Özellikle son bir yıldır zamlar birçok ülkede toplumun ekonomik yaşamını etkiledi, etkilemeye devam ediyor. Çünkü kapitalizmde zamsız, sömürüsüz ve baskısız bir hayat yoktur. Zam, sömürü ve baskı, kapitalizmin karakterini oluşturur. Kapitalizmin çok derin kriz yaşamasının da global düzeyde yıkıcı savaşlara yol açtığı geçmiş yüz yılda yaşanıldı ve insanlığa çok pahalıya patladı. Gelişmemiş ülkelerde zamların ve hayat pahalılığının olması, ilgili ülke halklarını gerçekten de çok zor durumda bırakıyor. Son birkaç yıldır, Türkiye'de halk büyük zorluklarla boğuşuyor. Asgari ücretliler ve dar gelirliler şurada dursun, memurlar bile durumlarından şikayetçi olur hale geldiler. Son birkaç yılda, yüzlerce-binlerce doktorun yurt dışına çalışmak amacıyla gitmek için başvuruda bulundukları belirtiliyor. Ki doktorlar çok iyi maaş aldıkları halde, durumlarından şikayetçi olur hale gelmeleri ülkenin durumunun vahim bir noktaya geldiği mesajını vermiyor mu? Son 50-55 yıldır Türkiye'de milyonlarca insan işçi ve mülteci olarak Avrupa'ya geldiler, yerleştiler.
Avrupa'ya gelenlerin çoğu, ekonomik ve siyasi olarak durumlarından memnunlarken küçük bir kesim ise, Avrupa'nın Türkiye gibi olduğunu Avrupa'da da zamların olduğunu ve bu konuda Türkiye'nin durumunun daha iyi olduğunu söylüyorlar ama diğer taraftan da Avrupa'da yaşamaya ve birçok sosyal-ekonomik haktan faydalanmaya devam ediyorlar. Avrupa'da da zamlar oluyor bu doğru ama Avrupa'da Türkiye gibi, her ay ya da iki ayda bir zam yok ve kimse buna tahammülde etmez. Avrupa'da 2-3 yılda bir defa yüzde 3-5 gibi oranda zam olur. Avrupa'da bir işçi ortalama bir günlük ücretiyle 8-10 kilo kırmızı et alabiliyorken, Türkiye'de bir işçi bir kilo kırmızı et ancak alabiliyor. Türkiye'de bir işçinin Avrupa'ya gezmeye-tatile gittiği görülmemiş bir durumdur ama Türkiye'ye gelen turistlerin büyük bir bölümü Avrupa'dan gelen işçilerdir. Hem Avrupa'da yaşayıp hem de Avrupa'da iyi bir yaşamın olmadığını söylemek aklını yarım yada yanlış kullanmak demektir. Türkiye'de evsiz bir insana devlet ev vermiyor ama Avrupa'da devlet vatandaşına ev vermekle yükümlüdür.
Son birkaç ayda, İngiltere'de devlet aile başına yardım paketleri hazırladı. Aile başına 800 ila 1000 sterlin arası ekstra yardım yaptılar. Ayrıca çocuk yardımı zaten var. İngiltere'de dar gelirliler ve asgari, ücretliler zaten belediye evlerinde COUNCİL HOUSE'larda oturuyorlar. Eğer kişi çalışmıyorsa devlet kira almıyor ve işsizlik maaşı ödüyor ama kişi çalışıyorsa aldığı maaşın sadece beşte birini kira olarak ödüyor. Halkın yüzde 90’ı belediye evlerinde oturuyor ve kiralarda düşüktür. Bu durum bütün Avrupa ülkeleri için geçerlidir. Yani refah seviyesi ve ekonomik hayatın iyi olması boyutuyla, Avrupa ile Türkiye'yi kıyaslamak çok yanlış olur. Ben Avrupa ile Türkiye'yi sadece iklim olarak kıyaslarım. Yani Türkiye'nin güneşi ve iklimi Avrupa'dan daha iyidir ama hepsi bu kadar. Ekonomik-siyasi ve refah seviyesi, yaşam standardı ve demokrasi boyutuyla Avrupa Türkiye'den çok daha ileridedir. Kimse bunu kıyaslamamalıdır. 1980'den önceki koşullarda kıyaslama olabilirdi ama şimdi koşullarda kıyaslama mümkün değildir.
