EMEK HABERLERİ

Direnişteki Akcanlar ve Fernas işçileri Bakanlık önünde: Ya hep beraber ya hiçbirimiz

Antep ve Soma'da haklarını almak için günlerdir direnen Akcanlar Tekstil ve Fernas Madencilik işçileri, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde eylem yaptı.

Abone Ol

Gazete Emek- Antep'te 30 gündür fabrika önünde direnişte olan Akcanlar Tekstil işçileri ve Soma'da Fernas Madencilik'te çalışırken işten çıkarıldıkları için 20 gündür eylemde olan işçiler, seslerini duyurmak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı. 

Birleşik Dokuma Tekstil İşçiler Sendikası (BİRTEK-SEN) ve Bağımsız Maden İşçileri Sendikası'nda örgütlenen işçilere EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, EMEP Ankara İl Örgütü, KESK ve KESK’e bağlı sendikaların MYK yöneticileri ve üyeleri destek verdi. İşçiler, baretlerini yere vurarak "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganlarıyla bakanlık önünde protestolarını gerçekleştirdi.

Bağımsız Maden İş yöneticisi Ferhat Akılma, “Soma’dan bir şekilde sesimizi duyamadılar. Soma’dan sesimizi duyamadıysanız biz gelelim, yanınızda konuşalım, oradan duyun sesimizi. 22 gündür çocukları, eşleriyle bu adaletsizliğe karşı mücadele vermektedir. Çalışma Bakanlığı, çalışan işçi arkadaşlarımızın kişisel bilgilerini Fernas müdürü Serkan Güncü’ye servis etti. Bu konu hakkında suç duyurusunda bulunsak da herhangi bir dönüş olmadı. Madenciler öldükten sonra mı sesini duyacaksınız? Kimi koruyorlar? Ferhat Nasıroğlu’nu mu? AKP milletvekillerini mi? Millet biziz, o vekil. Gelsin bizimle konuşsunlar. Madenci arkadaşlarımız işine, evine dönsünler. Somalı madencilerin sorunları çözülmediği sürece biz sonuna kadar direneceğiz” dedi.

BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, “Buradayız çünkü arkamızda duran Çalışma Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı altındaki bürokratlar görevlerini yapmadıkları için, işçilerin sesini duymadıkları için, Çalışma Bakanlığı eve bu ülkenin ilgili bütün yetkilileri patronlarla suç ortaklığı yaptığı için buradayız. Ya görevlerini yapsınlar ya da o Çalışma Bakanlığının tabelasını ‘Patronları ve Onların Suç İşleme Özgürlüğünü Koruma Bakanlığı’ yapsınlar. Onlar görevlerini yapmadıkları için bu ülkede her gün işçiler ölüyor. Daha dün OBA Makarna’da bir patlama oldu. 20’den fazla arkadaşımız yaralandı, 1 arkadaşımız hayatını kaybetti” dedi.

Akcanlar Tekstil işçilerinin 31 gündür direndiğini belirten Türkmen, “Akcanlar Tekstil’in patronu 7’li sistem denilen yani işçilerinin pazar tatillerini gasp eden bir sistemi dayatmasına itiraz ettikleri için toplu halde işten attılar.  Akcanlar Tekstil işçileri daha 4.aydan itibaren vergi dilimine giriyorlar. Bu ülkenin zenginleri kadar vergi ödüyorlar. Bu vergi kesintilerinden dolayı ücretleri açlık sınırının dahi altına düşüyor. İyileştirme istedikleri için işten atıldılar. Akcanlar Tekstil işçileri patrona ait olan Grand  Otel  ve Divan Otel’den gelen bayat, artık, çöpe atılmak üzere olan yemekleri yemeğe zorlandıkları itiraz ettiler. İnsanca koşullarda çalışmak, insan gibi yemek yemek istedikleri için işten atıldılar. 31 gündür aileleriyle birlikte fabrikanın önünde, patronun otellerinin önünde seslerini duyurmaya çalışıyor. Patronlara göz yumanlar işçilerin her eylemi önünde barikat kuruyorlar. Patrona ait otelin önünde 33 işçiyi darp ederek, ters kelepçeyle; daha öncesinde fabrikada apandisi patlayıp ambulans çağrılmadığı için ölüm tehlikesi geçiren işçiyi bile dikişlerini patlatacak şekilde tekmeleyerek gözaltına aldılar.  Aynı Fernas’ta maden işçilerine yaptıkları gibi, Carrefour işçilerine yaptıkları gibi, defalarca Polonez işçilerine yaptıkları gibi. Çalışma Bakanlığı görevini yapmadığı için işçiler en basit hakları için bile günlerce direnmek, polisten suçluymuş gibi dayak yemek zorunda kalıyorlar. Bu ülkede hiçbir zaman devlet, iktidar, polis işçilerden yana olmadı. Onların önceliği her zaman ülkenin küçük bir azınlığı olan sömürücü sermaye sınıfının çıkarlarını savunmak oldu. Ama hiçbir zaman AKP’nin tek adam iktidarında olduğu gibi bu ülkenin yetkilileri, kolluk kuvvetleri bu kadar düşmanca işçilere saldırmadı, pervasızca işçi düşmanlığı yapılmadı. Her işçi eyleminde işçinin dayak yemesi rutin hale geldi” dedi.

