Türkiye'de hiçbir iktidar AKP kadar uzun ömürlü olmadı. AKP'nin de düşünsel olarak ömrü sona ermek üzere. 2001 yılında temeleri atılan partinin kurucuları birbir ayrılıyor. Hepsinin de özelikle vurguladığı ortak nokta, "Biz bu amaçlarla başlamamıştık ama şimdi bambaşka bir yere doğru gidiyor" şeklinde. Ama Türkiye'de partilerden ziyade isimler ön plandadır.
AKP de önce sisteme karşı muhalif bir duruş olarak başladı ama giderek sistemin kendisi oldu hata sistemi kendisine benzetmeye başladı. Ben oldum olası zaten Dinciler'in kurduğu partilerden hep uzak durdum. Din üzerinden siyaset yapan partiler bana hep iki yüzlü gibi geldi. Deflarca yanılmadığımı da çok net gösterdiler. Refah Partisi'nin içinden çıkarak kendilerini "yenilikçi liberal" olarak tanımlayan AKP'li bu grup şimdi tamamen dağılmış durumda.
AKP'de o gruptan kalan tek kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan. Abdullah Gül, Ali Babacan, Abdüllatif Şener, Hüseyin Çelik, Beşir Atalay gibi isimlerin hepsi partiden uzaklaştı. Bir de Babacan'ın "Danışmanımdı sonra geldi Başbakanım oldu" dediği Ahmet Davutoğlu var.
AKP'den ayrılanlar daha önce de parti kurmaya çalıştı. Hata Abdüllatif Şener bir parti de kurdu ancak birkaç ay sonra kapatmak zorunda kaldı. Mevcut Türkiye şartlarında yeni bir parti kurmak çok zor. Çünkü yeni kurulacak bütün partiler için mutlaka, "FETÖ" bağlantısı var iddiaları konuşulacak.
Ama Davutoğlu ve Babacan yaklaşık bir yıldır derinden yeni parti hazırlıklarını sürdürüyor. Davutoğlu bunun için onlarca il gezdi toplantılar yaptı. Kurucular kurulunu belirledi. Parti programını hazırladı. Hatta Babacan'ın söylemine göre Davutoğlu birçok ilin başkan ve yöneticilerini bile belirledi.
Davutoğlu'nun birkaç tane toplantısına ben de gazeteci olarak katıldım takip ettim. Elazığ'daki toplantısında kendisi ile ilginç bir diyaloğumuz da oldu. Konuşacağı yere yakın bir masada bilgisayarımı açmış haber hazırlığı yapıyordum. Kendisi içeri girdi tüm masaları tek tek dolaşarak gelenlerle selamlaştı. Sonra benim masama geldi. Merhabalaştık sonra "ne yapıyorsunuz" diye sordu. Ben de, "haber yazıyorum" dedim. "Aman özgür haberler yazın, zaten birçok yer bizi görmezden geliyor bizi yazmıyor" dedi. Ben de, "Ahmet Bey sizin başbakanlığınız zamanında benim çalıştığım İMC TV kapatıldı. Biz o zaman da özgürce yazmaya çalışıyorduk ama şimdi size uygulanan sansüre karşı yine özgürce biz sizi yazmaya devam ediyoruz" dedim. Hafif gülerek elini omuzuma vurdu ve masasına geçti. Benim masamla onun masası arasında muhtemelen 3-4 metrelik bir mesafe vardı. O mesafeyi yürürken derin derin bir düşündü. Neler düşündüğünü az çok tahmin edebiliyorum. Evet, ben Davutoğlu'nun o zamanki konuşmasını da yazdım haberleştirdim ve birçok yere servis ettik.
Davutoğlu Başbakan iken kapatılan televizyonlarımız, ilan edilen OHAl'ler, sokağa çıkma yasakları falan filan bunlar hep oldu. Ama Demirtaş'ın söylediği gibi düşük profili bir Başbakan'ın bu kararları almadığını bu kararların altında sadece imzası olduğunu biliyoruz. Bu kararları kimlerin verdiğini ve Davutoğlu'nu kullandığını da biliyoruz. Daha önce birçok kişiyi kullanıp sonra bir köşeye attıkları gibi.
