Kürtler’in yüz yıllık hayaline ulaşma çabası ve isteği başta komşu ülkeler ve bazı koalisyon ülkeleri tarafından engellenmek ve baltalanmak isteniyor.  Mahabat Cumhuriyeti’nden sonra büyük kaoslar ve kıyımlar yaşayan Kürtler birgün bağımsız olabilmenin hayaliyle bugünlere gelebildiler. 


DAIŞ – IŞİD – İslam Devleti – ISIS adına her ne derseniz deyin karanlık bir teröre karşı durabilen yegane güç olan Kürtler, tüm dünyaya yiğitliğini ve mertliğini ispatlamışken aslında kendi içinde ve komşularına karşı olan demokrasi anlayışında da büyük övgüler almayı başarmıştır.


Her halkın kendi kaderini tayin etme hakkı tüm dünyada geçerli ve hukuki bir taleptir. Gel gelelim bu talep Kürtler’den gelince başta komşu ülkeler bu hakkı tanımamazlıktan gelip çirkin bir dil ile saldırmayı tercih etmiştir. Bağdat Hükümeti bile bu kadar çirkinleşmemişken sosyal demokrat olduklarını iddia edenler ve yaradılanı yaradandan dolayı sevenlerin bu denli tezat durumları hiç de anlaşılır değil. Basit ve anlaşılır olan tek şey hukuki olan bu talebin Kürtler’den gelmesinden kaynaklandığıdır. Çünkü solcusu sağcısı, laiki yobazı, okumuşu cahili her kesimden bilimum şahsiyetlerin karşı durduğu bir şeydir Kürtler’in kendi kaderini tayin etmek istemesi...


25 Eylül’de Kürtler Mesut Barzani öncülüğünde zaten özerk olan bir toprakta kendi kaderini tayin etmek istedi. Referandum öncesinden gidip iki hafta boyunca tüm şehirleri gezdim ve araştırdım. Binlerce insanın sokaklarda coşkuyla karşıladığı referandum sonuçları ezici bir üstünlük sağlarken dut yemiş bülbül modunda olan solcularsan ses çıkmıyordu. 


En başında CHP ‘den çok agresif cümlelerin sarf edilmesi adalet anlayışını birkez daha gözler önüne sermiş oldu. Tezkereye evet demesi bir yana çirkin söylemlerde bulunan vekillere kadar sözde demokratlar Kürtler’in bu hakkının gasp edilmesini istiyordu. 
Sadece siyasetçiler mi? Çok ilginçtir ki solcu olduğunu iddia eden gazeteciler bile tüm dünyanın merakla izlediği referandum akşamında, sadece kendi solcu arkadaşlarına özgürlük talebinde bulunmaları ve sosyal medyalarda adalet talebini çılgınca paylaşmaları gözlerden kaçmadı. 


Cumhuriyet bir gazetenin adıdır ve haksızlığa uğramış çalışanlarına özgürlük talep etmek gayet doğal ve insancıldır ama özgürlük ve uluslararası bir hakkın kullanılması için, kendi kaderlerini canı pahasına talep edenlerin özgürlük naralarını duymamazlıktan gelmenin adıdır kendine solcu kendine hukuk savunuculuğu...


Türkiye’de Kürtler solcu kardeşlerine yapılan baskılara sessiz kalmazken, o sözde solcuların Kürtler’in bağımsızlık taleplerine tıkanan kulaklarını, görmeyen gözlerini tarih defterinde not almıştır. 

Çok ilginçtir ki yakın zamanda Türkiye’de gerçekleşecek bir seçimde Kürt oyları her şeyi değiştirebilecek güçteyken sizler Kürtler’in bir başka toprakta yasal haklarına kavuşma arzusunu ve haklı talebini es geçiyorsunuz. 


Hakkını teslim etmem gereken biri var ki beni ziyadesiyle şaşırttı. Galip Ensarioğlu AKP’de olmasına rağmen Kürtler’in referandum ve devlet talebine en insancıl en ılımlı yaklaşımı sergilemiş ve kendi partisine ters düşmeyi bile göze almıştır. Türkiye’deki hiçbir sosyal demokrat bu tutumu sergileyememiştir. Hatta Kürtler’e dil uzatmış ve yok edilmelerini talep etmiştir o bir takım zavallı sosyal demokratlar!

Kürtler bir kez daha gördüler ki atalarının sarf ettiği cümle boşuna değilmiş; “Heger em nebin yek emê herin yek bi yek “