Yerel seçimler öncesinde Ana muhalefet partisi CHP'nin içinde yer aldığı derin çatışmalar giderek sessizliğini bozuyor. Yeni bir oluşuma gebe kalma yolunda olan Ana muhalefet partisi, tüm sancılara rağmen doğumunu başarılı bir şekilde gerçekleştirebilecek mi? Sorusu gündemde merak konusu oldu. Ülke gündeminde bir tarafta mevcut iktidarın yanlış politikaların sonucunda, ülkede yarattığı şiddetli geçimsizlik, ekonomik kriz ve önü alınamayan serbest piyasa yer alırken, diğer tarafta muhalefet partilerin bu olup bitenlere karşı tepkisiz kalması ve kendi içinde koltuk kavgalarıyla meşgul olurken bu durum muhalefetin gücünü zayıflatmaya, parçalamaya ve daha büyük kayıplara uğratmaya götüreceği gerçek bir öngörüdür. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi içinde bulunduğu bu derin çatışmalara bir an önce son vermezse ve önümüzdeki süreçte güçlü bir bütünleşmeyi tamamlayamazsa, korkarım geçmiş seçimlerde kazandığı büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetmesine neden olacaktır. Böylece bu durum gelecek yerel seçimlerde iktidar için büyükşehir belediyelerinin yeniden kazanımına yeşil ışık sinyali olur.
Cumhuriyet Halk Partisi son Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalif parti olarak iktidara karşı izlemiş olduğu siyasi politika ile ülke yönetimine geçmede başarılı olamasa da yine muhalif partileri kendi cephesinde birleştirmesi gayet başarılı bir politika izlediği inkâr edilemez bir gerçektir. Nitekim kafa kafaya giden seçimde almış olduğu emanet oylar ile Türkiye'nin yarısına tekabül eden bir oy potansiyelini oluşturmuştu. Fakat bu önümüzdeki yerel seçimlerde CHP'nin özellikle büyükşehir belediyerinlerdeki kazanımları herhangi bir kayıba uğraması ve ülkedeki bu ikinci önemli seçimi de kaybetmesi durumunda, Ana muhalefet partisinin daha derin parçalara bölünmesine neden olacaktır. Bu yüzden Ana muhalefet partisi CHP, partisi içerisinde var olan derin çatışmaların, kavgaların ve dağılmaların bir an önce önünü keserek son derece önemli bir yere sahip olan yerel seçimlere odaklanıp, hedefini ve pusulasını doğru temelde bir politikayla gündeme hakim olmalıdır.
Daha önceki köşe yazımda da belirttiğim gibi iktidara yönelik, AKP hükümetinin seçim sonrası kazanımıyla beraber ülkede yaşatmış olduğu geriye dönük siyasi ve ekonomik hatalarını terk ederek, yerine vatandaşların huzuru ve refahı adına bir politikayı ele alacak olup, yeni bir sayfaya başlaması durumunda hem kendi iktidarının ömrü için hemde ülkenin selameti açısından iyi olacağını belirtmiştim. Fakat beklentilerin aksine iktidar partisi son seçimle beraber tekrar ülkenin yönetimine geçerek, geçmişe dönük yıllardır yaptığı büyük hatalarından ders almak yerine, aksine seçim sonrası ülke vatandaşları güne gözlerini açtığında yeni zamlar ve yaşama dair daha ağır şartların yer aldığı bir ekonomi ile karşı karşıya kaldılar. Seçim öncesi mevcut iktidar partisine oy vermek adına son bir şans veren seçmenler, bugün daha da kırılmaya giden ekonomik krizi gördüklerinde derin üzüntülerini ve pişmanlıklarını sosyal medyada gizleyemeyerek günden güne iktidara karşı tepkilerde bulunuyor.
Gelelim önümüzdeki yerel seçimlere, Türkiye siyaseti açısından özellikle iktidar ve muhalefet partileri için büyükşehir belediyelerinin kazanımı adına kıran kırana zor bir seçim mücadelesi olacağı aşikardır. Fakat bu yerel seçimler öncesi Ana muhalefet partisinin içinde derin çatlakların var olması ve diğer tarafta iktidar partisinin seçim galibiyeti sonrası üst üste getirdiği yeni zamlar ve hayat pahalılığıyla beraber ülke vatandaşlarında, yerel seçimler öncesi oy kullanma tercihlerinde tekrar bir kafa karışıklığına yer bırakıyor. Çünkü burada bir tarafta günden güne ülkeyi derin bir felakete ve yıkıma sürükleyen bir iktidarın gerçekliğini görüyoruz. Diğer tarafta alternatif iktidar olma yolunda kendi içinde taht kavgası yaşayan, koltuk mücadelesini yürüten bir Ana muhalefet partisini görüyoruz. Daha büyük problem ise Türkiye siyasetinin içinde yer aldığı ülke sorunlarına çözüm olabilmek adına parça parçaya bölünmüş çok sayıda siyasi partilerin varlığı, gündeme dair vatandaşlarda daha da kafa karışıklığına sebep oluyor.