Her ne olursa olsun AKP'nin 18 yıllık iktidarındaki günahların hepsinde bu kişiler de ortak. Ama bir tek kişinin onayı olmadan asla bu kararların hiçbiri çıkmazdı. Şimdi gelelim yeni partilere.
Davutoğlu ve Babacan'ın partileri ne yapabilir?
Davutoğlu'nun partisi daha çok muhafazkar bir kesime hitap edecek. Davutoğlu şimdiden geçmişe ilişkin açıklamalar yapıyor. Geçmişte hatalar yaptıklarını falan söylüyor. Tabi halk artık bunu yemiyor. Yüzde 49 ile başbakan seçildikten sonra nasıl bir grup toplantısında başbakanlığı elinden alınıp Binali Yıldırım'a verildiğini de biliyoruz. Kendisi o zaman hiçbir itirazda bulunmadı.
Kürt illerinde yaşananların sorumlusu olarak Kürtler Davutoğlu'nu da sorumlu görüyor. Bu nedenle Kürtler'den Davutoğlu'na oy çıkmaz. Kürt bölgesinde en fazla CHP kadar oy alabilir ondan fazlası çıkmaz. Batı illerinde ise yanına alacağı kişilerin durumuna göre belki yüzde 4-5 arasında bir oy oranına ulaşabilir. Ama daha fazlası rüya olur.
Ali Babacan ise Davutoğlu'na göre daha az tartışılan bir isim. AKP'nin kurucularından olan Babacan birkaç dönem ekonomi bakanlığı ve bir dönem başbakan yardımcılığı yaptı. Gündeme dair çok fazla açıklamaları olmadığı için açıkçası daha az tartışılan bir isim olacak.
Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Abdullah Gül'ün de yanında olması onun elini biraz daha güçlendiriyor. Geçenlerde Habertürk'te katıldığı programda Gül'ün sadece yanlarında bir kanaat önderi olarak duracağını söyledi. Bakalım süreç ne gösterecek. Ama Babacan ve ekibi eğer güçlü bir kadro kurarlarsa yeni bir İYİ Parti olabilirler. Babacan'ın yanında eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eski Maliye Bakanı Nihat Ergün gibi isimler de var.
Ama kurucular kurulunda başka kimler var o konu henüz netliğe kavuşmuş değil. Diyarbakır'da bulunan halk ve STK temsilcileri ile sık sık konuşuyoruz sohbet ediyoruz. Diyarbakır'da Babacan ve ekibine olan sıcaklık ve ilgi biraz daha fazla. Yani AKP'nin bölgedeki oyları Babacan'ın partisine kayabilir. HDP'den onlara bir kayma olur mu; zannetmiyorum. Babacan'ın Avrupa Birliği'ne olan yakınlığı, yüzünü Avrupa'ya dönmesi, daha liberal politikalar ile çökmüş olan ekonomiyi düzelteceğine olan inancı bazı kesimlerde de olumlu bir karşılık buluyor.
Babacan Partisi'nin iktidar olma ihtimali çok düşük. Artık Türkiye'de tek başına iktidar olma gibi bir durumu çok zayıf görüyorum. Son yerel seçimler, Türkiye'de gelecekte olacak seçimlerin nasıl bir durumda yapılacağının da en iyi habercisi oldu. Artık seçim ittifakları önemli olacak ve seçim sonuçlarını belirleyecek. CHP, İYİ Parti, Saadet, HDP ve Babacan'ın kuracağı bir seçim ittifakı Cumhur İttifakını geride bırakarak iktidar olabilir.
Eğer Saadet Dışındaki bu 4 partiden biri eksik olursa yine Cumhur ittifakı belki Davutoğlu ile kuracakları bir ittifakla iktidara gelebilir.
HDP'nin de biraz daha yeni politikalarla seçmenlerini zinde tutması lazım. Demirtaş dönemine olan özlem HDP seçmeninde çok net görülüyor. Yeni Eş Başkanlar'ın bu atmosferi seçmenlere gösteremediğini görüyoruz. Yeni oluşumların çerçevesi iyice netleştikten ve kadroları beli olduktan sonra belki daha sağlıklı bir analiz yapabiliriz.