Gazete Emek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında konuştu.
Hatimoğulları, iktidarın çelik kubbe bahanesiyle borçtan vergi almaya yeltendiğini belirterek, "İktidar 100 bin TL üzeri limiti olan kredi kartlarından 750 TL vergi alacaklarını duyurdular. İktidar yediğimiz içtiğimiz her şeyden zaten vergi alıyor. Kazandığımız 3 kuruştan zaten vergi alıyor. Zaten yoksulun küçük üreticinin üzerine yıkılmış bir vergi sistemi var ama bununla da yetinmiyor elini yine cebimize uzatıyor ve borç olarak alınmış sayılan kredi kartındaki paranın limiti üzerinden bile para almaya çalışıyor. Bunu da çelik kubbe oluşturmak için de formüle etmekten hiç utanmıyorlar" dedi.
'DERTLERİ BEŞLİ ÇETENİN KASASINI DOLDURMAK'
Hatimoğulları konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Güvenlik adıyla toplumun işini aşını çaldılar. Bir avuç zenginin kasasını doldurdular. Hazine ve Maliye Bakanı, “Savunma projelerine kaynak gerekiyor. '750 lira vergiyi çelik kubbe için alıyoruz' diye bir açıklama yaptı. Herkese tavsiyemiz, bu iktidar milli güvenlik deyince herkes elini cebine atsın ve baksın. Bu iktidarın hırsız eli senin cebinde mi değil mi? Bu gerçekten söylüyoruz şaka olsun diye söylemiyoruz. Çünkü onlar her milli güvenlik dediklerini ellerini cebimize uzatıyorlar. Yurttaşın yoksulun cebine uzatıyorlar. Daha yoksullaşmaya hep birlikte karşı çıkarak, 750 TL’nin kredi kartı limiti üzerinden kesilmesine karşı çıkarak bizler bunu şimdilik erteletmiş olduk.
'ÇOCUKLARIN KATLEDİLDİĞİ ÜLKE'
Şunu açık yüreklilikle ifade ediyoruz; Bu iktidar, uyguladığı ekonomi politikaları en temel milli güvenlik problemidir. Bu iktidar, yurttaşımızı aç bırakmıştır. Bu iktidar sistemle el ele vererek çetelerle bu ülkeyi yönetmeye kalkmıştır.
Kadınların çocukların katledildiği bir ülkeye dönüştük. Bu iktidar bu ülke için en büyük milli güvenlik sorunudur. Bugün bu kubbenin altında en büyük yaşam mücadelesini kadınlar veriyor. Silopi’de anneler dünyanın en temiz talebi olan barışı talep ettiler. Polis onları ablukaya aldı ve devlet şiddetinin en karanlık yüzüyle karşılaştılar. Şiddete maruz kaldılar. Beyaz tülbentleri ile barış talep eden anaların tülbentlerine bu iktidarın kolluk kuvveti aracılığıyla kan sıçratmıştır.
'BÜTÇEDE HER KADINA 38 KURUŞ DÜŞÜYOR'
İktidar bu bütçeyi halkın, emekçinin, yoksulun, kadının sırtına yükleyerek bütçe yapmaya çalışıyor. Bu bütçe iktidarın politik tercihleri çerçevesinde geliştirilen bir bütçe. Bakın kadın katliamlarından bahsettik. yüreğimizi içimizi dağlayan her gün yüreğimizi paralayan ve politik olan kadın cinayetlerinin yaşandığı bir süreçte iktidarın 2025 yılı bütçesinde kadının güçlendirilmesi başlığı altında ayırmış oldukları bütçenin miktarına bakın. 5.9 milyar tl. Yani bu bütçe kadının güçlendirilmesi için her bir kadına günlük 38 kuruş düşüyor. Gerçek rakam bu. 38 kuruş. Harca harca bitmez.
'KADINA VERDİKLERİ DEĞER'
İşte kadına verdikleri değer bütçede ona ayırdıkları parada mevcut. Aklımızla alay ediyorlar. Kadınlara 38 kuruşu layık gören bu iktidar faiz lobisine tam 1 trilyon 950 milyar TL ödenek ayırmış. 2025’te faize günde 5 milyar 416 milyon lira saatte 225 milyon lira dakikada 3 milyon 761 bin lira, saniyede 62 bin 693 lira ödeyecekler. Yani sadece saniyede faize ayırmış olan bütçe 4 asgari ücrete tekabül ediyor. Asgari ücretliye emekçiye emekliye verdikleri değeri yine faiz lobisine ayırdıkları bütçe ile kıyasladığımızda ne kadar değersiz olduğunu görüyoruz.
SAVAŞA NE KADAR AYRILDI?
Sermayeye yapılan vergi kıyağının sadece 6’da biri deprem bölgesine ayrılmış. İçerde barış diyenler, güvenlikçi politikalara rekor bütçe ayırıyor. 2025 yılı içinde savunma harcamalarına toplam 1 milyar 608 milyon TL para ayrıldı. Geçen yıl 529 milyar TL idi yani yüzde 165 oranında artış göstermiş. Tam 47 milyar dolar savaş harcamalarına gidiyor. Bakın bunların dili başka söylüyor, pratikleri bambaşka. Bütçeleri ise çok başka. İktidarın meclise getirdiği bu bütçe bir sefalet, bir felaket, bir şiddet bütçesidir. Meclisteki görüşmelerde en güçlü muhalefeti biz DEM Parti olarak mutlaka yapacağız, her sene olduğu gibi.
'YAPILMASI GEREKEN İLK ŞEY NE?'