Halk, ülkede ilerleyen bu kötü ekonomik gidişatın ardında büyük bir enkazın varlığı altında kalacağını çok iyi seziyor. Fakat bu kötü gidişata dair alternatif bir çözüm beklentisini karşılayamayan ve Ana muhalefetin kendi içindeki bu kavgası vatandaşlarda kafa karışıklığının oluşmaması elde değil. İnanıyorum önümüzdeki yerel seçimlerde bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerine oranan denge taşları çok kaygan bir şekilde yer değiştirmeye müsait olacaktır. Yerel seçimler öncesinde siyasi sürece hakim olmayıp ve gündem çok iyi değerlendirilmezse, muhalif siyasi partiler adına büyük kayıplar meydana gelebilir. Şüphesiz en büyük kaybı da Ana muhalefet partisinin yaşayacağı kesindir. Çünkü ülkede sürekli vatandaşların canına tak eden yeni zamlar ile beraber suç oranlarının da günden güne artması nedeniyle ülkemiz artık giderek yaşanmayacak bir hal alıyor. Geçmiş seçimlerde ekonomiyi iyi bir silah olarak kullanan muhalefet, bu yerel seçimlerde daha sert bir politika ile mevcut hükümeti bastırmaya giderek birçok büyükşehir belediye başkanlıklarını elde edebilir. Tâbi öncesinde kendi içindeki kavgaya bir son vermelidir.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oluşan masa koalisyonları ve ittifaklar sonucu kimi siyasi partiler için iyi bir siyasi başarı politikası izlendi, kimi siyasi partilerde ise başarısızlık olarak değerlendirildi. Siyasi partilerin tabanlarında eleştiriler meydana gelince, yönetimlerde ise özeleştiri vermek kaçınılmaz oldu. Özellikle HDP tabanında, kendi partisinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını göstermemesiyle beraber, partisinin koalisyon masasına dahil edilmemesine rağmen ve hiçbir siyasi vaatleri almadan masanın ortak adayına destek vermesiyle beraber kendi tabanında ciddi eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştiriler sonucunda açıkçası gündemde yerel seçimlerde HDP'nin nasıl bir politika izleyeceği merak konusu oluyor. Çünkü geçmiş yerel seçimlerde İstanbul'da, Ankara'da ve birçok büyükşehir belediye kazanımları, HDP seçmeninin büyük desteği sonucunda, Ana muhalefet partisi büyükşehir belediyelerinde söz sahibi olabildi. Son zamanlarda yerel seçimler öncesi HDP'den gelen bazı açıklamalar tüm yerel yönetimlerde kendi adayları ile seçime gireceği yönünde haberler meydana geliyor. Tâbi Türkiye siyaset gündemi sürekli hareket halinde olduğu için seçim gününe kadar her an herşey gelişebilir.
Türkiye'de çok sayıda siyasi partilerin oluşmasıyla beraber önümüzdeki yerel seçimlerde, geçmiş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi yeniden siyasi parti koalisyonları ve siyasi ittifakların gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Hatta genel seçimlerde aynı siyasi ittifaklarda yer alan partiler, önümüzdeki yerel seçimle beraber ittifaklarda sürpriz koltuk değişikliklerinin de olabileceğini öngörüyorum. Bu öngörüm İYİ Parti, Gelecek Partisi ve DEVA parti gibi siyasi partilerin yerel seçimlerde iktidar partisi ile uzlaşabileceği yönündedir. Tâbi Ana muhalefet partisi Ekrem İmamoğlu'nun öncülüğünde güçlü bir toparlanma gerçekleştirebilirse bu değindiğim düşüncenin aksine genel seçimlerde olduğu gibi 6'lı masa yerel seçimler için de bir araya gelerek aynı istikamette ve ortak hareket halinde bir siyaset izlenebilir.
Peki Ana Muhalefet partisinde son durumlar nasıl gelişiyor? Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve Ekrem İmamoğlu'nun arasında çatışmaya sebep olan CHP'nin başına geçme mücadelesinin sonucu ne olur? sorularına gelecek olursak, bence Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha fazla koltukta kalmada ısrarcı olacağını düşünmüyorum. Çünkü her geçen gün CHP tabanında tepkiler giderek büyüyor ve bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu, artan eleştirilere karşı daha fazla diretemeyeceği ve böylece değişim kapısının anahtarını kendi eliyle açacağını düşünüyorum. Türkiye siyasi tarihine baktığımızda sol düşünceye sahip siyasi partiler, sağ muhafazakâr ve milliyetçi partilere göre seçmenler yeri geldiğinde yönetimlerini değiştirebilecek ve sorgulayabilecek bir iradelerinin olduğunu ortaya koyabiliyor. Tarihte buna dair örnekleri fazlasıyla görüyoruz. Fakat ülkemizde sağ muhafazakâr ve milliyetçi partilerin genelinde siyasi çıkmazı yaşayan yöneticilerin kendi seçmen tabanında sorgulama ve eleştiri mekanizmasının çok işlevli olduğu düşünülemez. Örnek verirsek bugün Devlet Bahçeli'nin MHP de yaratmış olduğu siyasi çıkmazın önünü, yeri geldiğinde seçmen tabanı bu çıkmazı ne açabiliyor ne de değişime götürebiliyor.
Bu yüzdendir ki Türkiye siyasi tarihine baktığımızda, yıllardan beri ülkenin içinde bulunduğu siyasi çıkmazın tek sebebi, siyasi partilerin başına geçen liderler yaşlanıncaya dek o koltuğu bırakıp gitmek istemezler. Tâbi durum böyle olunca haliyle ülkede yeni taze siyasetçilerin gelişmide engelleniyor. Bence Türkiye'de sadece Kemal Kılıçdaroğlu değil tüm siyasi partilerin yönetiminde bir değişim yaşanması gerekir. Çünkü Türkiye siyasi arenasında Kemal Kılıçdaroğlu gibi iyi birer insan olması veya dürüst bir lider olmaları yetmiyor. Siyasi parti liderleri yeri geldiğinde herhangi bir siyasi çıkmazı yaşadıklarında, bu çıkmazı aşabilecek daha üretken ve genç ruha sahip bir yoldaşına mücadele bayrağını bırakabilmelidir. Özetle sol düşünceye sahip bir taban olan CHP'nin seçmeni, partisinin önündeki çıkmazları aşarak, Ekrem İmamoğlu'nun öncülüğünde güçlü bir değişime doğru ilerlerleme katedeceğine inanıyorum.