GÜNDEM

Türkiye'nin konuştuğu dava başladı: Seçil Erzan'ın savunmasında dikkat çeken ayrıntılar

Yüksek kar getirili fon vaadiyle aralarında ünlü futbolcuların da olduğu 21 kişiyi yaklaşık 25 milyon dolar ile 7 milyon 384 bin lira dolandırdığı iddia edilen Denizbank'ın eski şube müdürü Seçil Erzan'ın yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı.

Abone Ol

Gazete Emek-İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan Seçil Erzan ile Ali Yörük'ün tutuklu olduğu 7 sanıklı davanın ikinci duruşması bugün başladı. Ana duruşma salonunun yetersiz olmasından dolayı duruşma, daha büyük olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülüyor. 

Seçil Erzan ile Ali Yörük, tutuklu bulundukları cezaevlerinden jandarma eşliğinde mahkemeye getirildi. Fatih Terim’in kızı Buse Terim Bahçekapılı ile eşi Volkan Bahçekapılı ve bazı müştekiler ile avukatları salonda hazır bulundu. Saat 10.30’da başlaması beklenen duruşma, saat 11.10’da başladı. Semih Kaya da tanık olarak dinlenilmek üzere mahkemeye geldi.

20 Kasım 2023'te görülen ilk duruşmada mahkeme, gelmeyen müştekiler Arda Turan, Selçuk İnan, Emre Belözoğlu, Buse Terim Bahçekapılı, Bülent Çeviker ve İsmail İbrahim Çağlar’ın hazır edilmesi için avukatlarına süre vermişti.

Seçil Erzan dahil tüm sanıkların savunma yaptığı ilk duruşmada, 11 müşteki beyanda bulunmuştu. Ara kararını açıklayan mahkeme, tutuklu sanıklardan Atilla Yörük ile Nazlı Can'ın tahliyesine, Seçil Erzan ile Ali Yörük'ün ise tutukluluk halinin devamına karar vermişti."

Birleşen dosyalar kapsamında savunma yapan Seçil Erzan, ek iddianamelerin kendisine tebliğ edildiğini belirterek, borsana kaybettiği 1 milyon lirasını kaybettiğini söyledi. Seçil Erzan'ın savunması sırasında ara ara sesi titredi, savunmasını ağlamaklı bir ses tonuyla yapmaya devam etti.

"KAYBETTİĞİMİ YERİNE KOYMAM GEREKİYORDU"

Erzan, savunmasında şu ifadeleri kullandı:

“Denizbank’ın Florya Şubesi'nde başladığımda kaybettiğim parayı yerine koymam gerekiyordu. Atilla Baltaş'tan bana yardımcı olmasını istedim. Ama para konusunda değil, borsa spekülasyonu yapan kişilerle benim için konuşmasını istedim. Atilla Baştaş, kendisinin bana yardımcı olabileceğini söyledi. 100 bin TL'lik kredi çekip, 30’unu bana verdi. Bu kredinin faizini ben ödüyordum. O dönem paraya ihtiyacım olduğu için maliyete katlanıyordum. Benim kendisinden böyle bir talebim olmamıştı. 

Benim özel bankacılık hesabım vardı. Bu hesabın getirdiği faiz oranı, vadeli hesabın faiz getirisinden daha yüksekti. Şube müdürlerinin özel bankacılıkta bu parayı değerlendirme yetkisi de var. Bu işlem banka içinde yasak olan bir işlem değil. Tanın Yılmaz o dönem bana 93 bin Euro gibi bir para verdi. Bu parayı özel bankacılık hesabıma yatırdım. Bu aleni bir şekilde yapılmıştı. Tanın, bu parayı biriktirmek istiyordu. Ben de bu parayı değerlendiriyordum. 2013 yılında da kredi çekip bana verdi. Annesine babasına da kredi çektirip bana verdi. Kredi faizleri ödeniyordu üzerine kar elde ediliyordu.

"GELİRDEN ÇOK ÖDEDİĞİM KREDİ TAKSİTLERI VARDI"

Merve ile Tanın'ın parasını ben kendi hesabımda değerlendiriyordum. Hüseyin abi de bana para verdi. O paradan ona lazım olduğu kadar veriyordum. O parayı değerlendiriyordum ama ciddi bir faiz yükü de vardı. Onu da ben ödemek zorunda kaldım. Gelirden çok ödediğim kredi taksitleri vardı. İnsanlara az verdiğim zaman bozuluyorlardı. Ben hiçbir şey söylemedim kendi para getirdi. Herkesin hayat standardı yükselmeye başladı ve daha çok para getiriyorladı. Annemle ilgilendikleri için 'hayır' diyemiyordum. 