Türkiye eğer gerçekten güvenli bir sınıra sahip olmak istiyorsa yapması gereken ilk şey silahların bırakılması dış politikasını barış ve diplomasi üzerinden inşa etmesi, yapması gereken ilk şey Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmesidir. Böylece IŞİD, Nusra gibi örgütlerin sınırlarımızı kevgire dönüştürmesine izin verilmemiş olur. Barış en güvenli olandır. Bunun altını buradan hem Türkiye hem de Ortadoğu için bir kez daha çizmek istiyorum.
'GELİN BARIŞA DOLDURALIM'
Değerli Türkiye halkları hepimiz bu gerçekliği görmek durumundayız. Sahte güvenlikçi politikalar bizleri yoksullaştırdığı ekmeğimizi küçülttü. Kürt halkı bizlerin tarihsel kardeşidir. Türk Kürt Arap Acem, Ermeni ve birçok halk Ortadoğu’nun kadim halkıdır ve tarihsel kardeşlik vardır aralarında.
Halkların dilini konuşması anadilinde eğitim görmesi, anayasa haklarının eşit bir şekilde tanımlanması bir ülkeyi bölmez tam tersine halklar arasındaki dayanışmayı güçlendirir. Bizleri daha güçlü bir toplum haline getirir. Dünya savaşının zikredildiği bir dönemde savaşın yoğunlaştığı Ortadoğu’da demir kubbeler çözümün oylu olmadı. Şöyle dönüp İsrail Filistin savaşına Lübnan’a savaşa çekilmek istenen İran’daki gelişmelere baktığımızda; hiçbir demir kubbenin hiç kimseyi korumadığını gördük.
Oysa barış korurdu. Gelin Ortadoğu’da Türkiye’ye kadar gök kubbeyi demirden çelikten arındıralım, gelin gök kubbeyi barışla dolduralım. Gelin barışın sesini sadece Türkiye’den değil, sınırları aşacak sınırların çok ötesine ulaşacak şekilde barış çığlığını hep birlikte büyütelim, bunu bir temel politik çizgi haline hep beraber getirelim. Halklar kazansın, barış kazansın, kardeşlik kazansın.
'BİR BAŞLANGIÇ OLACAKSA TECRİT KALDIRILMALI'
Değerli halklarımız, şu gerçeği tespit etmeliyiz. AKP’nin dış politikası iflas etmiştir. Ama bölgede barış demek için Kürt sorununun çözülmesi bizlerin elindedir. Kürt sorunun çözüm yolu, yöntemleri ve muhatapları bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Kürt sorunun çözüm yeri meclistir. Parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir.
Demokratik zeminde siyasi partiler ve demokrasi güçlerinin tamamıdır, toplumun bizatihi kendisidir. Geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ki toplumsallaşamamış bir barış gerçek olarak bir barışı gerçekleştirememiş sağlayamamış oluyoruz.
Barış bilinci toplumun bütün hücrelerine yayılmalı ki, bütün toplum tarafından benimsenmelidir gerçek bir barış olsun. Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır. Kürt sorunun çözümünde pusula demokratik müzakere ve onurlu barıştır. Çözümü kimseden dilenmiyoruz. Onurlu bir barış için üstünlük almaya hazırız.”
BAHÇELİ'NİN SÖZLERİNE DEM PARTİ'DEN İLK YANIT
Bakın bugün MHP Genel Başkanı grup konuşmasında Sayın Abdullah Öcalan için tecrit kaldırılırsa konuşsun mahiyetinde bir konuşma gerçekleştirdi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Demokratik kamuoyu yıllardır 'Tecrit kaldırılsın’ diyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kesinlikle kaldırılmalıdır. Fiziki olarak gelsin konuşsun diyoruz. Geçen hafta, ne diyeceğini hep birlikte görelim dedik. Bu hafta da aynı sözü tekrarlıyoruz. Bırakın tecrit kalksın Sayın Öcalan çıkıp konuşsun ve ne konuştuğunu hep birlikte görelim.
‘ACİL BİR BİÇİMDE ADIM ATILMALIDIR’
Vakit geçirilmeden acil bir biçimde bu konuda adım atılmalıdır. Biz DEM Parti olarak onurlu bir barış için, demokratik cumhuriyetin inşası için ağır bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Bu günden sonra da hangi bedeller ödenmesi gerekiyorsa, DEM Parti olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzun altını buradan bir kez daha çiziyorum.
Söz veriyoruz; bu ülkeye onurlu bir barış gelecek. Hep beraber gururla barış türkülerini söyleyeceğiz. Hep beraber dışarıda mavi gök kubbe altında kuşlar, ağaçlar barış türküleri eşliğinde dans edecek. O günler yakın ey güzel insanlık, o günler yakın ey güzel Anadolu, ey güzel Mezopotamya."
'KENDİ DİLİNDEN DUYMAMIZ GEREK'
Grup toplantısı çıkışında da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hatimoğulları şöyle konuştu:
"Vakit geçmeden adım atılmalıdır. Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümü için Öcalan'ın üzerindeki tecridin kalkması kendisinin çıkması gerekli mesajları verdik, bugün Bahçeli'nin ifade ettiğinin altını çizmiş olduk. Tecridin bir önce kalkması ve sayın Öcalan'ın ne konuşacaksa kendi dilinden duymamız gerektiğinin bir kez daha altını çizdik."
'UMUT HAKKI'
Gazetecilerin 'umut hakkı'yla ilgili soruya da şu cevabı verdi:
"Umut hakkı DEM parti uzun zamandan beri dillendirdiğimiz bir konu. Yine ayrıca Avrupa Konseyi'nde önemli gündemlerden biri. Bunun mücadelesini veriyoruz."
Kaynak: Artı Gerçek