Laiklik kavram olarak Fransızca olup, devlet işleri ile din inanç işlerini birbirinden ayırmak isteyen bir politikacının adıdır. Köleci ve feodal sistemlerde devlet yönetimi tanrı ve din adına toplumu yönettiğini iddia ettiği için, din inanç toplum üzerinde egemenlik kurup bu egemenliğe meşruiyet sağlama aracıydı. Çünkü toplumlar din inanç söz konusu olduğunda boyun bükerler ve bunun temsilciliğini yapanların önlerinde eğilirlerdi, tıpkı Mısır Firavunlarının önlerinde eğildikleri ve Firavunlara taptıkları gibi. Fransız devrimiyle Avrupa'da belli bir aydınlanma yaşanmış, sanayileşme sürecine girilmiş, yeni bir sistem olan cumhuriyete geçilmiş, cumhuriyet ise aslında ulus devletin en büyük politik dayanağı olmuştur. Laiklik burada aslında ilericilik ve çağdaşlık olarak görülüp ulus devleti aracı yaparak kapitalizmi toplum nezdinde meşrulaştırmak amaçlı kullanılmıştır. Yoksa normalde laiklik toplumsal bir ideoloji değildir. Köleci ve feodal sistemlerde, toplumu egemenlik altında tutmak için  kullanılan tanrı aracının yerine ikame edilmiştir. 

Laiklik adeta yaşamın, çağdaşlığın kendisi olarak görülüp modern toplumların baz geçilmez değeri olarak görülüyor. Oysa ki, ezilenler ve emekçi sınıflar için, laikliğin bir ideolojik değeri bulunmamaktadır. Kapitalist çağda ulus devlet ve bununla beraber demokratik değerler gelişince, yeni egemen sınıf olan burjuva/sermaye sınıfı dinin yerine farklı politik argümanlar kullanma ihtiyacı duydu. Ve aslında kapitalist sınıf, kilisenin devlet yönetimi üzerindeki etkilerini Yok etmek ve kendi egemenliğini sağlamlaştırmak amacıyla dinin/kilisenin devlet yönetiminden uzaklaşmasını istediler ve bunuda başardılar. Kapitalizm kendisini modern, çağdaş ve gelişmiş bir sistem olarak gördüğü ve böyle göstermek için her bakımdan modern görünmeye ihtiyacı vardı. Çünkü kilisenin etkisi altında kalarak çalışmak sermaye sınıfının politik etkisini bir nebze sınıflar ve kapitalist sistemi toplum nezdinde gerici bir sistem olarak gösterirdi. Bundan dolayı yeni egemen sınıf olan burjuva sermaye sınıfının dinden uzaklaşması ve toplumsal değerler olan cumhuriyeti, demokrasiyi, adaleti ve özgürlüğü savunması gerekiyordu, daha doğrusu bu değerlere sahipmiş gibi görünüp ulus devletinde gücünü arkasına alarak kapitalizmi milli bir sistem olarak gösterecek ve bu yolla varlığını sürdürecek ve bu sistemden başka bir sistemin mümkün olmadığını, kapitalizmin insan topluluklarının son sistemi olduğunu toplumlara kabul ettireceklerdi. 

