Gazete Emek- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis grup toplantısında konuştu. Hatimoğulları, "Filistin’e yaşatılan zulümle, Türkiye’de burada bizlere uygulanan şiddetin arasında hiçbir fark yoktur. Hakkari Gazze'dir, Gazze Hakkari'dir" dedi.

Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis grup toplantısında konuştu.

Hatimoğulları'nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

BAHÇELİ'YE TEPKİ

Türkiye’nin uzun darbeler tarihine 3 Haziran 2024’te yeni bir darbe halkası daha eklendi. Hakkâri halkı baskılara, zulümlere, engellere rağmen sandığa gitti. Oyunu kullandı. Belediye eşbaşkanlarını seçti. AKP-MHP iktidarı ise kayyım atadı. Biraz önce bu kürsüden konuşan iktidarın küçük ortağı bizi iyi dinlesin. Siz bu uygulamayla Kürtlere senin seçme ve seçilme hakkın yok demiş oluyorsunuz. Sen bu ülkenin asli yurttaşı değilsin demiş oluyorsunuz.
Kürt halkı ve onlarla dayanışma içinde bulunan halklar ve demokrasi güçlerine siz ulusal güvenlik sorunusunuz demiş oluyorsunuz ve bunu milyonlarca insana demiş oluyorsunuz. Bunu da böylece kulağınıza küpe edin. Bunlar dışarı çıktıklarında bizler eşitiz diyorlar, Kürtlerle kardeşiz diyorlar, etle tırmak edebiyatına devam ediyorlar. Biz artık bu tiyatroyu fazlasıyla izledik. Bu tiyatro artık bir an önce son bulsun.

'SANA KALSA AYM'Yİ KAPATACAKSIN'

Kayyum için yasaldır diyor. Demokrasi üzerinden demagoji yapıyor. "Ey küçük ortak, ey AKP'nin kayyumu ortak, sana kalsa AYM'yi de kapatacaksın. Ne demokrasisi ne insan hakları... Sen bunları nasıl ağzına alıyorsun. Bize hakaret edeceğinize, kayyumu meşru göstereceğinize yapacağınız şey Sinan Ateş cinayetini açıklamaktır. Bu karanlık yapı yani sizler, asla demokrasiden bahsedemezsiniz. Bir porsiyon ciğer öneriyoruz sonra bu karanlık ilişkileri çık açıkla bakalım gücün ve cesaretin varsa."

'HALK İRADESİNE SAHİP ÇIKIYOR'

Biz kayyım atandığını andan itibaren eşbaşkanımızla birlikte MYK ile birlikrte Hakkari'deydik. Hakkari, halkı, esnafı kayyıma karşı olduğunu söyler. Oysa bunlar kendilerini halkın üzerinde bir hak olarak görülüyorlar. Hakkari'den İstanbul'a halk direniş içerisinde. Genciyle yaşlısıyla kadınıyla çocuğyla halk iradesine sahip çıkıyor.

'NEDEN 31 MART'TA KÜRT HALKININ VERDİĞİ KARAR SİZİ RAHATSIZ EDİYOR?'

Siz darbe mağduruymuş gibi davranıyorsunuz ancak gerçek darbeci sizlersiniz. Kayyım atamaları, bir siyasi darbedir. Hakkari'de askeri sokağa çıkararak, bu siyasi darbeye asker de dahil olmuş oldu."
Siz darbecilerin paltosundan çıktınız ve FETÖ'cülerin yazdığı iddianamelerle halk iradesini gasp ediyorsunuz. Erdoğan, "yargının verdiği karar kimseyi rahatsız etmesin" demişken, neden 31 Mart'ta Kürt halkının verdiği karar sizi rahatsız ediyor? Sandıktan çıkan her iradeye saygı duyacağınızı söylerken, pratikte kayyım atayarak "Kürdün iradesi hariç" demiş oldunuz. Seçimlerde sürekli Kürt halkına yenilginizi kabul etmekte zorlanıyorsunuz.

Ant olsun, hem size hem de yanınızdaki suç örgütüne Kürt halkına, tüm halklara ve inançlara saygı duymayı öğreteceğiz. Bu, sadece sözde kalmayacak, eylemlerinizle de göstereceksiniz.

'ÇİFTE STANDART UYGULAYAN BİR SÖMÜRGE HUKUKUDUR'

Kalkıp diyorlar ki "siz de dosyası olmayan aday koysaydınız." Peki, Mardin Nusaybin Belediye Eşbaşkanı Semire Nergiz'in ya da Van Başkale Belediye Eşbaşkanı Erkan Acar'ın dava dosyası var mıydı? Hayır. Bu, dava dosyasının sadece bir bahane olduğunu gösteriyor. Gerçekte yaşanan, çifte standart uygulayan bir sömürge hukukudur.

