Gazete Emek- Manisa'nın Turgutlu ilçesinde çiftçilik yapan domates üreticisi Cemil Başbuğa, domates fiyatlarına tepki göstererek mahsulünü hasat etmeden tarlasını sürdü. Cemil Başbuğa, "Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesi'nde ortalama 40-45 tane salça fabrikası var. Birbirleriyle telefonlaşıp bütün fabrika sahipleri bir araya toplanıp bugünkü fiyatımız 1 lira 60 kuruş, 1 lira 70 kuruş diyorlar. Çiftçiyi esir almışlar. Nede olsa bu domates çürüyen mal. Tarlada beklemeyen mal. Çuvala giremeyen mal. Bu kadar domatesi de imkanlarımızla salça yapacak durumumuz yok. Durumumuz olmadığı için bir nevi ellerini koymuşlar boynumuza nefesimizi kesiyorlar, bizim malımızı yağmalıyorlar" dedi.
Domates üretimi yapan çiftçiler, salçalık domates fiyatındaki düşüşe ve salça fabrikalarının domates almamasına karşı tepkilerini sürdürüyor. Manisa'nın Turgutlu ilçesinde domates üreticiliği yapan Cemil Başbuğa da domates fiyatlarına tepki göstererek tarladaki mahsulünü toplamadan tarlasını sürdü.
ANKA Haber Ajansı'na konuşan Başbuğa, "1987 yılından bu yana domates, pamuk, darı diyerek toprakla uğraşıyorum. Altı çocuğum var, altısını da okuttum. Birisi okudu diğerleri 'çiftçilik yapacağız' dediler. Kendilerine 'okuyun' tavsiyesinde bulundum ama traktörü ve toprağı sevdikleri için tarıma heveslenip 'biz de çiftçilik yapacağız, ekmeğimizi çıkaracağız' dediler. Ama o günlerden bugünlere kadar zarar ettik ama bu seneki kadar zararımız olmadı. Altında kalkabileceğimiz zararlar ettik. Bu seneki ürünleri maliyetin üzerinde tarlada tüketemezsek seneye bu işi zor yaparız. Çocuklarımı asgari ücretli bir iş bulursam fabrikalara göndermeye niyetim var. Çocuklarım da iş bulursa çalışacaklar. İş bulamazlarsa geçimlerini sağlamaları için bir çare bulmaları lazım" dedi.
"Bizden çalıyorlar"
Bu sene 200 dönüme yakın domates ektiğini dile getiren Başbuğa, şöyle konuştu:
''Bütün varımı yoğumu domatese masraf ettim. Bu 200 dönümün ekiminde eşimden dostumdan damlamayı borç aldım, mazot aldım, ilaç aldım, gübre aldım bankalardan kredi kullandım. Bu paranın yüzde 30'unu ben karşıladım, yüzde 70'in eş dosttan ve devletin verdiği kredilerle bu mahsülü meydana getirdik. Ama dokuzuncu ayın sonunda bu borcu ödeme günleri geliyor. Ben mahsulü tarladan kaldıracağım ki paraya çevirip ondan sonra borçları ödeyeceğim. Kalırsa çocuklarım geçimini sağlayacak. Şimdi ne borç ödeyebiliyorum, ne çocuklarımı geçindirebiliyorum. Bu suç kimdedir, suçluyu bulmak lazım. Bu suçlu kim? Devlet demiyorum ama devletin bir tarım bakanı var, bu işe el atması lazım. Ne televizyonlarda görüyoruz, ne sahalarda görüyoruz, ne meydanlarda görüyoruz. Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesi'nde ortalama 40-45 tane salça fabrikası var. Birbirleriyle anlaşıp 'bugünkü fiyatımız 1 lira 60 kuruş, 1 lira 70 kuruş' diyorlar. Çiftçiyi esir almışlar. Nede olsa bu domates çürüyen mal. Tarlada beklemeyen mal. Çuvala giremeyen mal. Bu kadar domatesi de imkanlarımızla salça yapacak durumumuz yok. Durumumuz olmadığı için bir nevi ellerini koymuşlar boynumuza nefesimizi kesiyorlar, bizim malımızı yağmalıyorlar. Bir nevi bizden çalıyorlar."
