AKP'nin son bir aydır yeni bir politikaya doğru ilerlemek istediğini artık herkes görüyor. MHP'nin kendilerine bir fayda sağlamadığını hata kendilerinden götürdüğünü anlayan Erdoğan şimdi yeni bir rota çizmek istiyor. Bu rotanın ilk adımı sanırım Berat'ı vermek oldu. ABD'de Biden'ın seçilmesi ile birlikte eski politikalarda ısrar edemeyeceğini anlayan Erdoğan muhalefetin çok eleştirdiği Berat'tan vazgeçerek yeni sürece başladı.
Hemen ardından Adalet Bakanı Gül ve Erdoğan'ın 'yargı reformu' açıklamaları geldi. Açıklamalardan sonra MHP kanadından art arda sert hamleler geldi. İlk olarak Alaattin Çakıcı'nın Kılıçdaroğlu'na yönelik tehditleri geldi.
Bu tehditlere Bahçeli sahip çıkarken Erdoğan'dan ise bir açıklama gelmedi. Eş zamanlı olarak Erdoğan'dan bağımsız olduğunu düşünmediğim Arınç'ın açıklamaları geldi. MHP'nin Çakıcı hamlesine Arınç cevap verdi. Ancak bu hamleye MHP ve AKP'nin milliyetçi kanadı tarafından sert tepki gösterildi.
Bunlar yaşanırken Diyarbakır'da bulunan avukatlara ve HDP'lilere yönelik yeni bir operasyon başlatıldı. Diyarbakır'daki Kemal Kurkut davası başta olmak üzere birçok davada beklenmeyen sonuçlar çıktı. Bu karşılıklı hamlelerin ardından Erdoğan 'Cumhur ittifakı'na sahip çıktığını açıkladı. Sadece bununla da yetinmedi. Arınç ve Çakıcı hamlelerinden sonra Erdoğan yaptığı açıklamada Arınç'ı eleştirdi. "Nifak tohumu" ve "Geziciler ile bir araya geleyemeyiz" dedi. Halbuki 20 yıldır çok yakından tanıdığımız Cumhurbaşkanı Erdoğan eğer Arınç'ın sözlerini onaylamıyorsa ilk gün "görevden affını isterdi". Arınç bu açıklamayı kendi insiyatifi ile mi yaptı bekleyip göreceğiz. Son yaptığı açıklamada Erdoğan'ın açıklamalarının kendisini rencide ettiğini söyledi. Eğer Erdoğan'dan bağımsız açıklama ise Erdoğan'ın bu son açıklamasından sonra istifa eder. Yok eğer Erdoğan'ın bilgisi dahilinde ise Yüksek İstişare Kurulu'ndan istifa eder ama AKP'de devam eder. Böylece hem Arınç'ın açıklamaları hedefine ulaşmış olacak hem de Erdoğan Cumhur ittifakına gerekli mesajı vermiş olacak.
Peki Çakıcı'nın açıklamasına bir şey dedi mi? Hayır bir hafta oldu henüz o konuya ilişkin bir şey söylemedi. Avrupa Birliği hedeflerini yeniledi. Peki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin defalarca verdiği kararlara karşı hamleler yapan Erdoğan ve Türkiye'nin nasıl bir AB süreci olacak o da çok muamma. Yeni bir çözüm süreci başlar mı? tartışmaları da yoğun bir şekilde başladı. Bir tarafta ise onbinlerce insan cezaevinde.
Bu cezaevinde olanlar geçmişte olduğu gibi yeni bir açlık grevi süreci başlatabilir mi? Bence başlayabilir. Bunun tartışıldığına dair haber kaynaklarımdan bilgiler alıyorum. Ama her ne olursa olsun ben açlık grevleri pratiğinin yeniden hayata geçirilmesini doğru bulmuyorum.
Doğrudan insanların sağlıkları dışında başka yöntemlerin bulunabileceğini düşünüyorum. Bundan sonra ne olacağı da çok merak ediliyor. Size bundan sonra ne olacağını net bir şekilde anlatayım. Yeşilçam sineması için önemli bir simge vardır. Silah göründüyse mutlaka patlar diye.