Bir işçi bir aylık maaşıyla Türkiye'de iki hafta tatil yapıyor. Türkiye'de bir işçi, bırakalım tatil yapmayı ev kirasını ve faturaları ödemekte bile zorlanıyor. Siz hiç Türkiye'de bir kasabada bir markette-kasapta-lokantada ve inşaatta çalışan bir İngiliz-Alman-Fransız-Hollandalı gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü Avrupalının Türkiye'de çalışmaya ihtiyacı yok. Ama Türkiyeli Avrupa'ya gelir araba yıkar, tuvalet temizler, fabrikada çalışır, bahçelerde domates ve mantar toplar falan filan işlerde çalışır. Avrupa ile Türkiye'yi ekonomik olarak kıyaslamak matematikten hiç anlamamak demektir. 1 Sterlin 23 liraya yaklaşmışken, ve 1 Euro 20 liraya yaklaşmışken nasıl oluyor da Avrupa Türkiye'yi kıskanıyor. Avrupa'da marketlerde sıra varmış, ben İngiltere'de marketlerde sıra görmüyorum. İngiltere'de bazı temel tüketim ürünlerine yüzde 10-20-30 oranında zamlar oldu ama Türkiye'de yüzde 400-500 oranında zamlar oluyor. İngiltere'de sıvı yağ ithal edildiği için, sadece sıvı yağa yüzde doksan oranında zam yapıldı ama diğer ürünlere düşük zamlar oldu. Avrupa ülkelerinde yapılan zamlar halkın refahını düşürmüyor. Avrupa hükümetleri, zamların halkın refahını düşürmemesine dikkat ediyorlar. Çünkü Avrupalılar, Türkiye'deki toplum gibi zamlara artık alıştık demezler. Fransa'da mazota yüzde üç gibi çok küçük bir zam olunca, sarı yelekliler diye bilinen çok sayıda insan sokaklara çıktılar. Zammı geri aldırdılar ve hükümete korku saldılar. Zamlara artık alıştık derseniz, sizi her şeye daha çok alıştırırlar. Nitekim şimdi de açlığa alıştırıyorlar. Yoksa, ‘porsiyonları küçültün’ demek ne demektir? Fakir zaten zor durumdadır ve zaten çok küçük porsiyonlar yiyiyorlarken, porsiyonları küçültün demek açlığa alışın demektir. Kendileri elli çeşit yemeğin olduğu sofralarda oturuyorlar ama millete de açlıktan ölün diyorlar.
Zaten çok zor ekonomik koşullarda yaşayan halka porsiyonları küçültün demenin anlamı nedir? Hep fakirlere ‘şükredin’ diyorlar. Hep fakirlere ‘kanaat edin’ diyorlar. Hep fakirler cennete gidiyor. Hep fakirler şehit oluyor. Hep fakirlerin vatan için ölmeleri gerekiyor. Peki ya zenginlerin ne yapmaları gerekiyor? Saraylarda, yalılarda süper lüks ve çok pahalı bir hayat yaşamaları gerekiyor öyle mi? Kendilerine Müslüman diyenler ve peygamber hasır yatakta yatıyordu ve çok sade yaşıyordu diyenler, bu duruma ne diyecekler acaba? Türkiye, TÜSİAD'A üye bir zenginin yıllık gelirinin ortalama 30/40 milyon dolar ama bir işçinin ve fakirinde yıllık gelirinin 4 bin dolar olduğu bir ülkedir. İşte gerçek İslam bu durumu zulüm/sömürü/adaletsizlik olarak görüyor. Hz. Muhammed, 1400 yıl önce Arabistan topraklarında bu tür haksızlıklara karşı savaş açmıştı. Kendilerine Müslüman diyenlerin bilgisine. Tarihte bütün peygamberler bu tür haksızlıklara karşı savaş açmışlardı. Ama kendilerine Müslüman diyen ülkelerin yöneticileri, halka zenginlik içinde fakirlik yaşatıyorlar ve buna da Allah'ın çizdiği ‘kader’ diyorlar. Allah her kulu için yeterli nimet veriyorken neden kullarını aç bıraksın, yoksulluğa mahkum etsin? Yoksulluğa kader deyin ki zenginlerin/kapitalistlerin düzeni bozulmasın. Muaviye'nin dinine İslam diyorlar.