"AİLE İÇİNDE BİR İŞ OLDU"

Hüseyin abi kız kardeşinin parasını getiriyordu, arkadaşlarının parasını getiriyordu. Beni arayıp, '100 bin lira var sana getiriyorum' diyordu. Musa Köse vardı, 15 bin dolar para verdi,  '75 bin dolar para ödenecek' dedi. Ben 'tefecilikte bile bu kadar faiz yok' diyordu, 'sen yaparsın kızım' demeye başladı. Nazlı ile 2019'da karşılaştık. Annemle ilgilenmeye başladı. Sonra Nazlı da etrafından paralar alıp değerlendirmem için bana getirmeye başladı. Akraba, aile içinde bir iş oldu. İnsanlar beni gördüğünde 'Seçil'i gördüğümüz zaman gözümüzün önünde para canlanıyor' demeye başladı.

"ANKARA'DA NÜFUZLU ARKADAŞ"

Atilla Baltaş, bana verdiği paradan çok fazla faiz istemeye başladı. İstediği parayı veremez oldum. O zaman da korkularım başladı. Bankaya gelir, rez,ll,k çıkar diye. 2021'de Atilla Baltaş 250 bin dolar daha getirdi, kendi parası olduğunu söyledi. O dönem akıl tutulması olmuştum, korkuyordum. Emirhan diye birinden bahsetti. Ankara'da nüfuzlu bir arkadaşıymış. Bana verdiği paraların faizini ödemek zorunda kalıyordum. Ben bu parayı ödemiyorum demeye başladım. Bir firma varmış, kağıt alım satımı yapıyorum diyerek o parayı alıyor. 'Ben sözleşme yaptım ödemek zorundasın' diyordu. Ben sözleşmeyle bana parayı ödettirmeye çalıştığını sonradan farkettim. Atilla Baltaş bana para getiriyordu ve bunun faizini istiyordu. Ödemekte zorlanıyordum. Ama başka açıklar da olduğu için sonradan getirdiği paraları da almak zorunda kalıyordum. 2020’den itibaren de sonrakinden alıp, öncekini ödemeye başladım.

Altın alıp sattığım da oldu. Parayı artırmak için elimizden gelen her şeyi yaptım. Atilla'ya verdiğim paralar, toplu bir kişinin parası değildi, içinde benim çektiğim krediler de vardı, biriktirdiğim de vardı, başkalarının paraları da vardır. 2022 Nisan ayında Süleyman Arslan'dan para aldım. Bu tarihe kadar Atilla Baltaş dışında aslında kimseden aldığım bir para yok. Dışarıdan sadece Evrim Pınar Güzel'den para aldım. Ali Yörük, 2022 Kasım'da geldi. Nuri Köşkdere'den de para almıştım. Ali'den para almadan önce dövizcilerin parasını ödemek için Nuri'den aldım, sonra Ali'den aldım. Süleyman amcaya en son 'lütfen bana yardım et' dediğimde 200 bin dolar gönderdi. Ali'ler Nuri Köşkdere'den para kazandıklarını görmüştü.

2022'DEN SONRA 'GİZLİ İŞLEM' DEMEYE BAŞLAMIŞ

Ben hiç kimseye 'fon yapıyorum, hesabı sizin adınıza değerlendiriyorum' demedim. Hepsi zaten yakınımdı. İnsanlar yakınlarına ne diyordu bilmiyorum. 2022'den sonra 'gizli saklı bir iş' demeye başladım. Ama 2022'den önce 'fon yapıyorum' demedim. Ali'ye de taahhüt verdim paraya ihtiyacım olduğu için. Ali'nin getirdiği 2 tane 5 milyon TL'den biri tefeci parasıymış. Patrayı verdiğinde söylendi bana. O tefeciler istanbul'da galereciymiş. Ertesi gün 100 bin dolar yatmazsa Ali dışarı çıkamıyordu bu yüzden Ali'ye birşey olacak diye çok korkuyordum. Ali'nin bir suçu yok. Metin Taş'tan da para aldım. O da tefeciden almış, yazışmalarda çıktı. Süleyman Aslan, banka müdürü olmamı bile umursamadı, beni kefil olarak gösterdi. Aramızda sözleşme yaptık ama ne sözleşmesi yaptığımızı bilmiyorum. İnsanlar fon demeye başladıklarında o da fon demeye başladı. Süleyman Aslan, banka müşterisi ordan tanıyorum. Ödenen faizleri Ali'den alınan Süleyman'a verildi, Merve'den alınan Nazlı'ya verildi. Para bir yerde birikmiyor, birinden diğerine gidiyordu.

