Son yüzyılın emperyalist güçleri, sanayinin gelişmesiyle güçlü ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran AB ve ABD olmuştur. Emperyalist ülkeler doğal olarak her bölgede etkili olmak ve kader tayin edici olmak isterler ve bunun için rekabete girerler ve savaşmaktan, dünyayı kana bulamaktan hiç çekinmezler. Bundan sonra son yüz elli yıldır emperyalizm odaklı sömürü savaşları olmaktadır ve yakın geleceğe kadarda böyle devam edeceğe benziyor, en azından gidişat bunu gösteriyor. Dünya çapında güç olabilen ve dünya siyasetinde etkili olabilen ülkelere ve devletlere emperyalist ülkeler devletler tanımı yapılır. Çağlara ve değişen zaman ve koşullara göre bu tanım ülkelere ve devletlere göre değişebilir. 1. emperyalist savaşla birlikte Kürt halkının ulusal varlığı ret ve inkârla karşılaşmış, Kürtlerin toprakları dört ülke arasında paylaşılmış, Kürt halkının ulusal varlığı tehlikeye girmiştir ve bunun sonucu olarak günümüze kadar devam eden ulusal isyanlar, direnişler olmuştur. Kürt halkı otuz üç yıl öncesine kadar ulus olarak bile kabul edilmezken, son yıllarda ise emperyalizmin hizmetçileri ve işbirlikçileri, uşakları olarak görülüyorlar. Oysaki Kürtlerin, yukarıda adı geçen emperyalist güçlerle hiçbir zaman hiçbir şekilde bir ilişkileri olmamıştır.
Tam tersi Kürtler, adı geçen emperyalist güçlerin bölgedeki sömürü politikalarının kurbanı edildiler, emperyalist güçler Ortadoğu'yu kontrol altına tutmak için, Kürt sorununu Kürt kartını sürekli Türkiye'ye, İran'a, Suriye'ye, Irak'a karşı hep kullandı. Kürt halkının ulusal varlığını kabul etmeyen Türkiye, İran, Suriye, Irak günümüze kadar Kürt halkına hep düşmanlık yaptılar. Kürt halkının ulusal varlıklarının inkâr edilmesinin yüz yıllık emperyalist bir siyaset olduğunu çok iyi biliyoruz. Türkiye'de Kürt halkının ulusal varlıklarının kabul edilmemesi eskiden beri var olan bir düşmanlık değildir, cumhuriyetin kuruluşuyla oluşmuş, emperyalizmin Ortadoğu'ya ilişkin sömürü politikalarının bir sonucudur. Yüz yıllık emperyalist hesaplar yapan İngiliz/Fransız emperyalizmi, Ortadoğu'da, kuruluşuna yardım ettiği dört ulus devlet içinde ileride olası bir anti emperyalist bir çıkışı, çıkışları durdurmak için, Kürt sorununu çözümsüz bıraktılar. Neden Kürtlerin toprakları dört parçaya bölündü? Çünkü dört ülkede emperyalizmle bir şekilde içli dışlı ve bağımlı olan ülkelerdir. Dikkat ederseniz, 1950 sonrası Suriye ve Irak'ta gelişen BAAS rejimi, milliyetçi ve kısmi bir sosyalizmle İngiliz Fransız emperyalizmini kendi topraklarında etkisiz kılmış, Sovyetler'e yaşlanmışlardı ancak buna rağmen Kürt sorunu çözülmemişti.
1970'lerde Irak'ta Kürt inkârı ortadan kalktıysada tam olarak bir eşit çözüm olmamış, özelliklede Saddam Hüseyin döneminde binlerce, onbinlerce Kürt halkı öldürüldü, sürgün edildiler. Suriye'de Irak'taki gibi bir katliam olmadı ama Kürt halkının ulusal varlığı da kabul edilmedi, Suriye'de Kürtlere vatandaşlık kimliği bile verilmedi. İran Kürt halkını inkâr etmedi ama tam olarak bir kabul etme durumuda olmayıp Kürt halkına kendi kimliğiyle kendini yönetme imkânı verilmedi. Kürtlerin ulusal olarak en çok inkâr edildikleri ve yok sayıldıkları ülke Türkiye'dir. Yüz yıllık inkâr siyasetinin kemikleşmiş olması devleti yönetenlerin Kürtleri ulus olarak kabul etmelerini zorlaştırıyor. Bundan dolayı hala Kürt sorunu diye bir sorun yoktur deyip Kürt halkını Türk olarak görüyorlar ve tek millet zihniyetinde ısrar ediyorlar. Yıllar önce, Kürtler ayrılırsa Türkiye bölünür diye korkuyorlardı. Ancak, Kürtler Türkiye'nin sınırları içinde Kürt sorununun çözümünü istiyorlar. Kürtler ulus olarak kabul edilmek ve anadilde eğitim talep ediyorlar. Apolitik ve Kürt halkını yüz yıldır ulus olarak kabul etmeyen zihniyetin etkisinde kalıp, ülkeyi yönetenlerin her söylediğine inanan büyük bir çoğunluk Kürt halkının ulusal varlıklarının kabul edilmesini ve anadilde eğitim talep etmeyi emperyalizmin işbirlikçiliği olarak görüyorlar.
