Ülkemizde mevsim olarak daha kış ayına zaman varken maalesef bizleri yöneten mevcut siyasi iktidar, ülke insanlarına soğuk kışı yaşatmakta ısrar etmeye devam ediyor. Bugün mevcut iktidar, kayyım gibi hukuk dışı politikaların gölgesinde toplumu birbirine kırdırmaya, parçalamaya ve toplumu birbirine karşı kutuplaştırmaya götürmekten başka bir işe yaramıyor. İktidarın, günü birlik siyasi politikaları sonucu, ülkede ani değişen gündemi ile beraber bizleri yarın neler bekliyor sorusunu daha düşünmeden, ışık hızıyla güne yeni kötü haberler ile uyanmaya alışık hâle geldik. Gün doğumunu beklemeden, sabah saatlerinde uyandığımızda gazete manşetlerinde falan belediyeye kayyım atanmış, falan siyasetçi, gazeteci, hukukçu gözaltına alındı. Filan uyuşturucu baronları serbest bırakıldı. Kara para aklamasıyla müebbet hapis istenen filanca kişiler tahliye edildi. Yine gecenin ortasında genelgeler imzalanır, kararlar alınır ve imzalar atılır. Yani anlayacağınız şu ki gözünü sevdiğim Türkiyesi'nde ne ahlâki bir siyaset anlayışı kaldı ne de istikrarlı bir siyasi gündeme hakim olabiliyoruz. 

Maalesef üç gün önce ışık hızıyla mevcut siyasi iktidarın yeni kayyım politikası ile beraber Esenyurt Belediye Başkanı Prof.Dr. Ahmet Özer'in önce gözaltına alındığını ve sonrasında tutuklanmak üzere cezaevine gönderildiğini üzülerek öğrendik. Ülkemizde hızla gelişen olaylara karşı düşünmeye gittiğinizde, açıkçası olup bitenlerin hiç bir şekilde insan aklına, mantığına sığmayacak denli kötü bir gidişata doğru sürüklendiğimizi görebiliyoruz. Bu yapılanlar büyük ayıptır, bir ülke için utanç vericidir. Düşünün, halk tarafından seçilmiş bir belediye başkanı bir Prof.Dr ve yaşamı boyunca ülkesi için hizmet etmiş ve eğitim alanında güçlü başarılara imza atmış, birikimli, aydın ve bir akil insanı olan böylesi bir şahsiyetin, bugün halk tarafından seçilerek Esenyurt gibi yoğun nüfusa sahip bir kentin gelişiminde öncülük edecek bir birikime sahipti. İnanın halen anlamış değilim! Bu kararı verenler, nasıl böyle bir karar vermeye gidebildiler? Bu kararı aldıklarında hiç mi utanmadılar? Özellikle Esenyurt gibi yoğun nüfusa sahip bir kentte her renkten, her kültürden insanlara ortak yaklaşımlar ile yakınlaşıp, halka hizmet etmekte azim gösteren bu denli birikime sahip aydın bir belediye başkanına, bu muamelenin yapılmasının tek bir sebebi var o da mevcut iktidarın seçimle kaybettiği belediyeleri, kayyım zorbalığı ile belediyeleri geri almaya çalışmasıdır. Bu kayyım zorbalığı son birkaç yıldır doğuda hüküm sürerken, bugün Esenyurt belediyesi kayyımıyla beraber artık son durağın İstanbul Büyükşehir Belediyesine kadar gideceği kuşkusuzdur.

Maalesef bulunduğumuz bu dönemde ülkede birikimli, aydın ve akil olarak topluma yön verecek böylesi şahsiyetlerin zor yetiştirildiği bir zamanda, mevcut siyasi iktidarın bu şekilde elini kolunu sallaya sallaya aydın insanlarımızı cadı avına çıkar gibi avlamaya gitmesi, açıkçası bu yaşanan fiiller ülkedeki demokrasi ve hukuk değerlerini alçatmaktan öteye götürmüyor. Bugün Yazarların, Akademisyenlerin, Eğitimcilerin sırf toplumsal barışın sağlanması amacıyla yaşadığımız coğrafyada artık kavganın ve çatışmanın önünün kesilmesinin gerektiğni ve   savaşın, nefretin olmadığı bir ülkede uzlaşmanın, barışın yolunu açmaya dair topluma kardeşlik mesajları vermekten başka bir suçları yoktur. Maalesef geçmişten bu güne ülke yönetiminde yer alan çoğu iktidar, her zaman aydınlara, yazarlara karşı bir savaş içerisinde yer aldı. Bugün olduğu gibi Türkiye'de düşüncelerini dile getiren insanlar çok rahat bir şekilde cezaevlerinde hapsediliyorlar. Bu nedenlerden ötürü sosyal medya hesaplarımda Cumhuriyetin 101. Yılına dair tek bir kutlama mesajı paylaşmamıştım. Çünkü mevcut siyasi iktidar bizi giderek bir demokrasi ve cumhuriyet ülkesi olmaktan çoktan uzaklaştırdı. 