Dikkat edilirse, modern toplumlar sahip oldukları insani haklardan bile vaz geçerler ama laiklikten asla vazgeçemezler. Çünkü laiklik adeta modern özgür varoluşun, yaşamın kendisi olmuş, ve ya öyle biliniyor. Türkiye'deki laiklik anlayışı yeni moda kıyafetler giymek ve başörtüsüne karşı çıkmak olarak biliniyor. Oysaki gerçek laik bir ülkede dine ve diyanete devlet bütçesinden ödenek ayrılmaz ve cami imamları geleneksel din hizmetlerini parasız yapar. Yani devlet yönetiminin laik olduğu ve dine hiç karışmadığı ülkelerde din sadece toplumun geleneksel inancı olarak işlev görür. Ancak Türkiye'de, bakıyoruz, din hala egemen güçlerin toplumu uyuşturma da bir araç olarak kullanılıyor. Aksi takdirde, sermaye sınıfının temsilcileri ve diyanet neden fakirliği Allah'ın kaderi olarak göstersin ve fakirlere şükredin desin? Avrupa ülkelerinde din politik olarak toplumu kontrol etme konusunda artık prim yapmıyor daha çok milliyetçiliği ve ulus devleti etkince kullanıyorlar ama Türkiye'de din, milliyetçilik ve katı bir ulus devlet zihniyeti toplumu kuşatma altına almıştır. Köleci  ve feodal sistemlerde kilise ve ruhban sınıfının kapitalizmde bıraktığı boşluğu, sözde demokrasi ve özgürlüğün savunucusu olan kapitalist sistemin siyaset sahnesindeki politik partiler yaparlar. Çünkü burjuva sermaye sınıfı feodaliteye karşı iktidar olma savaşı yürütürken feodal sınıfın bütün politik araç gereçlerini modern siyaset sahnesinde tasfiye etme gereği duydu. Laiklik/modernlik, çağdaşlık, özgürlük, adalet, insan hakları ve demokrasi kapitalist sistemin toplumu egemenlik altında tutmak için kullandığı politik argümanlar olmaktadır. Aslında toplumsal değerleri savunuyormuş gibi görünüp topluma hizmet ediyormuş görünümünü sağlama ve böylece kendi sisteminin varlığını garantilemek. Oysaki toplumlar için önemli olan gerçek demokrasi ve özgürlüktür, insanca yaşamaktır, emeğini bir avuç asalak sermaye sınıfına sömürtmemek. Laik ve modern görünerek topluma hizmet edilmez. Türkiye yüz yıldır laik olduğunu söylüyor ve son yıllarda da, Türkiye Afganistan, Arabistan ve İran olmayacak deniyor ama Türkiye sanki bu adı geçen ülkelerden daha mı özgürlükçü ve demokratik? Geleneksel olarak laikliğin olduğunu varsayarsak, devlet vatandaşın özel yaşamına ve özellikle de kadınların kıyafetine müdahale etmiyor ama bu, demokrasinin tıkır tıkır işlediği ve insan haklarının kusursuz işlediği anlamına gelmez. Şeriat ile yönetildiği bilinen İran ve Arabistan'daki enflasyonun Türkiye'deki enflasyondan daha düşük olduğunu düşünüyorum. İnsanların istedikleri kıyafetleri gitmelerini ve kadınların saçına başına devletin müdahale etmemesi kadınların özgür olduğunun kanıtı değildir. Devletin, normalde, toplumun özel hayatına ve giydiği kıyafetlere müdahale etme hakkı ve yetkisi yoktur. İster şeriat, ister laik düzende olsun devlet yönetimi insanların kıyafetlerine ve özel hayatına müdahale etme hakkına sahip değildir. Türkiye'de laikliğin olmasını özgürlük olarak algılayan bir toplum var. Yani laiklik varsa toplumun ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim, konut, iş, barınma ve yeme sorunu olmaz mı??? Türkiye'de ne zaman zamlar ve ekonomik kriz söz konusu olsun yöneten klik hemen gündem saptırma operasyonu yapıp, laiklik elden gidiyor, Türkiye Afganistan olacak gibi sahte gündemlerle toplumun gerçek sorunlarının üstüne sünger çekilmek isteniyor.

Sanki Türkiye'de ekonomik sorun yokmuş, toplum güllük gülistanlık yaşıyorda, sadece laiklik ve dincilik sorunu varmış gibi bir atmosfer yaratılıyor. Türkiye'de gerçek din ve gerçek laiklik yoktur, din diyanetin eliyle devletin kontrolü altındadır ve afyon olarak kullanılıyor. Dinin toplumsal gelişimi engellemek için afyon olarak kullanıldığı ülkelerde laiklik yoktur, sadece varmış gibi gösterilip toplum kontrol etme aracı olarak kullanılıyor. Toplum için önemli olan özgürlüktür, şeriat ya da laiklik değil. Özgürlüğün olduğu bir sistemde zaten topluma zarar veren herşey yok edilir. Dolayısıyla ha şalvarlı sakallı kapitalist sistem ha modern kıyafetli laik kapitalizm toplumun karşıtı olan sistemlerdir, özü aynıdır, ama biçimi ve rengi farklıdır. Toplum zulüm altında yaşıyorsa, bu zulmü laik yönetimin ya da laik olmayan dinci bir yönetimin yapması arasında bir fark yoktur. Zulüm laik olunca kötü olmaz mı, dinci olunca mı kötü olur? Zulmün her türlüsü kötüdür, ister din maskesi takmış olan devlet yönetimi  yapsın ister laik maskesi takıp kendisini modern çağdaş gösteren devlet yönetimi yapsın fark yoktur.