"ALDIĞIMDAN FAZLASINI VERMEK İSTEMİYORDUM"

2021'de Merve bana 1.2 milyon TL getirdi. Bu para 400-400 şeklinde verilmiş ama biz 150-150 şeklinde vermek zorunda kaldık. Merve ile aramız bozulmaya başladı. 'Ben kendimi Afyonda rezil edemem, babam para vermiş vericeksin' diyordu, öderken yalvarıyordum onlara ama ödenmesi gerekiyordu. Aldığım paraların çok daha fazlasını vermek istemiyordum, çok fazla istiyorlardı, vermemek için elimden geleni yapıyordum. 1 milyon 200 bin TL, 4 milyon TL olarak verildi.

"HERKESİN YAŞAM STANDARTLARI YÜKSELİYORDU"

Hayatımdaki herkesin yaşam standartları yükseliyordu. Arabalarının modellerini yükseltiyorlardı, kimisi daha fazla tarla elde ediyordu. 3 katı 5 katı paralar alıyorlardı. Nuran Şengüler’den de para aldım, Deniz Güzel’den aldım, Pınar’dan aldım. Sırf o şeyi döndürebilmek için. Söylediklerimin yüzde 85’i 95’i doğrudur. Evrim Pınar Güzel'den 'özel bankacılıkta değerlendiriyorum' diye aldım. O para değerlendi ama ondan sonrakiler değerlenemedi. Zaten aldığım para 1 saat sonra başkasın.

"PARA ALMAK İÇİN BİR SÜRÜ YALANLAR SÖYLEDİM"

Arda Turan'a 'para değerleniyor' demedim. 'Bekle' diyordum, 'bu iş resmileşsin sonra sana fon kurarız' dedim. ‘Fatih terim fonu varmış, Hakan Ateş fonu varmış' demedim. Ben abuk sabuk şeyler söyledim. İnsanlar bana şube müdürü sıfatımla paraları verdiler. Selçuk İnan şubeye çok sık geliyordu, 'Semih çok para kazandı sen de girmek ister misin' dedim ona. 'Olabilir ama, Semih'e sormadan olmaz' dedi. Selçuk İnan'a 'gizli bir işlem yapılıyor' dedim. İnsanlardan para almak için bir sürü yalanlar söyledim. Bankacılık işlemlerinde 'Saklama' denen bir işlem var. Bu gizli işlem orada yapılıyor dedim, bir şeyler yapılıyor dedim ama 'Fatih Terim fonu ya da Hakan Ateş fonu' demedim. En son Emre Belözoğlu'na fon dedim. Buse Terim Bahçekapılı'dan da faiz ödemek için para istedim."

"MASAK HERKESİ ARAŞTIRSIN"

Ben Semih Kaya'dan ilk 300 bin dolar aldım. 1 milyon 300 bin dolar geri ödedim. Bu parayı tekrar aldım, Süleyman Aslan'a üzerine 100 bin ekleyip verdim. Semih'in parası içeride kaldı. İş, içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştı. Nuran Şengüller, Pınar Deniz Güzel eksiye düştü. Burhan amca daha gelmemişti. Metin Taş benden para aldı. Merve Yılmaz 1 milyon 400 bin dolar almıştı. Fazla aldıklarını söylediğim insanlar bende paraları kalmadığı halde para istemeye devam eden insanlar. Ali Yörük'ün ilk tefecilerden aldığıpara ödendi. Avukatlarla sözleşme yapmadım, bana A4 kağıdına imza attırdılar. MASAK herkesi araştırsın. Kime para verdiysem kim ne aldıysa ortaya çıksın."