Bugün ülkemiz öyle bir hale geldi ki cezaevlerinde uyuşturucu tacirleri, tecavüzcüler, katiller, dolandırıcılar, hırsızlar ve çıkarları doğrultusunda yeri geldiğinde ülkesini satmakta bir dakika dahi düşünmeden, değerlerini satabilecek kişiliklerin rahat bir şekilde cezaevlerinde çıkıp, meydanlarda kol gezdiği bir döneme tanık oluyoruz. Ve maalesef başta Selahattin Demirtaş gibi güçlü siyasetçilerin, aydınların, yazarların, gazetecilerin, akademisyenlerin, halk tarafından seçilmiş milletvekililerin, belediye başkanların ve ülkesini bu kötü yönetime karşı korumaya çalışan, halkın cephesinde yer alan yurtsever bireylerin sırf muhalif kimliği sebebiyle, sırf mevcut siyasi iktidar gibi düşünmediği için bugün cezaevlerinde bedenleri ve düşünceleri tutsak edilmeye devam etmektedir.

Ülkemizde insanlar artık hukuka ve adalete olan inançları tükenmeye gidiyor. Bugün eğer bir devlette adalet yoksa onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz. Hz: Ali adalet kavramının değer ölçütünü belirlemeye giderken der ki; bir devletin dini Adalet'tir. Yani bir devletin, bir yapının temelinde adalet yoksa, o devlet veya yapı yok olmaya mahkumdur. Son dönemlerde özellikle ülkemizde ve dünyada Adalet kelimesi en çok arzulanan kavram haline geldi. Ne yazık ki Türkiye'de Adalet kör, sağır ve topal rolünü üstlenmiş bir durumda olup, bir taraftan kara para aklayanları, uyuşturucu tacirlerini, mafya cinayetlerini, tecavüzcüleri ve hırsızları görmeyen bir adalet var. Diğer tarafta sırf siyasi kimliğinden, farklı düşüncelerinden veya iktidar partisi ile aynı bakış açısını savunmadığı için bugün siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler ve halkın cephesinde yer alan yurttaşlar tutsak ediliyor. Kimse farklı düşünemez, kimse düşüncesini dahi dile getiremez ve kimse olup bitene itiraz edemez gibi bir yaşam anlayışı insanlara dayatılıyor. Şu çok açık bir ifadedir ki ülkemizde siyasi kimliğinden, farklı görüş ve düşüncelerinden ötürü tutsak edilen insanlar için adalet halen gecikmiş durumdadır. 

Bugün Esenyurt Belediyesine yapılan kayyım girişimi, halkın iradesini gasp etmeye götürür. Bu durum; Mevcut siyasi iktidarın hak, hukuk ve adaleti yok saydığını gösterir. Bugün halka dayatılan anlayışta gaspçı, soyguncu ve talancı bir yönetim anlayışı meşrulaştırmaya götürmektedir. Eğer bugün Esenyurt Belediyesine yapılmak istenen kayyıma halk ortak ses çıkaramazsa gidişat gösteriyor ki bu kayyım politikasının son durağı İstanbul Büyükşehir Belediyesine atılmak istenen kayyımın önünü açacaktır. Maalesef bugün ülke demokrasisinde halkı seçilmişler değil, atanmışlar yönetiyor! Umarım mevcut siyasi iktidar bu yıkıcı ve yanlış politikalarından bir an önce son verir ve hatasında döner. Yoksa bu süreç ülke içinde daha büyük felaketlere gebe olacağı kuşkusuzdur.