Son zamanlarda bölgede çok fazla konuşulan iki konuya ilişkin fikrimi sizinle paylaşmak istiyorum. Birincisi 'ihraç' meselesi, diğeri ise İranlılar'ın Van'da konaklamasına ilişkin başlatılan kampanyalar.
Birinci konu ile başlayalım
Geçen bir yerde oturmuştuk, bir arkadaş dedi ki; "Biliyor musun, filankes, filankes, belediyeden, ihraç edilmemiş, filan sendikadaki falan kişiler de ihraç edilmemiş. Bunlar kesin ajandırlar onun için devlet onları ihraç etmemiş." Dedim ki 'belki de sen böyle düşün, dedikodu yap ve birbirinize girin diye ihraç etmemiştir. Hiç işin bu tarafını düşündün mü?' "Yok keke zaten onlarda bir ajan pratiği vardı beliydi" dedi. 'Nasıl bir ajan pratiği vardı mesela birkaç örnek verebilir misin' dedim. Kem küm etti bir şey diyemedi.
Evet, son zamanlarda bu tür diyaloglarla çok fazla karşılaşıyorum. Hatta buna 'diyalog' demeyelim 'dedikodu' diyelim. Yaşanan süreç hepimiz açısından çok zor. Bu durumu idrak edebilmek, yaşanan zorluğun üstesinden gelmek elbetteki meşakatli bir durum ama bu kadar dedikodu ile, birilerini 'ajan' ilan etmek ile egolarımızı tatmin etmek doğru ve ahlaki değil.
Yaşanan süreci doğru temelde değerlendirip, gelecek yeni süreçlere kendimizi hazırlamak gerekir. Sırf bu dedikodular yüzünden birçok kişi "Keşke beni de ihraç etselerdi" diye düşünüyor. Hatta okuyucularımız hatırlayacaktır. İhraç edilmeyen bir öğretmen arkadaş, Gazete Emek'e verdiği röportaj'da Devlet'ten "Lütfen beni de ihraç edin" diye talepte bulunuyordu.
Son zamanlarda ihraç edilme konusu belki de bölgenin en önemli gündem maddesi haline geldi. Kimileri devlet tarafından ihraç edildi, kimileri ise parti tarafından ihraç edildi. Bu ihraç meselelerinde her zaman daha temkinli davranılması gerektiğini düşünenlerdenim. İlerleyen zamanlarda her iki kesim tarafından yapılan ihraçlar da çok fazla sorgulanıp tartışılacaktır; ama şimdi bu tartışma ortamı pek fazla bulunmuyor.
Geçen ay, Van'da HDP'nin yaptığı 'Vicdan ve Adalet' nöbetine uzun yıllar partide ve belediyede görev yapmış bazı kişlerin gelmemesini eleştiren bir yazı yazmıştım. Sokağa çıktığımda bu kişiler, oraya gitmeme noktasında ciddi gerekçelerinin olduğunu söyledi.
Yazdıklarımı üzerine alan birçok kişi tarafından tepki ile karşılandım; ancak daha önce İl başkanlığı yapmış, bir ismin yaklaşımı çok hoşuma gitti. Kendisi ile bir kafede karşılaştık, dediki "Bekir yazdığın yazıyı ben de üzerime aldım, ve kesinlikle haklısın gidemedim. Keşke gidebilseydim". Bu özeleştirel yaklaşım doğru bir yaklaşımdır. Ama bir yaklaşım da var ki; hem oraya gitmeyip, hem de oraya gidenleri eleştiren bir yaklaşımdır.
Demokratik eylem ve etkinliklere katılanlar için, "Yaw onlar önümüzdeki seçimlerde aday olmanın peşindeler. Şimdiden kendilerine ilişki bulmaya çalışıyorlar. Onun için hep orda görünüyorlar. Yoksa bizim öyle bir derdimiz yok"diyorlar. Bunları diyen kişilerin birçoğu, önceki seçimlerde partinin hiçbir etkinliğinde eksik olmayan arkadaşlardı. Peki siz o zaman beli adaylıklar ve mevkiler için mi her gün etkinliklerdeydiniz.