"HERKESİN BİR TEFECİSİ VARDI ÇOK KORKUYORDUM"

Ben paraları vermek zorundaydım, aslında zimmet de yapmıyordum, cebime giren bişey de yoktu. Ben Levent'e geçtiğimde sadece Semih Kaya'ya borçluydum. Başka bimseye bprcum kalmamıştı. Diğer herkes faiz almıştı. İddianamedeki bazı yerleri okuyamadım, Pınar da eksideydi. Semih benden daha fazla para istedi. Ben Ayla Akman'dan para almaya başladım, ben parayı verirken ana para artı faiz şeklinde veriyordum. Ben mesela 300 alırken 'sana 750 vericem' diye alıyorum, 400 verdiğimde geri kalan söylediğimi de istiyordu. Herkesin bir tefecisi vardı, ben çok fazla korkuyordum. Bankadaki işimi kaybetmekten korkuyordum.

"BÜYÜK PARALARI BANKADA ALDIM"

Mahkeme başkanı, Seçil Erzan'a WhatsApp konuşmalarında insanlardan sürekli para istediğini hatırlatması üzerine Erzan, "Para kazanan bana bir tanıdığını getiriyordu. Semih bu kadar faiz almasa böyle olmayacaktı. Ben hesabımı yaptığımda Sadece Selçuk İnan'a borcum kalıyordu. Paraları bankada aldığım da oldu, elden aldığım da oldu. Büyük paraları bankada aldım, diğer paraları evlerinden aldım. Semih'e 4 buçuk milyon dolar fazla verdiğimi farkettim yaptığım hesapta, ana paranın üstünde" dedi. 

"HERKESTEN DAHA İYİ DOLANDIRICI OLURDUM"

Dolandırıcı olmayı seçseydim belimde silahım, 10 korumam oldurdu, daha iyi yerlerde olurdum. Böyle bir hayatı seçmiş olsaydım ya çok güçlü bir kadın olurdum. Ya da herkesten daha iyi dolandırıcı olurdum. Yasadışı bir şeyler yapardım. İnsanlar mağdur oldu çok özür dilerim. Kim ne aldıysa çıkarsın, bu paralar ödensin. Mobeselerle, HTS'lerle her şey kayır altındadır. Ben banka müdür olmasaydım kimse bana para vermezdi zaten. Ben iyi bir Kimilerinin kızı kimilerinin kardeşiydim, bankacısıydım. Bu insanlar bir şekilde paralarını kaybetti. Nazlı da Ali'de her şeye şahit. Anlatsınlar. Ben içeride çuval çuval yazılar yazıyorum.

İçeri girdiğimden beri paranın nerede olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Ben kimseye kötü davranmak istemedim. Benim mabedime girdiler. Fatih Terim'i, Oğuzhan'ı konu ettiler. Konu nerelere geldi. Ben annemi göremiyorum. Bana kimse sahip şıkmadı. İnsanlar, beni dolandırıcı diye biliyor. Televizyonda, gazetelerde böyle görünüyorum. Ben bu yüzden televizyon izleyemiyorum"

Erzan'ın ifadelerinin ardından duruşmaya ara verildi.

"PARA VARAN HERKES FAZLA FAZLA ALDI"

Duruşmanın ardından Erzan ifadelerini şöyle tamamladı: 

"Para veren herkes fazla fazla para aldı. Ufak tefek alanlar da oldu. Atilla Baltaş ile Ali'nin getirdikleri tefeciler o kadar yüksek faiz almasaydı kimsenin kaybı olmayacaktı. Ben, ‘birilerini dolandırayım' gibi bir şey yok. 

İlk kez Atilla Baltaş'ın tefecilerinden alınan para faiz ödemesine gitti. Mert Zeydanlı, benden senet aldı. Konuştuğumuz saçma sapan sistemin içinde Nur Erkasap'ın parası vardı. Nur abla ile Mert Zeydanlı parayı paylaşacaktı. Nur Erkasap'tan da para aldım ama ne kadar olduğunu ve ne kadar ödediğimi hatırlamıyorum. Bu ödemelerin yüzde 90’ı elden oldu ama dönem dönem EFT'ler de oldu. Tanın Yılmaz’ın ödemelerinden bazıları transfer şeklinde oldu.

