Öyle ya da böyle, Kürt halkı bir ulus olduğunu dünyaya kanıtladı ve bir şekilde özgür olacaktır. Yani ulusal kimliksel statü sahibi olacaktır. Kürt halkı, klasik anlamda ulus devleti ret ediyor, demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet çerçevesi içinde halkların kardeşliğine dayalı bir çözümü daha değerli, anlamlı ve yaşanılır buluyor. Kürtlerle Türklerin yüzlerce yıllık birlikte yaşamı demokratik toplum paradigmasıyla, eşit ulusal haklar temelinde daha güçlü hale gelecektir. Kürtler, Kürt sorununun çözümünü, sınırların olduğu, milliyetçiliğin derinleştiği, küçük bir sermaye/elit seçkin sınıfın toplumun tepesine çöreklendiği ve halkın, emekçinin de açlık ve yoksulluk yaşadığı vahşi kapitalist bir sistemde aramıyorlar. Devletin gerçek anlamda demokratik olduğu, toplumun yaşamına müdahale etmediği, yerel yönetimlerin güçlü olduğu, toplumun doğrudan yönetime katılması demokrasinin gelişmesi ve tabiki devletin toplumsal sorunlar karşısındaki yükünüde hafifletmiş olur. Toplum her sorunun çözümünü devletten beklememeli ve devlette her türlü sorunu devlet çözer dememeli. Devlet ülkeyi dış saldırılara karşı korur, diplomasi ve uluslararası ilişkilerde ülkeyi temsil eder.
Ancak böyle olursa devlet ile toplumun demokratik birliğinden söz edilir ve yasalarda yer alan ama pratiği pek olmayan kağıt üzerinde var olan maddeler o zaman hayat içinde canlılık kazanır. Demokratik ülkelerde yasalar topluma hizmet için varken, demokratik olmayan ülkelerde yasalar mevcut iktidara/rejime meşruiyet sağlamak için vardır ve toplum ile devletin arası sürekli sorunlu olur. Bunu aşmanın yolu, devletin gerçek anlamda demokratik olması halka hizmet etmesidir. Türkiye'de demokrasinin gelişmesinin yolunun Kürt sorununun çözümünden geçtiğini artık herkes biliyor. Kürt sorununun çözümü Türk halkınında bütün sorunlarının çözümünü demektir. Çünkü gerçek anlamda demokratikleşme demek bütün ülkenin sorunlarının çözümü demektir. Türkiye'nin artık Kürt halkını inkâr etme, ulus olarak kabul etmeme zihniyetinden vazgeçmesi gerekiyor. Türkiye'nin bölünme gibi bir korkusunun olmaması gerekiyor. Çünkü Kürtler Türkiye'nin sınırları içinde Kürt sorununun çözümünü istiyorlar. Kürt halkının ulusal varlığının inkârında daha çok ısrar edilmesi Türkiye'nin geleceğini olumsuz etkiler. Ortadoğu harıl harıl kaynıyor. Kürt halkı kardeşliğe değer verdiği için, Türkiye'nin sınırları içinde Kürt sorununun demokratik toplum çizgisi temelinde çözümünü istiyor.
Bu bir mecburiyet değil bir tercih olarak gelişiyor. Kürtler milliyetçiliğe bulaşmadıkları için halkların kardeşliğine yatkınlar. Türkiye'de demokratik bilinç yetersiz olduğu için, ulusal sorunun ne olduğu ve çözümününde nasıl olması gerektiği bilinmiyor, bundan dolayı toplumda aşırı milliyetçi tutumlar ve tek millet tek bayrak tek dil tek kültür zihniyeti çok ağır basıyor. Bundan kurtulmanın yolu, çok çeşitliliğin, çok renkliliğin öneminin anlaşılması ve demokratik bilincin ve kültürün gelişmesi gerekiyor. Buda zihniyet devriminin gerçekleşmesini gerektiriyor. Suriye'deki iç savaştan ders almak önemlidir. Türkiye halkları bir kaosu ve iç savaşı kaldırabilecek durumda değildir. Bir iç savaş ülkeyi enkaz haline getirir. Hiçbir şey olmaz demeyelim. Tarihe baktığımızda, çok şeyin değiştiğini görürüz. Osmanlı devleti sorunlarını çözmediği, tarihe uyum sağlayamadığı için tarihe karıştı. Sorunlar çözülürse ülkeler gelişir ama tersi durumlar olursa yani sorunlar çözülmezse ilgili ülkeyi boğar ve yok edebilir. Tarihte değişmeyen tek şey sürekli değişimin olduğudur. Türkiye'nin kendi sorunlarıyla yüzleşmesi ve sorunlarını çözmesi gerekiyor. Türkiye'nin demokratik bir ülke olması için bu olmazsa olmazdır. Sorunlarını kabul etmemekle sorunlar yok olmuyor. Türkiye'de toplum varlık içinde yokluk, yoksulluk yaşıyor. Bu kader değildir.
Bu güne kadar neler olduysa oldu. Ancak zararın neresinden dönülürse kârdır diye bir söz var. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunu başta olmak üzere bütün sorunların çözümü için büyük bir fırsat var. Türkiye bu fırsatı değerlendirmeli demokratik olmalı. Beterin beteri olduğunu unutmayalım. Gerçekçi olmak gerekirse, Türkiye eğer Kürt sorununu çözmeye yanaşmazsa, beterin beteri gibi bir durumla karşı karşıya gelir ve Kürt sorununun çözümü konusunda inisiyatifi bile kaybedebilir. Türkiye Kürt sorununu çözerse işte o zaman demokratik olur ve gerçek anlamda tam olarak kendi ayakları üzerinde durur, Ortadoğu'da en güçlü ülke durumuna gelir. Dünyanın her bakımdan en güzel ve en verimli bir coğrafyaları olan Anadolu ve Mezopotamya toprakları üzerinde yaşayan toplumlar kötü şartlarda ve kaos koşullarında yaşamayı hak etmiyor. Bugün, sorunları çözmenin tam zamanı, yarın geç kalınmış olur. Türkiye, Kürt sorununu çözümü ve demokratikleşme konusunda elini çabuk tutması lazım.