Türkiye'de demokratik kültürün ve genel kültürün çok az ya da hiç olmamasından dolayı birçok sorun anlaşılmıyor, hatta hiç bilinmiyor. Böyle olunca da ülke sorunsuz ve kusursuz olarak görülüyor. Tıpkı bir insanın hasta olupta hasta olduğunu kabul etmemesi ve kendisinin çok sağlıklı olduğunu söylediği gibi bir ortam Türkiye'de var. Ülkedeki mevcut siyasetin etkisini yaşayanlar için, ülkede demokrasi tıkır tıkır işliyor, ekonomi çok iyi, refah seviyesi çok yüksek, devletin kasası dolup taşıyor ve ülkede hiçbir sorun yok. Oysaki Avrupa'ya göre, Türkiye'nin şimdiki durumu, Osmanlı'nın son yıllardaki hastalıklı haline benziyor. Türkiye'nin en büyük sorunu Kürt sorunu olduğu halde Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını söyleyen milyonlarca insan var. Empati yoksunluğu ve demokrayi bilmeme kendine sevdalı olmaya ve kendisi dışında kimsenin yaşadığını bilmemeye yol açıyor. Dünyanın her hangi bir yerinde yaşayan Türklerin her sorunuyla ilgilenen Türkler, Türkiye'de Kürt sorunu olmadığını, Kürtlerin her hakka sahip olduklarını söylüyorlar. Demokratik kültür toplumsal, ekonomik, ulusal, sınıfsal ve daha birçok sorunun ne olduğunu ve sorunların çözümününde nasıl olması gerektiği bilincine sahip olmaktır. 

Kıbrıs'taki ikiyüz bin Türk için devlet kuranlar, Kürtler için Türk olacaksınız diyorlar. Filistin konusunda sokaklara çıkanlar Kürtlerin anadilde eğitimini bile bölücülük olarak görüyorlar. Oysaki 1910/1923 arasında Filistinli Araplar, bütün Araplar Osmanlı'yı arkadan vurduklarında Kürtler Türklerin imdadına koştular, kurtuluş savaşına katıldılar. Türkiye Cumhuriyeti Türk ulus devleti olarak kurulunca Kürtler ulus olarak inkâr ve imha sürecine alındılar. Hiçbir ulus kendi varlığını başka bir ulusun varlığına armağan etmez. Ancak uluslar ortak bir ülkede ortak bir gelecek için birlik olup mücadele ederek ortak değerlerle ortak bir üst kimlik etrafında birlik olabilirler. Ama hiçbir ulus başka bir ulusun kimliği içinde eriyip yok olmaz, yok olmayı kabul etmesi insani açıdan doğruda olmaz. Kürt sorununun anayasal ve hukuki bir sorun olduğunu bilmek gerekiyor. Yani sadece fiziki olarak yaşamak bir ulusun var olması demek değildir. Ulusu var eden toprak, dil, kültür, ekonomi, kimlik ve ulusal yönetimdir. Bunlar olmadan ulusun ulus olarak var olduğu ve yaşadığı kabul edilmez. Türkiye'de Türkler için her türlü dil, kimliksel hakların olmasını isteyen Türkler, Kürtler için var olması gereken ulusal haklara şiddetle karşı çıkıyorlar. Hatta Suriye'deki Türkmenler için bile ulusal hak, anadilde eğitim istiyorlar. 

