RIDVAN YILDIZ
İnsanı tanımlamak nedense hep karmaşaya çağrı olmuştur. İnsan denilince nedense aklıma kaos geliyor. Biraz daha zorlayınca entropi daha makul bir tanım oluyor. Bilmece diyen de var. Eşref-i mahlukat diyen de. Evrenin özeti olarak tanımlayan çoğunluğa katılıyorum. Çünkü Makro kozmosun en güzel örneğini bu mikro kozmos'ta görüyoruz. Bu da mahlukların en şereflisi oluyor. Anlaşılmaz olması sebebiyle kaos diyorum ama sürekli bir geriye gidişi ve çözülmeyi yaşadığı için entropi hali diyorum. Bunu anlam vermeyen hatta itiraz eden bile olabilir. Fikri hür zamanların yurttaşlarıyız ne de olsa...
İlk emekleme zamanından bugüne değişerek çıkan insanda mükemmele en yakın hali aslında toplumsallığıdır. Toplumsallıktan kopuşu hızlandıran nedir diye soruluyor? Bence analitik zekanın duygusal zekayı baskılamasıdır. Tabii bu süreci hızlandıran erkeği, erkek zihniyetini unutmamalıyız. Erkek zihniyetini yücelten fikri evveliyatımızın baskıladığı duygusal zekanın kadında sönük bir şekilde yaşatılıyor olmasına da sevinmeliyiz. Çünkü insanı insan yapan bu bütünlüktür. Ne kadar yaratıcı, kavrayıcı ve üretken olursa olsun duygusal dünyasından kopuşla insansal boyutu sakatlanmıştır. Kadınla yaşamı bütüncül ve eşit kurabildiği oranda dengeli yaşama adım atabilmiştir.
Ne yazık ki içinde büyüdüğü toplumsallık bir kısır döngü halinde erkeği yüceltip kadını hiçleştirdikçe sakatlanmış insanı çoğaltıyor. Şiddet, kin, nefret ve bir de stres, depresyon ve toplumsal sendromları bu çarpıklıktan kopuk ele alamayız. Hemen hemen bütün toplumlarda bir doyumsuzluk hali tırmanışta. Zevk ve doyum arayışında sınır tanımayan denemeleri basın gizlese bile bir toplumsal çıldırma hali yaşanıyor. Kimisi bunu ahlaki çöküntü olarak tanımlıyor. Ahlaksızlık diz boyu diyerek topluma karşı güvensizliği örgütleyen Neo liberal, muhafazakar ya da gelenekçi fikriyatı tartışıyoruz.
Devlet ve iktidarlar kendine gereksinmeyi kalıcı hale getirmek için toplumsallığı tartışmaya açmıştır. Toplumun güvenlik sorununu hep diri tutan sapkınlıkları teşvik eden veya koruyup kollayan iktidarın, kendine toplumsallık içinde açtığı alanı artık kimse tartışmıyor. Çünkü toplumların vazgeçilmezi haline geldi. Toplum adına yaptırım gücü olma yetkisini elinde bulunduruyor. Bu güvenlik sorununu yaratan da yine insanın içindeki doyumsuzluğudur. Kişisel hırsı yüzünden bir türlü gözü doymayan insanın içindeki yıkıcılık tahrip edici olmuştur. Hırsızlığı, uyuşturucu bağımlılığını ve cinselliği bir sektör halinde toplumun içine sokan bu yıkıcılıktır. Toplumu çürüten onun içinden çıkan ve kanser gibi bulaşıcı etki yaratan hep daha fazlasını isteyen doyumsuzluğudur. Entropi olması budur...