CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'dan İstanbul'a yaptığı 'Adalet Yürüyüşünün' ardından, HDP ise Diyarbakır'dan 'Vicdan ve Adalet' nöbetlerini başlattı. Diyarbakır'dan başlayan bu nöbet İstanbul ve ardından da Van'da devam etti. Şimdi ise nöbet sırası İzmir'de.
Diyarbakır ve İstanbul'daki nöbetleri takip edemedim ancak Van'daki bir haftalık nöbetin büyük bir bölümünü takip ettim.
Vicdan ve Adalet nöbetleri ile ilgili gözlemlerimi sizinle paylaşmak istedim.
Nöbetin ilk günü yoğun bir polis ablukası ile başladı. Polisler Musa Anter Parkı'nda başlayacak olan nöbete Başbakanlık tarafından verilen sarı basın kartı olmayanların alınmayacağını söyledi.
Başta HDP Sözcüsü Osman Baydemir olmak üzere HDP'li vekillerin çok doğru ve ilkeli bir duruşu oldu. Gazeteciler içeri girmeden grup toplantısını yapmayacaklarını söylediler. Onların bu duruşları sayesinde bizler de içeri girebildik.
Nöbetle eş zamanlı olarak Hakkari'nin Şapatan Köyü ve Van Cezaevi'nde siyasi tutuklulara uygulanan darp ve 'işkence' iddiaları gündeme geldi. Nöbetle birlikte HDP'li vekillerden oluşan iki heyet bu iki olayı incelemek üzere nöbet yerinden ayrıldı. Daha sonra gözlemlerini kamuoyu ile paylaştılar.
Van'daki 7 günlük nöbetin en önemli iki gündemini bu olaylar oluşturdu. HDP'nin bu Vicdan ve Adalet nöbeti sayesinde iki olay da gündem oldu. En azından kamuoyu yaşananlar hakkında bilgi sahibi oldu.
7 gün boyunca Serhat Bölgesi'nden il ilçe teşkilatları ve STK temsilcileri nöbeti ziyaret etti. Polisler ilk gün ki gibi çok fazla bir zorluk çıkarmadı ama yine de alanın etrafı 3 halkalı bariyerlerle kapatılmıştı.
Gelenler grup grup içeri alınıyordu. Biz gazetecilere ise ilk gün dışında yapılan tepkiler karşılığını buldu ve çok fazla bir zorluk çıkarılmadı. Her gün Gazete Emek olarak canlı yayınlarla nöbette olan biteni ve açıklamaları takipçilerimizle paylaştık.
Nöbete gelen gazetecilerin birçoğu benim gibi KHK mağduruydu. Hepimizin ya televizyonu, ya gazetesi ya ajansı ya da internet sitesi kapatılmıştı. Ama bizler sosyal medya araçlarımızdan yine de gazetecilik yapmaya çalışıyorduk.
HDP'li vekiller de bize çok yardımcı oldu. Başta HDP Sözcüsü Osman Baydemir olmak üzere röportaj talebimize hiçbiri olumsuz yanıt vermedi.
Bu ana kadar daha çok olumlu şeylerden bahsettim. Biraz da gözüme çarpan olumsuzlukları yazmak istiyorum.
Serhat'tın en önemli ve en büyük şehri Van'da yapılan böylesi önemli bir etkinliğe çok daha fazla kişinin katılmasını beklerdim.
Örneğin bu nöbet çözüm sürecinde ve seçim yakın olsaydı binlerce kişi kendisini orada göstermek için gelirdi.
Sürecin iyi olduğu dönemde HDP'de yöneticilik yapmış, il ilçelerde başkanlık yapmış olanların birçoğu nöbete gelmemişti.
Kayyumlar atanmadan önce DBP'li belediyelerde daire başkanlığı yapmış, müdürlük yapmış, önemli görevlerde bulunmuş kişilerin birçoğu yoktu.
Bu görmediğim kişiler 2014 yerel seçimlerinde ellerinde parti bayrağı ile yatan, sokakta parti bayrağı ile dolaşan ve en çok ahkam kesen kişilerdi. Cezavi'den olanları tenzih ediyorum. Ancak kayyumlarla birlikte belediyelerde kazandıkları ile kafe açan bu arkadaşlar acaba hangi amaçlarla bu nöbetlere hiç uğramadılar.
Daha önce yazdığım bir yazıda bu kişileri "Bankamatik devrimcileri" olarak nitelemiştim. Polis kamerası nöbetin girişinde gelip giden herkesi çekiyordu. Belki de yeni süreçte o kameralara takılmak istememişlerdir.
Çünkü bu süreçte adalet ve vicdan kavramları çok tehlikeli. Allah korusun banka kartlarına zeval gelir!
Neyse ki bu sürecin böyle bir süzgeç görevi de var.
Şimdi nöbet İzmir'de devam edecek. İzmir'in ardından ise beli bölgelerde yapılacak olan mitinglerle HDP'nin etkinlikleri sürecek.
Her ne kadar ciddi eksiklikleri olsa da hem CHP'nin hem de HDP'nin yaptığı çalışmalar ve etkinlikler önemlidir değerlidir...