Evet bu silah çıktı artık. Hem AKP hem de MHP kanadı silahlarını ve kılıçlarını çekti. Bu yargı reformu ve AB açıklamaları üzerine sert bir kavga başlar. Aslında Erdoğan'ın da bir kavganın başlamasını istediğini düşünüyorum. Cumhur İttifakı'nı bozan taraf kendileri olmak istemiyor. Ama bir taraftan da bu ittifakın bozulmasını istiyor. Çünkü MHP ile birlikte AKP'nin oyları sürekli olarak düşüşe geçti. 30 yıldan fazladır ellerinde bulunan birçok belediyeyi de kaybettiler.
İlk yapılacak bir seçimde iktidarı da kaybedeceklerini artık çok iyi biliyorlar. İlk olarak CHP ve İYİ Parti'ye bir yaklaşım olacaktır. Hangi parti buna sıcak bakar bekleyip göreceğiz. Ancak Ümit Özdağ'ın açıklamaları ile birlikte CHP ile İYİ Parti arasında bir soğukluğun olduğu kesin. Çakıcı'nın tehditlerine ilişkin Akşener 3 gün sonra konuştu. Hangi parti bu süreçte AKP'ye yanaşırse ilk kaybedecek parti o olacaktır.
Çünkü AKP'nin halk nezdinde artık bir güveni kalmadı. Pandemi süreci ile birlikte ekonomik olarak da çöküş yaşandı. Önümüzdeki yıl en geç Haziran ayında bir erken seçim olacaktır. AKP bu erken seçimin hazırlığını yapıyor.
Ama AKP bu seçime MHP ile girmek istemiyor. MHP'ye çok fazla taviz verildiği için de sert bir kopuştan yana değiller. Amaçları ittifakları bozup yeniden bir parlementer sistem ile seçime girmek. Çünkü parlementer sistemde yüzde 50'yi geçmek gibi bir kriter yoktu.
Şimdi ise Yüzde 50 gibi sert bir duvar var. Cumhur İttifakı'nın artık bu duvarı aşamayacağı da kesin. İttifaksız bir seçimde ve bol bol üyelik yaptıran bir AKP'nin yeniden yüzde 37-38'lerle iktidara gelme ihtimali var. Bu ihtimali de sonuna kadar zorlayacak.
Bunun için elindeki medyayı da kullanarak hem Millet İttifakı'nı bozmak istiyor hem de MHP'den uzaklaşmak istiyor. Yüzde 7'lerin altına düşen MHP bu kopuşu kolaylaştırmayacak. Öbür tarafta ise CHP ile İYİ Parti arasındaki bağ kolay kolay kopar mı bakacağız. Özellikle İYİ Parti üzerinden bu ittifakı bozmak istiyorlar. Yeni kurulan bir parti olduğu için parti içi bağlar çok sağlam değil.
Ümit Özdağ'ın televizyon televizyon dolaştırılıp konuşturulmasının sebebi de budur. Tabi bir tarafta ise HDP'nin bu partilere yakınlaşmasına izin verilmemeye çalışılıyor. Yeni Anayasa tartışmasının özü budur.
İYİ Parti'nin HDP ile anayasa çalışması yaptığına yönelik yapılan tartışmaların amacı CHP ve İYİ Parti'nin asla HDP'ye yaklaşmalarına izin vermemek. Önümüzdeki süreçte bu senaryo etrafında dönen bir Türkiye siyaseti göreceğiz.
Davutoğlu ve Babacan'ın da zaman ilerledikçe özgüvenlerinin yükseldiklerini görüyoruz. Erdoğan'a yönelik daha sert açıklamalar yapıyorlar. Önümüzdeki süreçte kurulacak resmi olmayan ittifaklarda bu iki partinin rolü de oldukça önemli olacak. Yani anlayacağız cümbüş devam edecek.