GÜNDEM

10 Ekim katliamının 9. yılı: ‘IŞİD’e gösterilen müsamahayı unutmamalıyız'

Cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırılarından olan 10 Ekim Ankara Katliamı’nın üzerinden tam 9 yıl geçti. Davanın avukatlarından İlke Işık, "Hâlâ gerçek adaletin çok uzağındayız" dedi.

Abone Ol

Gazete Emek- Cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırılarından olan 10 Ekim Ankara Katliamı’nın üzerinden tam 9 yıl geçti. Barış için yola çıkanların IŞİD tarafından canlı bombalarla hedef alındığı bu katliam ülke tarihinin de en büyük adalet mücadelelerinden birine dönüştü. Üzerinden geçen yıllara rağmen katliamda yakınlarını kaybedenler, yaralılar, emek ve demokrasi güçleri katliamın aydınlatılması ve katliama yol veren siyasi sorumlular da dahil olmak üzere tüm faillerin yargılanması için mücadele veriyor.

Davanın avukatlarından İlke Işık, 9 yıldır gerçeklerin ortaya çıkarılmasına ilişkin taleplerin mahkeme tarafından reddedildiğine dikkat çekiyor.

10 Ekim’in yalnızca hayatını kaybedenlerin anıldığı bir gün olmadığını, aynı zamanda katliamı örgütleyen mekanizmanın da açığa çıkarılması için bir mücadele günü olduğunu söyledi. Işık, “Hâlâ gerçek adaletin çok uzağındayız. Çünkü yargı mekanizması ve devletin pek çok kurumu el birliği yaptı bize gerçeği vermemek için. Tüm sorumluları yargılamamak için onlar da bize karşı bir mücadele yürütüyor” dedi.

Yargılamayı sürdüren mahkeme heyetinin, son kararında katliama ilişkin hiçbir kamu görevlisinin sorumluluğunun olmadığını iddia ettiğini söyleyen Işık, “2019’dan beri bu yargılama insanlığa karşı suç yargılamasıydı. IŞİD’in insalığa karşı işlediği tüm suçların yargılanabileceği bir yargılama yapılması mümkünken mahkeme bunu asla yapmadı. İnsanlığa karşı suçtan beraat kararı verdi. Devlet neden IŞİD’e insanlığa karşı suç işleyen bir örgüt diyemiyor? IŞİD’e ‘öfkeli çocuklar’ diyen başbakanı, IŞİD’e gösterilen sonsuz müsamahayı unutmamalıyız” dedi.

TEK KAMU GÖREVLİSİ YARGILANMADI

Tek bir kamu görevlisi hakkında soruşturma bile açılmadığını hatırlatan Işık, kamu görevlilerinin sorumluluğunun delilere, tapelere yansıdığının altını çizerek “Kimin hangi sorumluluklarla bu katliama göz yumduğu, yol verdiği çok açık. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararları 9 yıldır gerçeklere dair bir şey söylemiyor. Biz yalanlara karşı gerçeklerin mücadelesini sürdürüyoruz. Adalet mücadelesinin karşılığı bu. 9 yıldır her duruşma büyük bir kalabalıkla geçti. Müvekkillerimiz ülkenin dört bir yanından geldiler” dedi.

2015’ten sonra ülkenin baskı, tehdit ve kaosla yönetildiğine dikkat çeken Işık, bu koşullara rağmen kamuoyunun duruşmaları izlemekten vazgeçmediğini söyleyerek yürütülen adalet mücadelesinin önemine değindi.

Nerede olduklarını bilinen firari sanıkların yakalanmadığını da söyleyen Işık, “Katliam planını çökertebilecekken yapmamışlar. Savcılar delil sakladı, soruşturma evraklarını iddianameye koymadılar. En son AYM de kamu görevlilerinin sorumluluğuna ilişkin ret kararı vererek bu sürecin parçası oldu. Karşımızda yekpare bir şey var” ifadelerini kullandı.

"BARIŞ TALEBİ HÂLÂ ZORUNLU"

Katliamın siyasi sonuçlarına dair de değerlendirmelerde bulunan Işık “7 Haziran seçimlerinden sonra kaos yaşattılar. Aradan geçen zamana rağmen barış bitmeyen bir talep. Yaşamını yitiren Korkmaz Tedik’in babası Erdoğan Tedik son duruşmada şöyle demişti: ‘Barış bedel ister.’ Biz bedel ödedik. Bütün ülke ödedi. Ama bu bedele rağmen barış için mücadele etmeye devam etme gerekliliğini gördük bu 9 yıl içerisinde.”

"ACIMIZI ADALET MÜCADELESİNE DÖNÜŞTÜRÜYORUZ"

10 EKİM Barış Derneği Eş Sözcüsü İshak Kocabıyık ise “19 IŞİD’liye ceza vererek süreci kapatmayı düşünüyorlar. Oysa mahkeme belgelerine girmiş müfettiş raporları, devletin kendi istihbaratları gösteriyor ki bu katliamın olması için adeta çaba gösterilmiş. Bunları göz ardı ederek adalet mücadelesini yürütmemiz mümkün değil. Bizi ölümle terbiye etmek istediler ama başaramadılar. Şimdi adaletsizlikle terbiye etmek istiyorlar. Biz adalet mücadelemizi, kaybettiğimiz arkadaşlarımız başta olmak bir borç olarak görüyoruz. Bu duyguyla adalet ve barış mücadelemizi sürdürüyoruz. Biz yakınlarımızı kaybetmiş olmanın yarattığı boşluğu dayanışmayla dolduruyoruz. Acılarımızı adalet mücadelesine dönüştürerek baş edebiliyoruz. Bu mücadeleyi ortaklaştırmamız gerekiyor” dedi.

Kocabıyık anıt tartışmalarına ilişkin de “Uluslararası yarışmalı bir anıt projesi vardı. TMMOB tarafından bu yarışma yapılmıştı. Yarışmada birinci gelen projeyi uygulanmasını kamu idaresi kabul etmedi. 3 yıl önce 103 ağaç getirilmişti, gece yarısı ağaçları toplattılar. Belediyenin sahiplenme çabasına rağmen bu anıt bizimdir. Anıtın ismini ‘10 Ekim Annelerin Çığlığı’ koyduk. Bu anıt toplumsal hafıza açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.




 

Kaynak: Evrensel