Ama Türkiye'deki Kürtler her hakka sahipler diyorlar. Türkiye'ki Kürtler hangi ulusal hakka sahipler? diye soru sorduğunuzda, bu değerde, burası Türkiye'dir, resmi dili Türkçedir, başka bir dil olamaz, diyorlar. Peki Türkiye'de yaşayan Kürtler Türkiye'ye nereden geldiler, ülkeleri neresidir? Daha Türkiye adında bir ülke yokken Kürtler bu toprakların en eski yerlileri ve sahipleri olarak vardılar zaten. Türkiye Cumhuriyeti Türk ulus devleti olarak kurulunca Kürtler kendi topraklarında yabancı oluyorlar, hatta bu durumdan memnun değillerse başka ülkeye gidecileklerini söylüyorlar. Yani ya sev ya terket diyorlar. Kürtler Anadolu'ya Orta Asya'dan göçmen olarak gelmediler ve başkalarının toprağını işgal etmediler. Bu gerçeklerin bilinmesi gerekiyor. 1923'te toprakları dört parçaya bölünenler Kürtlerdir ama Kürtler kendi anayurtlarında ulusal varlıklarının kabul edilmesini istediklerinde kötü oluyorlar, bölücü oluyorlar, dış güçlerin işbirlikçileri oluyorlar. Oysaki emperyalizmin işbirlikçileri 1950'den beri NATO'ya Türkiye topraklarında yer verenlerdir. Kendi anadilinde eğitim talep etmenin dış güçlerin işbirliğini yapmakla ne ilgisi var? Türkiye 1974'te Kıbrıs'ta Türklere KKTC adında bir devlet kurduklarında dış güçlerin işbirliğinimi yapmış oldular? Türkiye'deki her sorunun varlığını dış güçlere ve böylece kendi sorumluluğunu muhaliflere ve dış güçlere bağlayan bir yönetim zihniyeti ve bu zihniyetin etkisini yaşayan milyonlarca insan var. Kürt sorunu Kürtlerin ulus olarak kabul edilmeleri ve bir ulusun sahip olması gereken bütün haklara sahip olmasıdır. Yüz yıllık Türk ulus devlet yapısının etkisini yaşayan milyonlarca Türk insanı Kürtleri Türkiye'de misafir olarak görüyorlar, kendilerinide Türkiye'nin asli sahipleri olarak görüyorlar. Oysaki Türkiye'nin yerlisi ve asli kurucu unsuru Kürtlerdir. Kimse Türkiye'de Kürtlere Türkiye'nin yabancılarıymış gibi davranamazlar. Neymiş, Kürtler Türkiye'de her hakka sahiplermiş. Doğru, Kürtler Türkiye'de, her şey olabiliyorlar ama Kürt olamıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürtleri Kürt olarak, yani ulus olarak kabul etmiyor, işte Kürt sorunu budur. Kürtlerin sorunu resmi olarak anayasal olarak ulus olabilmektir. Bazı Türkler, Suriye'deki Türkmenler için bile neredeyse devlet kuralım diyecekler tıpkı Kıbrıs'taki KKTC gibi. Otuz milyon Kürt nüfusu için anadilde eğitimi bile bölücülük olarak görenler, dünyanın her yerinde yaşayan Türklerin her türlü ulusal hakları olsun diyorlar. 1923'te Lozan'da Kürtlerin toprağını dört parçaya bölmek bölücülük değilmidir? Kürtlerin kendi anayurtlarında ulus olarak yaşamaları neden bazı ülkelerin bölünmesi olarak görülüyor? Yarın BM/Birleşmiş Milletler ve dünyanın büyük devletleri Kürtleri ulus olarak kabul etseler, Kürtlerin ulusal varlıklarını kabul etmeyenler çok zor durumda kalırlar ve yüz yıldır Kürtlere yaptıkları zulüm ve soykırım, katliam yaptıklarından dolayı suçlu ve sanık durumuna düşerler. Kimse böyle birşey olmaz demesin. Dünya tarihine baktığımızda çok şeyin olduğu görülür. Olması gereken, Kürtleri ulus olarak kabul etmek ve Türkiye'yi demokratik bir ülke haline getirmektir. Kürtler ulus olarak kabul edilirlerse, Türkiye demokratik bir ülke olursa Kürtler bütün olanları unuturlar ve yeni bir yaşam kurarak Türklerle beraber eşit ulusal haklar temelinde birlikte yaşarlar.