"Tarım Bakanı gelsin bu fabrikaları denetlesin"
Domates üreticisinin para kazanması için kilogram fiyatının 3 lira 70 kuruş, 3 lira 80 kuruş olması gerektiğini belirten Başbuğa, şöyle devam etti:
''Bu domatesin dönümünde tarla kendinin olursa 26-27 bin lira, tarla icar olursa 33-34 bin lira arası gideri var. Bu domatesin kilogramının maliyeti dönümünden 10 ton aldığımızda kilogram maliyeti 3 lira 30 kuruş, 3 lira 40 kuruşa geliyor. Biz bu bu domatesi 3 lira 70 kuruşa, 3 lira 80 kuruşa sattığımız zaman çocuklarımın yevmiyesi kendilerine kalıyor. Eğer ki biz bu domatesi 1 lira 70 kuruşa verirsek değil asgari ücret, bir gündelik yevmiye bize bir dilencinin eline koyacak para bile kalmayacak. Benim derdim, sorunum bu. Benim derdim tarım bakanıdır. Tarım Bakanı gelsin bu fabrikaları denetlesin. Fabrikalarla konuşsun. Diyorlar ki ihracat yolu kesilmiş, mal dışarı çıkmıyor. Biz bu malı kendimiz mi yiyeceğiz? Madem kendin yemiyorsun, o zaman hiç alma. Hiç alma kardeş. Herkesin malı tarlada çürüsün. Seneye sen de öl, ben de öleyim. Ben ölmüşüm zaten. Ben çocuklarımı geçindiremiyorsam, sen çocuğunu lükse araçlara bindiriyorsan, sahillerde tatil yapıyorsan benim çocuklarım burada domates içinde, güneşin bağrında çapa yapıp da yanıyorsa benim de içim yanıyor. Benim çocuklarımın da hakkı var, tarlada yanmasın, benim çocuklarım da sahile gitsin."
"Bütün salça fabrikalarına kayyum atansın"
Salça fabrikaları almadığı için tarladaki domatesi sürececeklerini de ifade eden Başbuğa, "Salça fabrikaları almıyor, süreceğiz yapacak bir şey yok. Büyüklerimizin buna el atması lazım. Türkiye Cumhuriyeti çiftçiyle kalkınır. Çünkü biz tarım ülkesiyiz. Biz çiftçilikle kalkınmadığımız sürece biz hiçbir şeyle kalkınamayız. Üreteceğiz yurt dışına satacağız ki para kazanacağız, ülkemize para gelecek. Ülkemize para girmedikten sonra kendin pişir kendin ye nereye kadar dayanacağız? Fabrikaları almasın, bütün salça fabrikalarına kayyum atansın. Devlet kendisi üretsin. Devlet gelsin benim malımı benden bedava alsın. Çünkü vatanım için hizmet etmiş olurum. Ama üç tane zengin çakal için çalıştığım zaman zoruma gidiyor. Eğer devlet gelse bu malını hepsini bana topla gönder dese devlete vereceğim. Devlet bu domatesi, salçaya çevirsin, paraya çevirsin. Devlet için hizmet etsin. Devlet için millet için vatan için... Bu malımı, bu şeyimi harcasın, boynum kıldan incedir" diye konuştu.
"Allah veriyor ama 3-5 tane zengin malımızı yağma yapıyor"
Seneye domates ekmesinin mümkün olmadığını ve önünü göremediğini de dile getiren Başbuğa, sözlerini şöyle tamamladı:
''Elhamdülillah Müslümanız Yahudi'nin bir sözü var. Müslüman'ın sözü değil. Yahudi, 'Ben Allah'la kumar oynamam' demiş. Ben Allah'la kumar oynamam, çiftçilik yapmam demiş. Ben toprağın altına paramı koymam. Gözüm gördüğüm şeye para yatırırım. Ama biz çiftçiler ne yapıyoruz? Elhamdülillah Müslümanız, rızkı Allah'tan bekliyoruz. Allah da bize veriyor. Allah veriyor ama 3-5 tane zengin malımızı yağma yapıyor. Bunu yapan Müslüman ülkesinde yaşıyoruz diyen Müslümanız diyen, açık açık malımı çalıyor. Malımı çalıyor benden ya emek sarf etmişim, ter dökmüşüm. Yüz tane çiftçi var, bir tane var mı? Yok. Gelmiyorlar. Niye gelmiyorlar? Korkuyorlar. Korkun ecele faydası yok. Hani diyorlar ya ölümden öte köy yoktur. Ben çocuğuma bir ayakkabı alamayınca ölsem ne olur, kalsam ne olur?."
Kaynak: Anka