var ve üniversitenin orası da çok büyük bir alan. 18 gün boyunca kızımı aradık, bulamadık, biz hep yaşadığına inandık. Üniversite yönetiminin bu olayın üzerini kapatmaya çalıştığını düşünüyorum, Rojin’in ölümünde onların sorumluluğu var” şeklinde konuşuyor.

Çıkan otopsi raporlarında kamuoyunu Rojin’in intihar ettiğine inandırmaya çalıştıklarını belirtiyor baba Kabaiş. “Emniyet görevlileri gelip ‘Sudan çıktı, intihar etmiş işte’ dedi bana. Ben de siz nereden biliyorsunuz intihar ettiğini diye sordum. Park yolu var cadde gibi, kameralar sadece orada var, öbür alanlarda kamera çekimi yok. Rojin’in başına ne gelmişse üniversite içinde gelmiş. Hiçbir gün bir üniversite yetkilisi, rektörü, müdürü çıkıp da açıklama yapmadı, ‘Evladımız bizim yanımızda kayboldu’ demedi. O yüzden yurttan şüpheleniyorum, bir şeyi kapatmak için uğraşıyorlar” diyor.

“SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ”

Dosyada gizlilik kararı olduğuna işaret ediyor baba Kabaiş. Kimi otopsi testini kendi ısrarları ile yaptırdıklarını ifade ediyor. Otopsi raporunda eksikliklerin olduğunu, raporda yazılanlara karşılık net cevap alamadıklarını söyleyip devam ediyor: “Rojin’in telefonunda ‘Ölü nasıl yıkanır, otopsi nasıl yapılır?’ gibi aramalar yaptığı da yine iddia ediliyor. Ama bunların bir ispatı yok. Arama çalışmalarında çok acele ediyorlardı, içimden çok kızıyordum. Ayrıca Rojin suda boğulmuş dediler, nasıl boğulmuş, hangi sudur, bunların açıklaması yok. Bu şekilde otopsi raporu olur mu, ciddi bir yaklaşım bekliyoruz biz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz, çalınmadık kapı bırakmayacağız. Rojin için adalet istiyoruz, gerçeği açığa çıkarsınlar.”

DOSYALAR KARANLIKTA KALIYOR”

Bugün pek çok kadın cinayeti, şüpheli ölümler yaşandığını ifade ediyor baba Kabaiş. Adaleti sadece Rojin için değil tüm kadınlar için istediğini belirtiyor: “Kadınlar şiddete maruz kalıyor, darbediliyor. Dosyalar karanlıkta kalıyor, gerçekler ortaya çıkarılmıyor, failler ortada geziyor. Kadınlara şiddet uygulayanların kadınları katledenlerin mutlaka ve mutlaka cezalandırılması gerek. En ağır cezayı almalılar. Bu canı Allah veriyor ancak Allah alır. Kimsenin bir başkasının canını alma hakkı yok, bu büyük bir günahtır. Hepimizin bu dünyada yeri, yaşama hakkı var. Niye kadınları, kızları, çocukları katlediyorlar. Buna çok üzülüyorum. Yapanlar da en ağır cezayı almalı. Bugün Rojin artık bir tek benim çocuğum değil Türkiye’nin çocuğu. Pırıl pırıl bir çocuktu. Okuyup öğretmen olacaktı. Bu ülkeye faydası olacaktı.”

“HİÇBİR YETKİLİ ARAYIP SORMADI”

Baba Kabaiş bugüne kadar hiçbir yetkilinin kendilerini arayıp sormadığını, bir ihtiyaçları olup olmadığı ile hiçbir yetkilinin ilgilenmediğini ifade ediyor. Narin Güran cinayeti sonrası kimilerinin kendilerinden şüphelendiğine de vurgu yapıyor baba Kabaiş ve özellikle Rojin’in küçüğü olan kızının sosyal medyada hedef gösterildiğini belirtiyor: “Kızım günlerce kendine gelemedi. Çok ağladı. Beni niye böyle suçluyorlar diye sordu. Biz Rojin’den sonra hayatımızı çok zor sürdürüyoruz. Gerçeğin açığa çıkması, adaletin tecelli etmesi tek isteğimiz. Benim de çocuklarımın da eli ekmek tutmaz durumda. Acı içindeyiz. Bizim acımıza daha fazla acı eklemesinler. Bizi böyle suçlayıp çocuklarımı üzmesinler” şeklinde konuşuyor.

ADLİ TIP RAPORLARINDAKİ EKSİK BULGULAR

Rojin’in ölümüne dair 14 Kasım’da İstanbul Adli Tıp Kurumundan (ATK) gelen otopsi raporunda, ölüm nedeninin “Suda boğulma” olduğu, darp veya cinsel saldırıya ilişkin bir bulgu olmadığı yer alırken, Rojin’in ölüm zamanına ve suda kalma süresine değinilmedi. Rojin’in ölüm zamanına ve suda kalma süresine dair ise ek rapor istendi. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen ve 13 Aralık’ta cumhuriyet başsavcılığına ulaşan ek raporda ise daha önceki raporda yer alan bilgilere değinilirken, “Ölümünün suda boğulma sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği ancak suda boğulma olayının intihar mı, kazara mı veya bir başkası ya da başkalarının etkisiyle mi gerçekleştirildiği hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı, bu hususların adli tahkikatla aydınlatılması gerektiği oy birliği ile mütalaa olunur” denildi. Rojin’in cansız bedeni üzerinde bulunan iki DNA örneğinin ise kime ait olduğu tespit edilmedi.