Bir efsaneye göre Nuh Peygamberin bereket sembolü olarak Tufan'da gemisine aldığı Kelaynaklar Kürdistan'da Kuzey Afrika’ya, Arap Yarımadası’ndan Fas’a kadar geniş bir alanda yaşamaktaydı.
Üremek için geldikleri Birecik’te gökyüzünün bu kuşlarla kaplandığı bilinir. Yok olma tehlikesindeki bu türümüzün sayısı çok azalmıştır. Göçmen bir kuş olan Kelaynaklar Üreme Dönemleri olan Şubat-Temmuz aylarını Birecik’te, Kış Döneminini de Ağustos-Ocak aylarında Eritre, Etiyopya, Yemen ve Suudi Arabistan’da geçirirler.
Kelaynak
Ama Bireciktekiler yılın 12 ayı burdalar. Ortalama ömürleri 25-30 yıl olan Kelaynaklar 3-4 yaşlarında erginleşir, 1-1.5 kg. ağırlığa ulaşır ve Kertenkele, Küçük memeliler, Çekirge, Akrep, Örümcek, Danaburnu ve benzeri canlılarla beslenir.
Yılda bir defa ve 1–3 yumurta yapar kuluçka süreleri 4 hafta kadardır. Erkek ve dişilerin belirgin özellikleri bulunmamakta ve aynı davranışları göstermektedirler.Kelaynak kuşları da bu özelliklere sahiptir.
Belirttiğimiz gibi nesilleri tükenmek üzeredir. Allahtan kısmen de olsa bu kuşların nesillerinin tükenmemesi için koruma altına alınmışlardır. İçinde bulunduğumuz toplumdaysa bu kuşlara benzeyen insanlar vardır. Kendilerine dürüstlüğü ilke edinmişlerdir ve bu ilkelere bağlı kalarak yaşamaktadırlar. Ama fazla bir kıymeti Harbiye'si yoktur. Bu tür insanlar Dervişvari bir mücadele içindelerdir.
Kendi ayakları üzerinde dururlar. İçinde yaşadığımız toplum gerçekliği insanlar çok çabuk kendi sistemi içinde eritmektedir. Bu sistem kendi kurallarını belirlerken, toplumun manevi değerlerini dikkate almaz. Kendi sisteminin ayakları üzerinde durması için insanı, toplumdan izole eder.
Toplumsallıktan ziyade bireyselliği kendine ilke edinir. Bundan dolayı da toplum-birey ilişkisi artık anlamsızlaşmış ve bireyci anlayış toplumda hakim olmuştur. Gerçekten toplum bir anda anlamsızlaşmıştır.
Toplum içerisinde gemiyi kurtaran kaptandır anlayışı tam olarak oturmuştur. Bir çok ideoloji ve felsefe, bu bireyci ve tekçi düşünceyi değiştirmek için kimi ataklarda bulunmuştur. Ama içinde bulunduğu koşullar gereği, ana akım ideoloji tarafından bastırılmış veya sindirilmiştir.
Şu an bile bakıyoruz hangi toplumda veya mekanda yaşıyorsanız yaşayın insanların büyük bir kısmı sömürülüyor. Küçük bir kısmı ise insanlığın maddi ve manevi değerleri üzerine çullanmış sömürüyü çeşitlendirmektedir. Hakikaten kapitalist ideoloji tarafından şekilenen kişilikler ya da toplumlar, diğer hakim sistem tarafından dışlanan ve modern kölelere çevrilen insanları yok edercesine sömürürler.
Bunlar bilinen ve anlaşılan durumlardır. Birde bu sömürüyü merkeze alanlara karşı mücadele edenler vardır. Bu mücadele ezilen kesimler için kıymetlidir. Bu alternatif direniş biçimi bazen kendisini koruyamaz.
Ahlaklı ve politik bir toplum için çalışanların içine hakim ideolojiden olan anlayışlar sızarsa o zaman işler sahada karmaşıklaşır. Bu tür siyasal mücadelelerde tehlike dıştan değil içerdeki sakat anlayışlardan kaynaklanır.
O durumda ise Dervişvari çalışan, nesli tükenmekte olan kelaynaklar kaybolabilir veya nesilleri tükenebilir. İyi insanların yani kelaynakların bitmemesi için onlara destek olmalıyız.