"BU SESİ BÜYÜTMEYE ÇAĞIRIYORUZ"

Türkmen şöyle devam etti: “Çalışma Bakanlığı işçilerin anayasal hakkı olan sendikal örgütlenme hakkının, haka arama özgürlüğünün kullanılmasından sorumlu olmasına rağmen bu hakları çiğneyen patronlarla işbirliği yapıp sendikaları cezalandırılıyor. Daha önce  Urfa’da patronun sendika seçme özgürlüğünü gasp etmesine karşı 500 Özak işçisi 80 gün boyunca direndi. 132 kere gözaltı yapıldı.  Tomalar, gazlarla müdahale edildi. Bütün bu hak ihlallerini seyreden bakanlık patronun tek bir çağrısıyla bir gün sonra müfettişler göndererek sarı sendikayla işbirliği içinde 400 üyesi sendikalı olduğu için işten atılan işçileri ve üye oldukları BİRTEK-SEN’i cezalandırarak Türkiye’de ilk kez sendikaya 1,5 trilyon lira ceza kesildi. Bir ülkede işçiler ve emekçiler için örgütlenme özgürlüğü yoksa, sendikal örgütlenme özgürlüğü yoksa, hak arama özgürlüğü yoksa kimse için özgürlükten bahsedilemez. Biz bunu kabul etmeyeceğiz. İşçiler haklarını almadan bu ülkenin hiçbir yerinde patronalara, ve onların çıkarları doğrultusunda ülkeyi yönetenlere huzur vermeyeceğiz.  İşçilerin anayasal hakkı olan sendika seçme hakkı ortadan kaldırılırken patronlarla, iktidarlarla işbirliği içerisinde koltuklarında oturmaya devam eden sendikalara ve örgütlü işçilerine sesleniyoruz. Bu sorun sadece bu işyerlerinde bu saldırılara uğrayan işçilerin ve onların  sendikalarının sorunu değildir.  Bu artık bu ülkede sendikal örgütlenmeye, işçi ve emekçilerin hak arama özgürlüğüne sahip çıkma meselesidir. Bu hukuksuzluğa karşı işçilerin sesini duymaya ve bu sesi büyütmeye çağırıyoruz.”

“AKP BİZZAT SERMAYE TERÖRÜNÜN TA KENDİSİ”

EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca, “ Çalışma Bakanlığının işçilerin sesini duymamak için açtığı bu mesafe her gün daha da artıyor. Çünkü AKP iktidarı sadece patronların ve sermayenin yanında olan değil, artık bizzat sermaye terörünün kendisi olan bir iktidar haline geldi. Fernas’ta, Polonez’de, Akcanlar’da OBA Makarna’da gördüğümüz sermaye terörünün ta kendisi.Buna bakanlık ve hukuk kılıfı giydirmeye çalışanlara işçilerle beraber sesleniyoruz. Patronların iktidarının işçilere vadettiği tek şey açlık, sefalet, ölüm, iş cinayeti, örgütlenme hakkının gasbı, sendika düşmanlığı, çocuklarının ve kendilerinin geleceksizliği. Bakanlıkla işçiler arasındaki mesafe bu. Bugün Meclis'e giderek seslerini duyurmak isteyen işçilere daha şimdiden 'Hayır, gidemezsiniz çünkü yasak' diyorlar. Eğer işçilere kapalıysa, sadece patronlara ve çıkarlarına açıksa Meclis, batsın bu Meclis. Bugün Ankara’ya gelip sesini duyurmak isteyen işçi arkadaşlarımız yanlarında kimin olduğunu, kimin olmadığını; kimin onların mücadelesinin bir parçası olduğunu, kimin olmadığını açık bir biçimde deneyimliyorlar. Ülkenin dört bir tarafında işi için, ekmeği için, özgürlüğü için, hakları için mücadele eden işçilere sesleniyorum. Geldiğimiz nokta ya birleşerek kazanacağız ya da sermaye terörü kendi birlikleri karşısında bizi daha çok ezecek” dedi.

"İŞTEN ATTIĞINIZ İŞÇİNİN ÇOCUĞU OKULA AÇ GİDİYOR”

KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, “İşten attığınız her işçinin çocuğu bugün okulda açlıktan bayılıyor. İşten attığınız işçinin çocuğuna 1 öğün ücretsiz yemek vermeyen bir Milli Eğitim Bakanı var tasarruf adı altında. Bu ülkenin anayasasında örgütlenme özgürlüğü var diyorsunuz ama örgütlenme hakkını kullanan işçileri işten atıyorsunuz. Direnen bütün işçilerle yan yana durmaya devam edeceğiz. Bir işçi arkadaşımız dedi ki, Sayın Bakan kapısının önüne gitmemizin işini engelleyeceğiniz söylüyor. O zaman buyursun buraya gelsin. Buradan dinlesin. İşimiz zor ama birlikte kazanacağız” dedi.

Bağımsız Maden İş Örgütlenme Uzmanı Mert Batur, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri tam ve eksiksiz olarak alınsın. Biz bunu talep etmekten utanıyoruz. Hem de milletvekilinin patron olduğu bir maden ocağında. Burada 301’in katledildiği Soma kömürlerinden beri çalışmış arkadaşlarımız var. Üretim baskısı olduğu için, İSİG önlemleri alınmadığı için patronlar servet biriktirmeye devam etsinler diye arkadaşlarını kaybettiler. 34 bin lira maaş alıyorlar. 301 öldükten sonra madencinin tepkisinden korktular, çift asgari ücretten düşük ücret verilemez diye bir yasa çıkardılar. Şimdi bin pişmanlar. Ferhat Nasıroğlu’nun içinde olduğu maden patronlarıyla yoğun iş birliği içindeki bir milletvekili grubu her sene bununla ilgili önergeler veriyor. Ortalama düzeyde bir ücret istiyorlar. Sendikaya üye olduğu için atılan arkadaşların geri alınmasını istiyoruz” dedi.



 

Kaynak: Evrensel