Hakkari Belediye Eş Başkanları Mehmet Sıddık Akış ve Viyan Tekçe, halk oylamasıyla ve Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) onayıyla, YSK denetiminde yapılan seçimlerde yüzde 49 oy alarak seçildi. YSK tarafından mazbataları verildi, her şey yolundaydı. Ancak sonra "Terörle mücadele" bahanesiyle, "Seçilebilirsin ama yönetemezsin" denildi. Bu, açıkça Kürde karşı düşmanlık olarak adlandırılabilir.

Erdoğan, geçen gün "Yargı burada kanunu değil, hukuku konuşturmuştur" diyerek aslında yaşananları itiraf etti. Bu, Kürt halkına yürürlükteki kanunlar yerine sömürge hukuku uygulandığını açıkça ifade ediyor.
Sömürge hukukunu açıklamak gerekirse; bu, ortakları MHP'lilerin, belediyede Erdoğan'ın fotoğrafını indirdiğinde ses çıkarmayıp, DEM Partili bir belediye eşbaşkanı aynı şeyi yaptığında kıyamet koparan ve yargıya talimat veren ayrımcı bir anlayıştır.

'ERDOĞAN FOTOĞRAFI' TARTIŞMALARI

Adalet Bakanı, Tatvan'da Erdoğan'ın fotoğrafının indirilmesi hakkında "birliğimize yönelik saldırıdır, milletimizin birliğini bozmaya yöneliktir" demiştir. Bu ifadeler, ayrımcı tutumun açık bir göstergesidir."

Bugün Filistin'deki zulümle Hakkâri'de yaşanan irade gaspı arasında hiçbir fark yok. Hakkâri, mazlumların gözünde Gazze gibidir; Gazze ne kadar meşru bir direniş alanıysa, Hakkâri için de direnmek aynı derecede hak ve meşrudur. İsrail ve Hakkâri'de polis şiddetinin benzer yüzlerini görmekteyiz.

Biz, ayrımcı ve darbeci hukuka karşı "Direniş Hukuku" ile mücadele ediyoruz. Meşru olanı savunmak, haktır. Sokaklarda, meydanlarda, parlamentoda, her yerde direnmeye devam edeceğiz. Hiç kimseye boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.
HAKKARİ BELEDİYESİ'NİN EŞBAŞKANI VİYAN TEKÇE'DİR

Bu vesileyle, Hakkâri Belediye Meclisi tarafından başkanvekili olarak seçilen Eş Başkanımız Viyan Tekçe'yi kutluyoruz. Meşru olan Viyan Tekçe ve seçilmiş belediye meclisidir. Atanmış kayyım Valiyi tanımıyoruz, meşru değildir."

1 Eylül 2016'da AKP ve ortağı MHP'nin oylarıyla çıkan Kayyım Kararnamesi, Venedik Komisyonu'nun Ekim 2017 raporunda hem Türkiye yasalarıyla hem de Avrupa Sözleşmeleriyle derin çelişkiler içinde olduğu belirtilmiştir. Kayyım rejimi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı da ortadan kaldırmaktadır.

"Türkiye Yüzyılı" adı altında çıktıkları yolda, Tanzimat döneminden bile geriye düşmüşlerdir. Yeni dedikleri yüzyıl adeta 18. yüzyıldır. Şimdi, iktidar ve ortakları, Kürt vatandaşların yerel seçim hakkını kayyım atayarak ellerinden almakta ve Türkiye'yi Tanzimat öncesi, yani Padişahlık dönemine geri götürmektedir. O dönemde bile Kürtlerin hakları bu kadar gasp edilmemiştir. Bu politika, açıkça bölücülük politikasıdır.

"Bakanlık, yargı, polis, asker benim emrimde. Anayasayı dahi çiğneyebilirim" demek, Firavun ya da Dehak hükmüne eşdeğerdir. Bu, keyfiyet ve tek adam yönetiminin açık bir göstergesidir.

Zulüm ile abad olanın akibeti berbat olur. Bu dünya ne şahlar, ne padişahlar, ne Dehaklar, ne Firavunlar gördü; ama büyük insanlık asla boyun eğmedi.

Diyoruz ki; Yürü bre Hızır Paşa. Senin de çarkın kırılır. Güvendiğin Padişahın. Gün gelir o da devrilir"

'AYHAN BORA KAPLAN'A KREDİ VAR, ESNAFA VE İŞÇİYE YOK'
Devlet çaya, buğdaya komik zamlar yapmış, üretici isyanda. Esnaf faiz zamları yüzünden krediye ulaşamıyor, gün içinde siftah etmeden kepenk kapatmak durumunda kalıyor. Esnaf bu durumdayken kemer sıkma politikası uygulayanlar, Ayhan Bora Kaplan çetesine, 550 milyon TL krediyi verebilmiş. Bu krediyi esnafa, çiftçiye, işçiye vermiyorlar."


Kaynak: Artı Gerçek