Mantıklı ve matematiksel bir hesap yapacak olursak, Kürt halkının ulusal varlığının kabulünün ve anadilde eğitim talep etmelerinin emperyalizmle ne ilgisi olabilir??? Emperyalist siyaset çatıştır, savaştır, birbirine düşür ve müdahale et siyasetidir. Saddam Hüseyin, ABD ve İngiltere'ye karşı çıkmazsaydı, ABD ve İngiltere bütün dünyayı arkasına alarak Irak'a müdahale etmezlerdi, Saddam'ı devirmezlerdi. Bölgedeki ulus devletler Kürt sorununu çözselerdi, demokratik bir sistem kursalardı ne iç savaş yaşayacaklardı, ne de emperyalist müdahaleye maruz kalacaklardı. Kürtleri emperyalizmin işbirlikçileri olarak görenler, NATO'nun Türkiye'de ne işi olduğunu neden sorgulamıyorlar, Türkiye'nin Kore'ye neden asker gönderdiklerini kendi kendilerine sormuyorlar. Türkiye adı geçen emperyalist ülkelere yüzlerce milyar dolar borçludur. Türkiye endüstriyel olarak ABD ve AB'ye bağımlıdır. Bu gerçekler açıkça ortadayken, Kürtleri emperyalizmin işbirlikçileri olarak görmek ya cehalettir ya da art niyetliliktir. Başka türlü, Kürtler ne yapıyorlarki emperyalizmin işbirlikçileri oluyorlar??? Kürtler, meşru olarak kendi ulusal mücadelelerini yürütüyorlar. Kürtler dünyada adeta yalnızlaşmış, saldırı altındalar, ulus olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Kürtleri ulus olarak var olma mücadelesini emperyalizmle ilişkilendirmek demokrasinin zerresinden anlamayanların ve Kürt düşmanlığı yapanların işi olabilir. Şapka düştü kel göründü diye bir söz var.
Kürt halkının ulusal varlığını inkâr etmeye devam etmenin hiçbir Ortadoğu ülkesine fayda değil zarar verdi, veriyor. Esad, on yıl önce Kürt sorununu çözseydi bugün ülkesinde olurdu, başka bir ülkede mülteci olmazdı. ABD ve AB siyaseti sömürü üzerine kuruludur. Kürtlerle ilişkilenmek kendilerine fayda getirecekse bunu yaparlar ama bu bile Kürtlerin ABD'ni ve AB'nin işbirlikçileri olduğunu göstermez. Kürtleri emperyalizmin işbirlikçileri olarak görenler neden Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul etmiyorlar? Madenki, siz Kürtleri emperyalizmin işbirlikçileri olarak görüyorsunuz, o zaman Kürt sorununu çözün ve Kürtleri emperyalizmin işbirlikçileri olmaktan çıkarın, sizinle işbirliği yapsınlar. Kürtler yüz yıldır Türkiye'ye askerlik yapıyorlar, Türkiye'nin inşaat, bağ, bahçe, tarla, kanalizasyon işlerini yapıyorlar, vergi veriyorlar, eee bu durumda Kürtler Türkiye'nin işbirlikçileri olmuyor larmı? Kürtlerin ABD ve AB'le ulus olarak ne münasebetleri varki emperyalizmin işbirlikçileri olarak görülüyorlar? Türkiye'de sıradan vatandaşların Kürtlerle ilgili zihniyetleri bu yönlüdür. Daha emperyalizmin kelime anlamını bile bilmeyenler Kürtleri emperyalizmin işbirlikçileri olarak görüyorlar. Bu kadar akılsızlık ve cehalet olmaz. Demokrasinin ne olduğunu bilmeyenlerin, kültür seviyesi sıfıra yakın olanların, kendilerini yönetenlerin her söylediğine inananların böyle düşünmeleri normaldır. Daha cumhuriyet bile kurulmadan önce, Osmanlı'nın/Türkiye'nin emperyalist güçlerle ekonomik sorunlardan kaynaklı olarak ilişkilenmesi 1850'lere dayanıyor. Yani Türkiye'nin emperyalist güçlerle ilişkilenmesi cumhuriyetin kuruluşundan çok öncesine dayanıyor ve Osmanlı'dan miras kalan borçlar bile 1954'te bitiyor ve bu borçlar daha bitmeden Türkiye bu ülkelere tekrar borçlandı. Türkiye'nin Kore'lye ne sorunu olduki Kore'ye 1950'lerde binlerce asker gönderdi? Amerikan emperyalizmi için Kore'ye asker göndermeyi sözde Türkiye sevdalıları nasıl açıklayacaklar acaba? Kaz dağlarını kaz gibi yolan maden şirketleri emperyalist ülkelerin şirketleridir. Bu durumda kimlerin emperyalizmin işbirlikçileri oldukları net olarak ortadadır. Kürtler, Türkiye'de Kürt sorunu çözülsün, Türkiye demokratik olsun, tam bağımsız Türkiye olsun, kendi kendine yetecek sanayisini kursun, ekonomik olarak tam bağımsız olsun diyorlar ama bazı aklı eksikler Kürtlerin emperyalizmin işbirlikçileri olduklarını söylüyorlar? En büyük düşman cehalettir. Sanki Kürdistan kurulmuş, emperyalizmin askeri örgütü olan NATO Kürdistan'da otuz tane askeri üs kurmuş, sanki Kürdistan NATO'ya girmiş Kürtler Kore'ye Amerikan emperyalizmine hizmet olsun diye binlerce asker göndermiş te, Kürtler emperyalizmin işbirlikçileriymiş öylemi? Oysaki emperyalizme karşı en büyük mücadeleyi Kürtler yürütüyorlar. Bu yazıda yazılanların hepsi Türkiye'nin gerçekleridir. Gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor. Gerçeklerden kaçamazsınız.