Kalemimi Ortadoğu'da soykırıma uğrayan mazlum Filistin halkı için elime alıyorum. Cümlelerime başlarken bugün Ortadoğu'da Filistin'de yaşatılan acı soykırıma sebep olan başta ABD siyasi iktidarı olmak üzere ve bugün bu zulümün tetikçiliğini yapan İsrail'in siyasi yönetimini lanetle kınıyorum. Sivillerin katliama uğradığı bir savaş, vahşiliğin, barbarlığın ve ahlaksızlığın en diplere eriştiği bir savaştır. Bakın şimdiye kadar sayısal verilere göre sadece 7 Ekim'den bu yana Gazze'de en az 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere 35 bin 34 Filistinli öldürüldü, çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 7 bin kişinin cesedine ulaşılamadı. Belki şuan bu yazımı yazarken bu veriler 5 dakika sonra değişiklik gösterip, İsrail'in zalim saldırıları sonucunda ya bir okulda, ya bir hastanede ya da bir mescide bombaların hedefinde ölen insan sayılarında artmalar meydana gelecektir. Bu ne acı bir durumdur değil mi? Bugün Filistin halkı, dünyanın huzurunda savaş ortasında mahsur kalmış bir vaziyette olup, insanlar ölümün her an gelip onları alacağı ümitsizliği ile yaşamaya çalışıyorlar. Bu savaş tablosuna bakınca, gün geçtikçe kendi insanlığımızdan utanır hale geliyoruz.
Dünya düzeninde ezenler, ya da egemenler kendi sınıfsal ve sosyal çıkarları için her türlü insanlık dışı yönteme başvurmaktan geri durmuyor ve en vahimi de bunu meşrulaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapma acizliği ve rezilliği içinde zulümlerin de ısrar ediyorlar. Bugün Filistin'de yaşanılan zulüm artık dini bir meseleden çıkıp, bütün insanları ilgilendiren bir insanlık meselesine dönüşmüştür. Bugün Filistin için yapılan katliama karşı kim rıza gösteriyorsa bilinmelidir ki tarafı zalimlerin tarafındadır. Aynı şekilde bugün Filistin halkının Ortadoğu'da çektiği acıları hisseden ve buna karşı ses çıkaran her kimse mazlumların, ezilenlerin ve haklıların çizgisinde yer almaktadır.
ABD öncülüğünde İsrail'in, Filistin'de yaşattığı bu soykırıma karşı dünya kamuoyunda derin bir sessizlik hakim oluyor. Bir tarafta Arap müslüman devlet liderlerin birbirine karşı rekabeti ve ABD ile işbirliği karşılığında dini merkezlerinde paranın yer alması. Diğer tarafta İran, savaşın başında Filistin'e savaş kıvılcımını attırması ve sonrasında kabuğuna çekilerek, Ortadoğu'da Sünni- Şia mezhep çatışmalarına karşı kendi Şia mezhebi statüsünü ve güvenliğini korumak adına İsrail ile gizli işbirliği eğilimlerinin olmasıyla bu durum insanları derin bir tepkisizliğe sürükledi. Ortadoğu'da Müslüman devletleri susturulurken, diğer yandan İsrail bunu fırsat bilerek açık açık Filistin topraklarını işgal etmek için savaşın şiddetini daha da artırıyor ve daha çok sivil halkı hedef haline getirerek katletmeye devam ediyor.
Filistin bugün Kerbela olmuş durumda, Peygamber torunu İmam Hüseyin'in yerinde mazlum Filistin halkı duruyor ve Yezid'in yerini İsrail öncülüğünde zalim Netanyahu yer alıyor. Tarih acılara gebe, Ortadoğu'da doğan insanlar ölüme mahkûm ve maalesef mazlumların yazgısı hiç değişmiyor. Filistin de yaşatılan Kerbela ile beraber tarihin utanç tablosuna bir yenisi daha ekleniyor. Tarih sayfalarında, kitaplarda Kerbela olayını okuduğumuzda en çokta Kerbela'da yaşatılan acılara karşı seyirci kalanlara derin bir öfke duyarız. Bugün ise yanı başımızda bombalarla bedenleri parçalanan bebeklere karşı bizlerin halen seyirci kalması çok utanç verici bir durum. Ne yazık ki bugün geçmişte Kerbelada yaşatılan acılara karşı seyirci kalmayı tercih edenlerin akıbetini yaşamaktayız.