Karşılığını da aldınız. Birçoğunuz önemli görevlerde bulundu. Şimdi neden bu kadar uzak duruyorsunuz. Kafelerde oturup, sabahtan akşama kadar 'filan kişi niye ihraç edildi', 'filan kişi niye ihraç edilmedi' gibi dedikodularla uğraşacağınıza bu sıkıntılı süreçten önce size ciddi anlamda sorumluluk yükleyen halkınız için bir üretimde bulunun. Kafası siyasete, edebiyata, politikaya, ekonomiye çalışmayan insanın elindeki tek argümanı dedikodu oluyor. Bu dedikodularla da bir adım ileriye gidilmez.
İranlılar'ın Van'a gelmesi meselesi
Son zamanlarda sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri de Van'a gelen İranlılar'ın konaklama sorununa ilişkin. Bazı STK temsilcileri bu konuyu gündemleştirdi ve Van'daki yerel gazeteciler de sosyal sorumluluk bilinci kasmaya başladı.
Hatta bazıları, Van'a gelen İranlı turistlerin yer bulmaması durumunda evlere bile konuk edilebileceğini yazdı.
Değerli arkadaşlar, İranlı ya da başka bir millete yönelik bir nefret söylemi geliştirmeyeceğim. Ancak bu İranlılar Van'a tatil yapmak ve para harcamak için geliyor. İran'da bir afet, ya da savaş oldu da Van'a sığınmak için gelmediler. Yani sadece İran'daki baskı rejiminden kaçıp Van'da rahat bir şekilde alışveriş yapmak, gezmek ve para harcamak amacı olan İranlılar'a neden mülteci muamelesi yapıyoruz ki. "İranlılar'a sahip çıkalım" diye bir kampanya başlatılıyor. Sanırım dünyada bir tek Van'da böyle bir uygulama var.
Avrupa ülkelerine turist olarak nasıl gidebiliyorsunuz bir araştırın. Daha indiğiniz havaalanında, polisler sizi durdurup o ülkeye hangi amaçla gittiğinizi sorar. Turist olarak gidiyorsanız eğer, kalacak yer ayarlayıp ayarlamadığınızı ve paranızın buna yetip yetmediğini araştırılar. Eğer birilerinde kalacaksanız o kalacağınız kişilerin sizi ağırlamak için yeterli imkanının olup olmadığını araştırırlar. Eğer bu saydığım durumlardan biri eksikse sizi ülkeye ancak mülteci olarak sokarlar ve mülteci kampına gönderirler.
Düşünün siz İsveç'e turist olarak gittiniz diye İsveç'teki STK temsilcileri, valileri, gazetecileri harekete geçip 'hadi bunları evimizde ağırlayalım' demezler. Hadi bunları da bir tarafa bırakalım. Sokağa çıkma yasağı döneminde Van'a gelen onbinlerce Yüksekovalı ve diğer ilçelerden gelenler için hiç böyle bir kampanya yapılmadı. Hatta mecburiyetten Van'a gelenler için bir çoğu evini 2 katına kiraya verdi. Şimdi bütün bunları göz önünde bulundurarak hangi amaçla böyle bir saçmalığın içine giriyorsunuz.
Hadi belki düşünemiyorsunuz size çözümü de söyleyeyim. Öncelikle, sınırdan gelen İranlılar'a tıpkı Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bir muamele yapmak lazım. Van'daki otellerin ve kalacak yerlerin kapasitesi belidir. Hepsinin de iletişimleri internette mevcut. İranlılar Van'a gelmeden kalacak yer rezervasyonlarını yapabilir. Eğer rezervazyonları yoksa ve Van'daki otellerde de kalacak yer yoksa İranlılar'a kibarca "Kusura bakmayın ama şimdilik Van'da sizi ağırlayacağımız yer yok. Lütfen gereklilikleri sağlayıp öyle gelin." denilebilir.
Ha daha fazla İranlı ağırlamak istiyorsanız o zaman daha çok otel yaparsınız, kenti daha genişletirsiniz o zaman daha çok turist ağırlarsınız. Turizm, bir lükstür; bir mecburiyet değildir. İranlı veya başka bir ülkeden birileri gezmek, para harcamak için geliyorsa insanlar neden evinde ağırlasın ki...