Dışarda uyanan toprak artık şu günlerde yavaş yavaş kendini hissettirmeye  başladı. 

Ağaçlar çiçek açmaya başlamış. Kuru soğuk hava yerini serin bir havaya bırakıyor. Adeta doğa renğa renk. Gerçekten müthiş bir coğrafyada yaşadığımızı belirtebilirim. 

Onlarca tarıma elverişli ovamız bulunmaktadır Serhat'tan başlayan Basra Körfezi'ne kadar uzanan devasa nehirlerimiz var. Onlarca hektar arazimizi besleyebilen, milyonlarca insanın su ihtiyacını karşılayacak miktarda suyumuz var. 


Doğa ise harikulade hayvancılığın, arıcılığın hata doğa turizmi geliştirilse yüzbinlerce insanın bu coğrafyayı turistik amaçla ziyaret edebileceğini belirtebiliriz.

Tarihsel olarakta onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış ve birçok bölgesinde tarihi, mimari yerleşkesi olan bir coğrafyadır bizim ülkemiz. 


Lakin yaşadığımız coğrafyada huzur adına da birşey yok. Bilmiyorum bu durum Ortadoğu'nun kaderi olmasa gerek. Kangrenleşmiş toplumsal sorunların, çözümü daha fazla savaşarak olmamalıdır. 


Yaşamını yitiren her canın sorunların çözümüne hizmet etmediğini belirtmek lazım.  1990'larda insanların köyleri evleri yıkıldı, boşaltıldı milyonlarca insan yurdundan göç etti. 

Sanki o dönemde yaşatılan bu kadar şiddet politikası sorunları çözdü. Şimdi ise nüfusu 100 binin üzerinde olan ilçeler viran edildi. Mahalleler haritadan silindi. Şu içinde bulunduğumuz günlerde çatışmalar daha da hırçınlaşarak devam ediyor. Yani can kayıpları durmadan devam ediyor. 


Tüm resmî kurum ve kuruluşların etrafı kale gibi beton bloklarla  çevrildi, çevriliyor. Sosyal yaşam her yönüyle gerilim. 


Kıymetli okuyucular o radikal görünen insanlara inanmayın, her dönemin böyle yıkarız, bitiririz diyen insanların tarih sayfasınada nasıl yer edindiklerini biliriz. Kitlelerin milli duygularına hitap ederek siyasi rant peşindiler. Akan bu kadar kan zere kadar umurlarında değil çünkü varlık sebepleri bu şiddet üzerindedir. 


Ne kadar kitleleri kutuplaştırırsam yerimi o kadar sağlama alırım mantığı hakim. Birde bu mantıga hizmet eden başta basın yayın organları olmak üzere tüm iletişim teknolojileri birbiriyle yarış halinde. Acaba hangisi daha fazla 'aferin' alır peşindedir. 


bütün televizyon kanalları kendilerine muktedir olan iktidarların borazanlığını yapmaktadır. Hepsi bir anda ötekileştirici üslubu halka ulaştırıyor. 

OHAL'den önce kendini alternatif bir yayın organı olarak gören tüm irili ufaklı haber kaynakları kapatılarak, halk nefesiz bırakıldı. Son olarakta muhalif kurum, dernek, sivil toplum kuruluşlarında kapatıldı. Yinede demokrasi mücadelesini bu halkın içinden birilerinin yürütmesi gerekiyor. 


Dışardan veya farklı bir yerden mesih (kurtarıcı) gelmeyecektir. Herkes kendi tarafından yaşanan bunca olaya dur demelidir. Kesinlikle bu duruma alışmamalıyız. 


Gerçekte bu toplumun huzura ihtiyacı var bu yaşadığımız coğrafya her bakımdan Kürtlere de yeter, Türklere de yeter, Araplar'a da yeter, ülkemizde yaşayan diğer etnik yapılarda yeter. 


Yeter ki insanlar bir birlerinin farklılıklarına anlayışlı yaklaşsınlar. Bir birlerinin farklılıklarını zenginlik olarak görsünler. Ama bu gibi şeylerinde siyasetçiler, akademisyenler ve toplumun önde gelen kanaat önderleri tarafında halka anlatılması lazım. 


Şu içinde bulunduğumuz süreçin olgun, sağ duyulu ve barışı savunan siyasetçilere ihtiyacı var. Toplum sorunlarını kendilerine dert edinen siyasetçiler ön plana çıkmalıdır. Belki bunlar şimdi hayal ama er ya da geç bu tip siyasetçiler halka yardımcı olacaklarıdır. 


Ama ne zaman orası belli değil.