Zalim İsrail'in açık açık Gazze'de ki sivilleri hedef alarak, binlerce masum insanı katlederken tüm dünya bu duruma karşı seyirci kalıyor. İnsanlar artık bu acı tabloya karşı bakış açılarında ideolojik tutumlarını, milliyetçi duygularını ve dini hassasiyetlerini bir köşeye bırakmalı ve herşeyden önce insani bir kimlik edinerek, orada ellerinde silah olmayan sivillerin açlık, susuzluk içinde ve canice bombardımana maruz kalması sonucunda binlerce yaşlının, kadının, çocuğun ve bebeğin yaşamının yitirdiği gerçeğini görmelidir. Bakın oradaki savaş mağduru olan insanlar bizler gibi sevdikleriyle yeme içmeye, gezip tozmaya ve konforlu bir yatakta başlarını koyup uyuyamıyorlar. Daha insani bir pencereden bakalım! Bizler sevdiklerimiz ile güne mutlu bir şekilde uyanırken, onlar güne her gözlerini açtıklarında derinlemesine bir kabusun içinde acılara, ölümlere ve kan kokusuna gözlerine açıyorlar.
Gelin hep beraber şu acı tabloya dair samimiyetle empati kurmaya çalışalım. Düşünün savaşın ortasındasınız acı, kan ve gözyaşın içerisinde sevdiklerinizi bir bir kaybediyorsunuz. Hayata dair en çok sevdiğiniz aile bireylerinizden annenizi, babanızı, kardeşinizi, veya eşinizi veyahut çocuğunuzu kanlar içinde kopmuş uzuvları ellerinizde duruyor ve sokak ortasında paramparça bedenleriyle kanlara karışmış bir halde olup, o çok sevdikleriniz birer birer ellerinizden kayıp yok oluyor. Düşünün üzerinizde tamamen çaresizliğin gözyaşları hakim olup, bu duruma karşı acılarınızı biraz hafifletmek için gözlerinizi kapatmayı istiyorsunuz. Fakat gözlerinizi açıp etrafa baktığınızda sevdiklerinizin cansız bedenleri ölüme terkedilmiş bir vaziyette duruyor. Belki birileri yardım eder diye çığlıklar içinde ellerinizi uzatmak istersiniz. Maalesef ne sesinizi duyan olur, ne de elinizi tutan biri olur... Ve tarifi olmayan bu acılarınıza karşı, koskoca dünya kör, sağır ve dilsiz duruyor. Hiçbir savaş ahlakına uymayan bir savaşın yaşandığı Ortadoğu'da toplum olarak zihinlerimiz tamamen afyonlaştırılmış ve hareketsiz birer seyirci olarak bu olup bitenleri ancak izlemekle kalıyoruz.
Belki hatırlarsınız 2014'te IŞİD çeteleri tarafından Rojavada, Şengal'de orada bulunan sivil halka büyük bir katliam yaşatılırken, yüzlerce kadına tecavüz edildi ve binlerce insan köle pazarlarında satıldı. Barbar DAEŞ çeteleri canlı yayınlarda oradaki insanların kafalarını diri diri keserken, binlerce masum insanın kanına girildi. Bu olup bitenlere karşı Ortadoğu'da Arap ve Müslüman devletlerin çoğunda, orada katledilen insanlar için bunlar Kürt diye ayrıştırırken, kimileri ise bunlar Ezidi inancına tâbi diye yapılan bu zulümleri meşru görüyorlardı. Maalesef insanlık kendinden utanmamıştı! İnsanlar öyle bir hale geldi ki kendi türünün katlima uğramasına nerdeyse sevinecek bir hale gelmişti.
İşte bugün aynı utanç Filistin'de yaşanılıyor. Bugün Gazze'de sivillerin katledilmesine tepki gösterenler için bunlar Arap sevicileri ya da kimilerine göre müslümanlar bu cehaleti nedeniyle ölümü hak ediyor diye yorumluyorlar. Bu iğrenç zihniyetlere karşı bizler, insani kimliğimizi her zaman ve her yerde korumalıyız. Geçmişte Afrika'da sömürülen Siyahiler ve Çin'de zulüm gören Uygur Türkleri için dün Rojava'daki katledilen Kürtler için bugün Filistin'de soykırımdan geçirilen Araplar için ve dünyanın neresinde olursa olsun düşüncesinden, renginden, dilinden ve inancından ötürü zulüm çarkından geçirilen her insan için ses olmaya devam etmeliyiz.