Son birkaç gün içinde olanları göz önünde bulundurduğumuzda başlığımızda özetle vermek istediğimiz mesaj derinlemesine bir anlam bulacaktır.
*Öncelikle Erdoğan'ın yapılan bir açılış konuşması sırasında çocuk pedagojisini düşünülmeden, bir çocuğu sahneye çıkararak Kılıçdaroğlu’na hakaret etmesi aslında tam anlamıyla siyasetin kokuşmuşluğunu gözler önüne sermektedir.
Bu arada şaşırmamak gerektiğini de ayrıca belirtmek gerekir. Hatta çocuğa az bile söyletti diye düşünenler de vardır. (burası aramızda kalsın:) Çocuk pedagojisinden anlayabilmek; lisans eğitimi sırasında alınan derslerle elde edildiği için her şahıstan da beklememek gerekir.
*Başka bir konu ise; başta ana muhalefet olmak üzere iktidara muhalif olanların sayın Hasip Kaplan’ın deyişiyle “Birleşememe” sorunudur. Türkiye’nin gerek ülke sınırları içerisinde gerekse uluslararası arenada bitmeyen krizleri muhalefetin ekmeğine yağ sürecek durumdayken, iktidara bir türlü sağlıklı bir muhalefetin oluşmaması içler acısı bir durumdur. Hele hele ülke genelinde HDP’nin TikTok takipçisi kadar oy alamayan bazı partilerin HDP’nin yanında yer alacaklarına tam karşısında durmaları ise farklı bir hezimet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Evet, seçimler olağan bir şekilde yaklaşıyor olmasına rağmen muhalefetin farklılıkları bir yana bırakarak birleşmesi gerekirken muhalefetin kendi içinde üç bloğa ayrılması bu ülkeyi tekrardan karanlığa mahkûm edecek bir seçimin olacağına işaret etmektedir.
Ortada bu kadar siyasi malzeme olmasına rağmen hala iktidara oynamayan CHP’nin bir an önce üç farklı bloğu tek çatı altında heterojen bir şekilde bir araya getirme hamlelerine girişmesi gerektiğini de vurgulamakta fayda var. E tabi bu da iktidarın diliyle konuşarak –örneğin Kürdistan kelimesine takılarak- olmaz!
*Son olarak şu konuya da değinmek gerekir. Bir gün önce -bütün farklılıklarıyla dünya gündeminde yerini alan- TAKSİM’in İstiklal Caddesi’nde faşizmin yeniden şahlanması söz konusudur! Faşizmin büyük abi olduğu Kürt –Türk kardeşliği yine Türk’ün abiliğiyle ortaya çıkmıştır. Bütün farklılıklara kucak açan İstiklal Caddesi ortasında Kürtçe şarkı söyleyen sokak sanatçılarına yaklaşan bir polis burada müzik yapamazsınız! Hatta gençlerin bu bölgede şarkı söylemenin yasak olmadığını söylemesi üzerine polisin: “Burası da diğer bütün bölgeler de benim” dedikten sonra müziği sonlandırması rezilliği bir daha “Kutsal Kardeşliğin” nasıl mükemmel yaşandığını gözler önüne sermiştir.
Peki, sonuç ne oldu biliyor musunuz? Bilmeyenler için söyleyelim: Polis görevden alındı!
Yahu üzülmeyin şaka yaptım tabi ki, böyle basit bir olay için özür bile dilenmeden emniyet müdürlüğü kalabalığın oluşmaması için polisin böyle bir şey yaptığını söylemesiyle herkes ikna oldu ve kardeşliğe “Devamkee” denildi!
Düşünün 21.yüzyıldayız ve partisi “ülke genelinde 7 milyona yakın OY” alan bir halkın, kendi diliyle siyasi hiçbir argüman içermeyen bir şarkı söylemesinin yasaklanması bir toplumda vicdan ve ilke sahibi her insanın tepkisini çekmesi gerekirken muhalefet partileri bile o gençlere destek veremedi. E böyle bir toplumun bekasını sürmesi tabiki imkânsız olur! Böyle bir kardeşlikle geleceğe nasıl emin adımlarla yürünebilir ki?
Geleceğimiz olan çocuklarımızı nasıl kardeş kılabiliriz ki?
Örneğin; bir öğretmen arkadaşımın ilkokula yeni başlayan kızının “Anne Kürt Nedir?” sorusuna nasıl cevap olabiliriz ki?
Doğru ve emin adımlarla düşlerini kurduğumuz günleri yaşamak ümidiyle...