İngiltere'de 5 litre yağ £6 Serlinden £11 Sterline çıktı ama bu zamlar halkın-tüketicinin belini bükmüyor çünkü devlet bu zamların halka zarar vermemesi için halka yardım ediyor. Avrupa'da kimse ekonomik sebeplerden dolayı intihar etmiyor. İngiltere'de bir işçinin maaşı ortalama £ 2000 sterlindir. Milletvekili maaşı £6000 sterlindir, yani vekil, milletten 3 misli fazla maaş alır ama Türkiye'de vekil 8 misli fazla maaş alıyor. İngiltere'de başbakan biner tramvaya ve bisiklete işe gider ama yanında koruma ordusu bile yok. Bir vatandaş başbakanla sokakta TV'lerin önünde tartışır ve eleştirir. Devleti-hükümeti eleştirmek suç değildir, yasaların verdiği bir hak ve vatandaşlık görevidir. İngiltere'de başbakanlık konutu normal bir apartman dairesidir. Türkiye Avrupa'dan daha iyi ekonomik koşullara sahiptir diyenler Avrupa'dan Türkiye'ye işçi maaşıyla bile ne kadar yatırım yaptıklarını niye söylemiyorlar? Avrupa'da asgari ücretle çalışan gurbetçilerin hepsinin Türkiye'de evleri ve arsaları var. Avrupa'da işçilik yapanların hepsinin arabaları var. Türkiye'de Avrupa'ya gelenler ilk geldiklerinde cepleri boş geldiler ama Türkiye'ye de cepleri dolu dolu tatillere gidiyorlar, evler-arsalar alıyorlar ama buna rağmen beğenmiyorlar, nankörlük yapıyorlar. Bunu herkes için söylemiyoruz, bazıları için söylüyoruz.
Hem Türkiye'den Avrupa'ya, daha iyi ekonomik şartlarda yaşamak için gelin hem de Türkiye'nin ekonomik durumu daha iyidir deyin. Bu bir çelişki değil midir? Avrupa'da alım gücü var. Ama Türkiye'de alım gücü yok ve yıldan yıla alım gücü düşüyor. İngiltere'de 20 yıl önce bir ekmek 50 peniydi-kuruştu ama şimdi ise 85 pence-kuruş olmuş. Avrupa'da zamlar öyle aydan aya yukarı fırlamıyor. Avrupa'da zamlar birkaç yılda bir defa karınca yürüyüşüyle azıcık oluyor. Türkiye'de 3 ayda bir yüzde 25-30-40 oranında zamlar oluyor. Avrupa'da - İngiltere'de enerjiye de öyle yüksek oranda zamlar yapılmıyor, birkaç yılda bir defa biraz yapılıyor ama bu biraz yapılan zamlara karşılıkta maaşlara zamlar yapılıyor ve devlet ekstra yardımlarda yapıyor. Avrupa'da-İngiltere'de bir devlet bakanı enflasyon devletin sorunu değildir diyemez. Devletin görevi halkın sorunlarıyla ilgilenmek ve çözmektir. Türkiye ekonomik olarak Avrupa'dan daha iyidir deyip Avrupa'ya gelenler, Avrupa'ya neden geldik diye kendi kendilerine soru sorsunlar ve mantıklı cevaplar versinler. Avrupa'da yatmak-oturmak yok, çalışıyorsun ama aldığın maaşla normal koşullarda geçinebiliyorsun. Türkiye'de ise çalıştığın halde zorluk yaşıyorsun. Yani çalışmazsan zaten ölmüşsün demektir ama çalışsan da zor durumdasın. İşte söylemek istediğimiz budur. İnsan, aldığı maaşla geçinemiyorsa neden çalışıyor acaba? İnsan neden çalışır? Bunun cevabını da siz değerli okuyucular verin.