Banka Şube Müdürü olduğum dönemde adıma bir icra ya da ipotek olmadı. Bankadan ufak tefek personel kredileri çektim. Onun dışında Ziraat Bankasında bir kredi çekmiştim ama onun dışında kredi çekmedim. O dönem kendi adıma bu kadar yüksek miktarda kredi çekemiyordum, o yüzden başkalarından kredi çekip vermelerini istiyordum."

SAVCI'DAN ERZAN'A SORULAR

Savcı, Seçil Erzan’a paraların nerede durduğunu sordu. Erzan, cevabında “Şubedeki hesabımda duruyordu. Bankanın hesabı değildi. Kendi hesabımdı” dedi. 

Savcı, “Kağıtlara notlar almışsınız ama derli toplu bir kaydı var mı” diye sordu. Erzan, “Herkes kendi hesabını tutuyordu. Bir yerden sonra ben kimin ne kadar olduğunu bilmiyordum” dedi. Sorularına devam eden duruşma savcısı, BDDK maddesine göre banka müdürlerinin mal beyanında bulunması gerektiğini, mal beyanında bulunup bulunmadığını sordu. Erzan, “İnsan kaynakları istiyordu dönem dönem. Zaten müfettiş denetiminde olan bir konu. Varlıklarımız, banka tarafından kontrol ediliyordu” dedi.

Savcı, “Bu tarihten önce bu kişiler paralarını değerlendirmek için size mi geliyorlardı” diye sordu. Seçil Erzan, “Merve ile Tanın dışında paralarını değerlendirmem için bana gelen olmadı. Ben istemeden insanlar bana para getirmeye başladı. Ben faiz verince insanlar daha fazla kazanmak için paralarını getiriyordu. İnsanlar yakınlarının paralarını getiriyordu. Ben o paraların kime ait olduğunu da bilmiyordum. Yüksek getiri vaadinde de sadece çok sıkıştığım dönemde bulundum” şeklinde cevap verdi.

Savcının bahsettiği gizli işlemi sorması üzerine Erzan, “İnsanlara gizli işlem dediğimde ‘Saklama' denen göremediğimiz hesaplar var. Bu hesapları göremiyoruz” diye cevap verdi. Savcı, kırık telefonu da hatırlatarak, Erzan'a kaç telefon kullandığını sordu. İki telefon kullandığını söyleyen Erzan, başka bir telefonunun olmadığını söyledi.

'FATİH TERİM FONU' SORUSU

Mahkeme başkanı, müştekilerin kendilerine, ‘Fatih Terim fonu' ile ‘Hakan Ateş' fonu dendiğini beyan ettiklerini söyleyerek bunun sebebini ve kimlere bunu söylediğini sordu. Erzan, “Volkan Bahçekapılı'ya söyledim. Bülent Çeviker'e Genel Müdürlük’te yapılıyor dedim, İbrahim Çağlar'a söyledim. Tam olarak kime ne söyledim hatırlamıyorum” şeklinde yanıt verdi.

Savunmanın ardından mahkeme, avukatların sorularını aldı. Avukat Rezan Epözdemir, dosyadaki tutanaklara yansıyan ifadelere göre, Seçil Erzan'ın bu olaylar ortaya çıktığında Denizbank'ın merkez binasına götürülmesiyle ilgili, “Banka yöneticilerinin bir sorumluluğu yoksa, neden size, ‘ortada zimmet yok diye ifade ver’ dediler, motivasyonları neydi?” diye sordu.

Mahkeme başkanı da avukata müdahale ederek, sanık Erzan'ın yöneticilerin motivasyonunu bilemeyeceğini söyledi. Erzan, “Ben zaten onlara ‘bu parayı ödeyeceksiniz değil mi' diye soruyordum sürekli” dedi.

İDDİANAME

İstanbul Cumhuriet Başsavcılığınca düzenlenen ilk iddianame ve dava açıldıktan sonra hazırlanan ek iddianamelerle birlikte Seçil Erzan'ın 21 kişiye yönelik, 'nitelikli dolandırıcılık' ve  'özel belgede sahtecilik' suçlarından 77 yıldan 152 yıla kadar hapsi talep ediliyor.  Diğer 6 şüpheli Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk hakkında da, 'nitelikli dolandırıcılık' sunundan 3 yıldan 65 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezaları isteniyor.



 

Kaynak: Cumhuriyet