Yaşamın renklerinden arınmış, siyah ve beyazın egemenliğinde, grinin soluk tonlarının yaraladığı, ölüm-kalım kadar net ve soğuk, iyiye ve güzele dair hangi duygu varsa korkuya yenilmiş, yüz ifadeleri silinmiş insanlar, ürkmüş hayvanlar, parçalanmış cesetlerle bezenmiş, sanat dünyasının kuşkusuz en büyük ve devasa savaş karşıtı çizimi olarak tanımlanan Guernica’nın malum hikayesi… 


 

1937’de, Franco diktatörlüğünün hüküm sürdüğü, İspanya iç savaşının yaşandığı zamanlar… İspanya’da küçük bir kasaba olan Guernica’da, Nazi ve faşist İtalyan kuvvetler, diktatör franco’nun oluruyla yeni geliştirdikleri savaş uçaklarını test etmek uğruna, hava saldırılarıyla yerle bir ederler Guernica’yı. Gerçekleşen katliama tepki olarak, meşhur İspanyol ressam Picasso, 3,5 metre yükseklikte, yaklaşık 8 metre uzunlukta devasa bir eser çizer. Guernica’da yaşanan dehşeti anlatan o devasa eserin de sergilendiği bir sergide, Alman bir generalin pcasso’ya, “bu tabloyu siz mi yaptınız?”, sorusuna karşılık olarak, verilebilecek en mükemmel şekilde cevap verir sanatçı. Picasso, “hayır general, bu tabloyu siz yaptınız.”, der.  

 

Sanatın ve edebiyatın çalışmaktan imtina ettiği, asla malzeme bulmak istemedikleri yegane konudur savaş. Savaş konulu şaheserin (guernica) ne kadar korkunç olduğu ortada. Eserin şöhretine ve ihtişamına karşın, Picasso’nun çizmek istemediği, en sevmediği eseri olsa gerek Guernica. 

 

Savaş karşıtlarının günlerdir ayakta olduğu, huzur bulamadığı bir süreç Putin-Ukrayna savaşı. Putin-Ukrayna söylemi bilinçli seçildi. Rusya halklarının asla tasvip etmediği, otoriter Rus lider Putin’in kendi histerik duygularını tatmin etme girişimidir Ukrayna’ya saldırması… Uluslararası güçlerin “itidal”, “kınama”, “endişe” ve “kaygılarına”, uzun vadeli mali yaptırımlara, son olarak “yalvarma” ya karşın umut veren tek şey, “vatan hainliği”, polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalara rağmen başta Rusya halkı olmak üzere neredeyse tüm dünyada halklarının alanlarda bu savaşa karşı net bir tutum beyan etmeleri. 

 

Savaşın getirdiği ve etkisi yıllarca geçmeyecek ölümler, yaralanmalar, taciz ve tecavüzler, travmalar, sağlık sorunları ve insanlık suçlarına karşın, olayları sayılarla ifade etme gayreti… Bir ölümün matematikteki bir doğal sayıya denk getirilmesi çabası… O her “1,” bir insan, bir sevgili… Bu kadar basite indirgenmemeli ve sıradanlaştırılmamalı savaş suçları. Uluslararası kamuoyu hiç beklemeden sonuç alıcı çözümler üretmeli. 

 

Siyasi nedenler bir kenarda duru versin, aynı köklerden gelen, komşu ve kardeş iki Slav halk, neden savaşır? İki lider, ikisi de Wladimir. Biri Putin, biri Selensky. Biri istihbaratçı bir asker, diğeri tiyatrocu bir komedyen. Biri istihbaratçı olabilmek için hukuk eğitimi almış, öteki insan hakları hukukunu savunmak için… Biri yaşı kemale ermiş bir diktatör, diğeri halkta karşılığı olan, kırkların başında bir genç. Biri, savaşı kazanmak için Ukrayna ordusundan hükümetlerine darbe yapmasını istiyor, diğeri, savaş bitsin diye, Rus halklarından demokratik protesto hakkını kullanmalarını talep ediyor… hiç bir savaşın haklı ve meşru nedenleri olmamakla beraber, Putin-Ukrayna savaşının şifrelerine biraz da bu açıdan bakılmalı. Bakılmalı ki, tüm yetkileri kendi elinde toplamış bir diktatörün, tüm dünyaya nasıl acılar yaşattığı ve aslında kurumsallaşmış bir demokrasinin ne kadar kıymetli olduğu hatırlanmalı.